Zülal Kalkandelen
Zülal Kalkandelen zulal.kalkandelen@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Çiller’e ‘umut’ olarak sarılan sefil siyaset

23 Şubat 2022 Çarşamba

Bir süredir kulislerde Tansu Çiller’in yeniden siyaset sahnesine sürüleceği konuşuluyor. Cumhur İttifakı, İYİ Parti’nin önünü kesmek için böyle bir manevra planlıyormuş, bazı milletvekilleri ile açık açık görüşmeler de yapılıyormuş. Çiller, siyasete Aydınlık Demokrasi Partisi aracılığı ile dönecekmiş…

Bu söylenenler gerçekleşir mi, son anda vazgeçilir mi, kesin olarak bilemeyiz ama dün medyada yer alan bir habere göre, Aydınlık Demokrasi Partisi Genel Başkanı Salih Önel istifasını açıkladı. Önel, son günlerde partinin yönetim kurullarında kendisine karşı anlam veremediği bir muhalefetin ve tepkinin oluştuğunu söylüyor. Yaklaşık iki ay önce Çiller’i ziyaret ettiğini ve arzu etmesi halinde partinin başına geçebileceğini söylediğini de belirtiyor. 

Bu haberler yoğunlaşınca, Çiller, kısa bir süre önce, “Şu anda parti kurma gibi bir kararım yok” demişti ama kim bilir, zaten var olan bir partiye genel başkan olmaya karar verebilir ya da “şu an” artık geçmişte kalmış olabilir. Bir de bakarsınız, Refah Partisi ile eski günlerde olduğu gibi bir ortaklık kurup seçime doğru yeni bir ittifakla karşımıza çıkabilir.

Dilerim bunların hepsi bir söylenti olarak kalır. Çünkü Çiller’in yeniden bir “umut” olarak birileri tarafından siyaset sahnesine davet edilmesi, fazlasıyla ağır bir durum…

KAYINVALİDENİN ÇIKININDAN ÇIKAN SERVET

Tansu Çiller’in siyasete girdiği dönemi unutanlara hatırlatalım. Çiller, 20 Ekim 1991 genel seçimlerinden sonra DYP-SHP koalisyonuyla kurulan hükümetin Başbakanı olan Süleyman Demirel’in, Turgut Özal’ın 17 Nisan 1993’te vefatı üzerine Çankaya’ya çıkmasının ardından Başbakan oldu. 

Boğaziçili iktisat profesörü ABD’de önemli bir servetin sahibiydi. 1994’te dönemin Milliyet gazetesi Washington temsilcisi Turan Yavuz, Çiller ailesinin ABD’de otel, alışveriş merkezi ve villadan oluşan, milyonlarca dolarlık gayrimenkulü olduğunu duyurmuştu.

Tansu Çiller’in, eşi Özer Uçuran Çiller ile kurduğu Marsan Marmara Holding’in yıllarca vergi ödemediği kanıtlanmıştı. İstanbul Bankası, Ö. U. Çiller’in genel müdürlüğünü de kapsayan süreçte içi boşaltılarak batırılmıştı. 1998’de DYP lideri eşi Tansu Çiller’in Malvarlığını Soruşturma Komisyonu’na ifade veren Ö. U. Çiller, servetiyle ilgili soruya şu karşılığı verdi: “Kayınvalidemin çıkınından çıktı…’’

Çiller’in örtülü ödenek skandalları da tarihe geçti. “Emekli ve muvazzaf askerlerin seçimlerde DYP’ye çalışmak istediklerini” belirterek para isteyen Selçuk Parsadan’a Çiller’in onayıyla örtülü ödenekten 5.5 milyar verilmişti. Çiller’in, başbakanlık görevini Mesut Yılmaz’a devretmeden hemen önce örtülü ödenekten usulsüz biçimde 500 milyar TL çektiği iddiası da kamuoyunu uzun süre meşgul etmişti. 

Gümrük Birliği skandalını da unutmayalım. 1996’da Türkiye’nin karar alıcı statüsünde olmadan gümrük duvarlarını indirmesine yol açan anlaşma, Çiller’in başbakanlığında imzalandı. Oysa diğer ülkeler Avrupa Birliği’ne tam üye olup, karar mekanizmalarında yerlerini aldıktan sonra gümrük duvarlarını indiriyordu. 

MAFYA İLE İLİŞKİLER, ÇETELEŞEN DEVLET…

Akçalı işler ile birlikte, Çiller dönemi denince akla ilk olarak faili meçhul cinayetler, Susurluk kazası ile ortaya saçılan korkunç ilişkiler ve derin devlet geliyor. Tansu Çiller’in 26 Kasım 1996’da DYP grup toplantısında organize suç örgütü lideri Abdullah Çatlı hakkındaki şu sözleri ise aklımızdan hiç çıkmıyor:

“Bu millet uğruna, bu ülke uğruna, devlet uğruna kurşun atan da kurşun yiyen de her zaman bizim için saygıyla anılır. Onlar şereflidirler.”

Belli bir yaşın üzerindekiler elbette bilir ama 18 yaşını yeni geçen, bu seçimde ilk kez oy kullanacak gençlere bilgi verelim: Abdullah Çatlı, Türkiye İşçi Partisi (TİP) üyesi yedi gencin öldürüldüğü Bahçelievler katliamının sanığı idi. 

Türkiye’nin en kanlı dönemi olarak hafızalara kazınan 1990’lı yılların Başbakanı’dır Tansu Çiller. Aldığı kararlarla 1994’te yaşanan ağır ekonomik krizi körükleyip halkı inim inim inleten başbakandır kendisi. İktidar çevrelerinde yeniden “umut” olarak adının öne sürülmesi, siyasetin içinde bulunduğu çıkmazın çarpıcı bir göstergesidir. 

Siyaset, kokuşmuş sistemin temsilcilerinden kurtulmadıkça, kirlenmiş köhne isimlerin biri gidiyor diğeri geliyor ve hiçbir şey düzelmiyor…



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları