Yazgülü Aldoğan

Endişe duyuyorum, endişe duyuyorlar!

06 Ağustos 2020 Perşembe

Ya açlıktan ya koronadan ölecekler, bari biz popomuzu kurtaralım diye “yeni normal” icat edip herkesi sokağa saldılar. Önce Ayasofya açılışı, sonra Kurban Bayramı derken meydanlar, plajlar bayram yeri! Sokakları, kıyıları, eğlence yerlerini, kurban pazarlarını dolduran ve sosyal mesafe kurallarına uymayan kalabalıklardan endişe duyuyorum!

Korona mutasyon geçirmiş, daha az öldürüyor ama daha çok bulaşıyormuş, İstanbul ve Bodrum’a Ankara ve Güneydoğu eklenmiş, birinci bitmeden ikinci patlamış! Yoğun bakımlar doldu, taştı; hastanelerde de yer kalmadı diyorlar, koridorlara kıvrılıp ölür müyüz diye endişe duyuyorum!

Ayasofya şovu bitmedi. Adam hâlâ hutbe merdivenlerinde kılıç sallıyor. Numan Kurtulmuş, durup durup heybeden bir başka şov çıkarıyor, sırada kurtarılacak başka bir cami varmış? Bu işin sonu nereye varacak, hilafet ne zaman ilan edilecek, Arapçaya ne zaman geçilecek, endişe duyuyorum!

İşsizlik, iflaslar, yoksulluk tavan yaptı, insanlar bu dini şovların hiçbiriyle ilgilenmiyor. Millet karnını doyurma, kirasını ödeyemediği evinden atılmama derdinde. Hükümet ise müteahhit alacağını sektirmeyip ödüyor? Yarın öbür gün memur ve emekli maaşlarını ödeyemezlerse ne olacak halimiz diye endişe duyuyorum!

Temmuz ayında 36 kadın birlikte oldukları koca, sevgili, oğul, erkek şiddetine maruz kalarak vahşice öldürüldü. Kimini bıçakladılar, kimini boğdular, kimini yaktılar. Gerekçe hep aynı: Seviyordum, beni terk etti. Seni sevmiyorum dedi! Bu kadar basit. Şiddetten kaçıp kurtulmak isteyeni öldürüyorlar. İktidara vız geliyor, tam tersine, İstanbul Sözleşmesi’ne taktılar. Kutsal aile dağılıyor, kadın evi terk ediyor ya da adamı uzaklaştırtıyormuş. Halbuki otursun evinde, yesin dayağı, yesin bıçağı? Ne var, adam seviyor işte, karısı değil mi, döver de sever de! Yok ayrılsın da bir de nafaka mı ödesin? İstanbul Sözleşmesi de kalkarsa erkekler elde bıçak sokakta kadın mı kovalayacak diye endişe duyuyorum!

Onlar da endişeli!

Sadece biz mi? Onlar da çok fena endişeli, bütün bunlar o yüzden! Anketler yavaş yavaş eridiklerini gösteriyor. Hele partiden attıkları yeni partiler kurmuyor mu, yüzde birkaç da alsalar muhtaçlar o birkaça. Evde huzur vermedikleri asi kızlarını Yuvana dön Meral diye çağırmaları boşuna mı? Koltuk alttan kayıyor diye endişe duyuyorlar!

Demokrasi böyle bir şey, bugün varsın, yarın yoksun, seçimle geldin, seçimle gidersin değil mi? Ama seçimle gitmiyorlar. Bütün su başlarını tuttular, oyunun ortasında kural değiştirdiler, rejimi yıktılar. Şu andaki ucube sistem kendi ayaklarına kurşun sıkmak oldu, yüzde 51’i tutturmak için Bahçeli’nin eteğine yapışıp ne derse yapıyorlar. Bahçeli’den de endişe duyuyorlar!

Aslında gitmekten çok, yargılanmaktan, adaletin eline düşmekten korkuyorlar! Belli mi olur, ya değiştirmedikleri birkaç vicdanlı hâkim kalmışsa? Ya bir gün Yüce Divan yolları açılırsa, iktidardan düşmekten çok, yargılanma ihtimalinden fena halde endişe duyuyorlar!

Ha bir de çok ilginç ama “İbne olmaktan” çok fena endişe duyuyorlar. Nedense? İstanbul Sözleşmesi yüzünden hepsi ibne olacakmış. İçinde varsa olursun, mahalledeki şeyh bozuntusunun “bademleme”sine ben mi razı oluyorum? Tarikat yuvalarında sözüm ona bakılan gariban çocuklarını kim beceriyor? Ama ille de gökkuşağı sembolü korkusu, sonra Bülent Ersoy, başköşede itibar görüyor! Nedense endişe duyuyorlar ama seviyorlar da?

Paralar suyunu çekerse dağıttıkları ulufelerle yanlarında duranları kaybetmekten endişe duyuyorlar! İstanbul’u feda etmeye bunun için hazırlar. Kanal İstanbul’a kazmayı bir vursalar, bir satsalar geri kalan araziyi, bir iki yıl daha idare ederler. İstanbul yok olurmuş, Türkiye batarmış, ondan endişe etmiyor, para biter, oylar gider, saltanat biter diye fena halde endişe duyuyorlar! Herkesin endişesi kendine göre, sizinki mesela ne? Bayrak iner, ezan susar, camiler kapanır mı? Ay niye güldünüz canım? Halini görmeyip bu ENDİŞEYLE oy veren yok mu? 18 yıldır, çoook!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları