Yazgülü Aldoğan

O maskeler teftiş fırçası değil!

13 Ağustos 2020 Perşembe

Bitmiyor, geçmiyor, çok bunaldık, bir sihirli değnek değsin ve aşı bulunsun, ilaç yapılsın, virüs ölsün, bu iş bitsin istiyoruz! Ama maalesef. Gerçekler taleplerimize yetişmiyor. Virüs, ölmek bir yana, umursamaz insanlarda şahane bir konak buldu, yerleştikçe yerleşiyor, çünkü o da yaşamak istiyor. Virüsün yaşamı bir canlıya yerleşmesine bağlı. Tek başına yaşayamaz. Konağı: İnsan. O insanın ağzından, burnundan, gözünden içine girecek. Boğazından aşağı, ciğerlerine inecek. Oraya yerleşip kemirecek, orada çoğaldıkça, insan yavaş yavaş ölecek! İşte o zaman virüs kendine yeni bir konak arayacak. Etrafta çok! Sokaklar, plajlar, cenazeler, düğünler, kalabalık minibüs, otobüsler, asker uğurlamaları, alışveriş merkezleri, kapalı ortamlar, partiler, eğlence mekânları, sıkış tepiş sosyalleşilen ortamlar, virüsün arayıp da bulamadığı yerler, birinden diğerine atlıyor! Bir taziye evine gidiyor, millet birbirine sarılmış teselli ederken virüs bayram yapıyor, düğünde halay çekerken, virüs de atlıyor herkesin ağzına burnuna. Maskeler inmiş, maskeler çenenin altında, maskeler kolda, maskeler arka cepte, maskeler çantanın içinde!

Pardon, o maskeler teftiş fırçası değil! Teftiş fırçası, kullanmak için değil, komutan geldiği zaman gösterilecek diş fırçası. Maske buna döndü, takmamak için bin bir mazeret: Hava sıcak, bunalıyorum, kolay mı sanıyorsun ağzında maskeyle çalışmak? Sigara içiyorum, dondurma yalıyorum, kahvem var elimde, plajdayım burada da mı? Bunların hiçbiri mazeret değil.

Oysa çok basit!

Virüsten kurtulmanın, virüsle mücadele etmenin iki yolu var: Bireysel ve toplumsal. Toplumsal olarak alınan önlemlere kızıyoruz: Sokağa çıkma yasağı, toplanılan yerlerin kapatılması. Ekonomi çöktü, altından kalkılamıyor diye yeni normal koşullarda açıldı. O zaman bireysel çözümler. Aşının bulunması bir süreç işi. Bulunsa bile herkesin aşılanmasına yetmeyecek. İlaç? İlaç da yok. Şu anda neyle mi tedavi ediyorlar? Gripte kullandığımız ağrı kesici, ateş düşürücü, vitamin, kan sulandırıcı, o kadar. Daha ilacı da yok. Hocaları dinliyorum. Prof. Dr. Esin Şenol, ne kadar kısa ve öz açıklıyor: Yangın var ama söndürecek tüp yok. Ne yaparsın? Kaçarsın! Kaç! Yöneticiler canhıraş biçimde yangın tüpü yapmaya çalışıyor. Ama henüz yok ve olsa bile yangına yetmeyecek. O halde kaç. Kaçmak çok kolay, maskeni tak, kalabalığa girme, elini yıka!

Virüs, en çok kalabalıktan yararlanıyor. Bulaş hızı arttı, çünkü artık kalabalık yaşıyoruz. Ölümcüllüğü azaldı. Çünkü virüs yaşamak istiyor! Bakın ne diyor uzmanlar: Bireylerin kendini bulaştan uzak tutması, aşı ve ilaç bulunmasından çok daha hızlı biçimde yayılmayı önleyecektir.

Bireylere gelince üç türlü davranış biçimi gelişti: 1. Bize bir şey olmaz abi diye önlemleri boş verenler. Gençler, sorumsuzlar, kural sevmeyen, karşı çıkmayı marifet sayanlar, border line, yani zaten hayatı kaymış olanlar. Otobüste maskesiz oturup bir de ona buna öksüren okumuş yazmışı var. Bunlar kişilik bozukluğu olan tipler, virüsten beter. Çünkü böyle yaparak kendilerini değil, toplumu, karşılarındakini tehlikeye atıyorlar.

2. İlk ben öleceğim korkusuna kapılanlar: Bunlar önlemleri iyice abarttılar. Evden hiç dışarı çıkmıyor, hâlâ alışverişini yapmıyor, marketten gelen torbaları dezenfekte ediyor, eli yıkanmaktan buruşmuş, deri hastalıkları başlamış, dahası depresyona girmiş olanlar. Tehlikeli. Böyle yaşanamaz.

3. Akıllı ve tedirgin çoğunluk. Maskesiz dışarı çıkmıyor. Maskesi süs değil, hava geçirmeyen, ağzını, burnunu kapatan cinsten. Kalabalıklardan, kapalı yerlerden uzak duruyor. Sağlıklı besleniyor, vitaminlerini alıyor, bağışıklık sistemini yüksek tutuyor, uykusuna dikkat ediyor. Spor yapıyor, hareket ediyor. Bunalımdan kaçıyor, moral çok önemli. Tehlikenin farkında, sosyalleşirken kimseyle doğrudan temas etmiyor, sosyal mesafeye dikkat ediyor, 3-4 saatten fazla aynı ortamı paylaşmıyor. Abartmadan hijyene dikkat ediyor elini yıkamaktan, dezenfekte etmekten vazgeçmiyor, yeni normali uyguluyor. Herkes böyle yapsa, hasta sayısı artmayacak!

Bu çağın felaketi, 3. Dünya Savaşı da buymuş! Önce yoksullar, çalışmak zorunda olanlar, yaşlılar, bünyesi zayıf ve hasta olanlar ölüyor. Bu demek değil ki gençler, sağlıklılar, zenginler, orta yaşlılara hiçbir şey olmadan yaşayacaklar. Virüs yakaladı mı ayırt etmiyor. Düşmanı yenecek silahımız henüz yok, ama korunma yollarını biliyoruz, bundan saklanmak bu kadar mı zor?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları