1970’li yıllarda toplum kendisine müzikalitesi, sahnesi ve farklılığından ötürü “Sanat Güneşi” unvanını vermiş. Türk sanat musikisinin unutulmaz sesi, yaşarken efsane olmayı başarmış Zeki Müren’in 24 Eylül ölüm yıldönümü. Bütün mal varlığını bağışladığı Türk Eğitim Vakfı (TEV), bu kaynakla 26 yıldır binlerce öğrenciye eğitim bursu veriyor. Sanat hayatına son verdikten sonra yerleştiği Bodrum’da lakabı paşa idi. Yani askeri bir unvan, saygı içeren.

Zeki Müren, kimseyi ilgilendirmez, cinsel eğilim ve tercihleri LGBTİ dediğimiz gruptan olan bir sanatçıydı ama bu tercihinden ötürü hiç ötekileştirilmedi. Tıpkı farklı tercihleri yüzünden ameliyat olup transbirey olarak yaşayan Bülent Ersoy gibi, ki o da şimdilerde baştacı ediliyor. 

Toplumda saygı görmeleri, ötekileştirilmemeleri için ille de sanatçı, zengin ve ünlü mü olmaları gerekiyor? İkiyüzlüler sizi!

Diğerleri de kimseye bunun hesabını vermeden toplumun içinde yaşayıp, sokağa itilmeden, namuslarıyla çalışıp her konumda var olamazlar mı? Kime ne, ne hissedip ne duydukları, kiminle ne yaşadıkları?

Onları hangi hakla, niye şeytanlaştırıyor, neredeyse yaşam haklarını ellerinden almak istiyorlar?  

LİDERİNİ SEVSİNLER

Pazar günü Tuğçe Kazaz diye başımıza “kanaat önderi” kesilmiş bir şaşkının, döneğin liderliğiyle sokaklara dökülen sakallı takkeli adamlarla iyice örtünmüş kadınların LGBTİ karşıtı miting yapma maskaralığını ciddiye mi almalı, tepki mi duymalı, herhangi bir hak arama eylemine izin verilmezken aşı karşıtı ve insan haklarına aykırı gösterilerin cesaretlendirilmesi nasıl bir akıl tutulması, iktidarın nasıl bir seçim yatırımı? 

DİNİ AŞAĞILAMADIR

İslam bu mu? Her şeye, herkese, her özgürlüğe karışan ve engel olan bir baskı rejimi mi? Bu dine hakaret değil mi?

Başını örteceksin, saçların gözükmeyecek! Nedir bu kafa kılı korkusu; İran’da genç bir kadını sadece saçının bir tutamı gözüktü diye döverek işkenceyle ölümüne neden olmak? İran’da kadınlar bu cinayeti ve yasakları protesto için sokaklarda, saçlarını kesip kıllarından bayrak yapıyor! Kim niye bu kadar rahatsız oluyor kadının saçından ve erkeğin dizinden? Erkekler şort giyiyormuş ve dizleri gözüküyormuş? Sokakta yürüyemiyorlarmış dizleri gözüken erkekler yüzünden, tahrik oluyorlarmış! Bak sen? Tahrik olmadıkları ne kaldı ki?

İSLAMDA CİNSELLİK

Tektanrılı dinler içinde İslam kadar cinsellikle ilgili yasak ve kurallara yer ayırmış olanı yoktur. Kadının örtünmesinden hangi koşullarda ve ne biçimde eşinin cinsel taleplerine cevap vermesi gerektiğine kadar her kural ince ayrıntılarla tanımlanır. Bu konuda ayrı kitaplar yazılmıştır. Bir başka önem verilen konu da kadındır. Kadının ikincil konumu, erkekle eşit olmadığı, mirastan daha az pay almasından tutun da neresini ne kadar örtmesi gerektiği de ince ince belirtilir, ki bunlar laik Türkiye Cumhuriyeti’nin Medeni Kanunu’yla örtüşmediği gibi İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ne de aykırıdır. 

Ne yazık ki mevcut iktidarın elinde kalan son kozu, halkı ayrıştırıp kadını ve LGBT bireyleri ötekileştirerek kendisine bağlı kalan son grup olan siyasal İslamcıların safını sıklaştırmaktır. 

Kılavuzu Tuğçe Kazaz olanın burnunun nereden çıkmayacağını bulmayı size bırakıyorum. 

Bizim kılavuzumuz ise laiklik, eşitlik, evrensel insan hakları, çağdaş demokrasidir. Kırmızı çizgimiz özgürlük, hak ve hukuk, adalettir! Susuyorsak seçime gidene kadar bir kaza bela çıkmasın, provokasyonlara gelmeyelim diye. Yoksa Saraçhane’de Tuğçe Kazaz konuşurken tekbir getiren o yobaz takımından çok daha kalabalığız, hatta biz Türkiye’yiz, onlar bataklık sivrisinekleri!