Yazgülü Aldoğan

Anahtarı bırak da git!

25 Kasım 2021 Perşembe

Tabii ki her şey güzel başlamıştı; geçmiş hayal kırıklıklarının üzerine umut dolu. Damat adayı yakışıklıydı. Tuttuğunu koparır bir hali vardı. İçkisi, sigarası yok, hatta tahammülü yok. Orta halli, muhafazakâr bir aileden geliyordu. Diploması yok ama ekonomi okumuş? Ticareti seviyor. Serveti, ruhsatlı evi bile yok. Tokgözlü, bir tek yüzüğüm var diyor. Etkileyici bir üslubu var, iyi hatip, okulundan geliyor herhalde. Şiir okumayı seviyor. Ülkenin muhafazakâr kesiminin çoğu gibi dini bütün, cumayı kaçırmadığı gibi törene dönüştürür. Birkaç talibi daha vardı ama o mu bu mu derken bu aday, aradan çıkıp içgüveyi oluverdi.

YÜKSELİŞ DEVRİ              

Ailenin imkânları vardı. Damat onları yönetmeye başladı. Bütün Karadenizliler gibi inşaatı seviyordu. Şehrin içinde kalan işyerlerini taşımak yerine kapattı, arsalarına site yapıp sattı. İnşaat işinden bol para kazanınca en sevdiği kesim müteahhitler oldu. Gözü betondan başka bir şey görmüyordu. Ailenin tarımla uğraşanlarını da şehre getirip varoşlara yerleştirdi; satıp savıp paralı gelmiş olanlarına yeni iş alanları gösterdi, özel hastaneler, vakıf üniversiteleri iyi para getiriyordu. Ne çiftçi vardı gözünde ne de hayvancılık; paran varsa dışarıdan satın alırsın, kolayı var. Trakya’da ayçiçeği tarlalarına yazlık siteler yapıldı. Mersin’de portakal bahçeleri söküldü, apartmanlar dikildi. Bodrum’un en güzel koylarına ise devasa, çirkin oteller.

SERTLİK

Aile de büyümüştü. Oğlanlardan biri babayı dinlemiyor, yaptıklarına da karşı çıkıyordu, hukuk okumuş, üniversitede kalmıştı. Onunla anlaşamıyor, kendisini eleştiriyor diye kızıyor, dışlıyordu. Sözü dinlensin, karşı çıkılmasın isterdi. Eleştiriye gelemez, inandığından, inadından vazgeçmez, karşı çıkana da kinlenirdi. Hukukçu oğluna da düşman oldu, akademiye de özgür düşünceye de! Neyse ki öteki oğlu kendisine çekmişti, uyanık, mahallenin gençlerini toplayıp dernek, vakıf, iş bitiriyor. Her türlü imkânı ona tanıdı. Kızı da olmuştu ama kadınların çalışmasından yana değildi, okuttu ama çalıştırmadı, uygun gördüğü biriyle evlendirdi. Bütün muhafazakârlar gibi yaş aldıkça daha da katılaştı. Mali imkânları arttıkça gücü de artmış, herkes ondan korkar olmuştu. Esti mi gürlüyor, vurdu mu ses getiriyordu, onun istekleri ve talepleri, haklı olsa da olmasa da emirdi. Karşı çıkan da cezasını görüyordu.

AYRILMAK DA ZOR!

Sonunda güç zehirlenmesi onu da vurdu. Yanında, şakşakçılarının dışında kimse kalmamıştı. Her şeye o karar veriyor, kendi aklına uyanların dışında kimseyi dinlemiyor, sesi çıkanları cezalandırıyordu. Aile bir iki kez parçalanmanın eşiğine gelmişti, bir kez daha denemeye karar verilmişti. İşler kötü gittikçe aileden kalma mallardan satılacak şey kalmadı. Şiddet de artıyor, hukukçu oğlan, annesine yeter artık, boşan diyordu ama memlekette ilişki bitirmek de tehlikeli olmuştu; boşanmak isteyen kadınları kocaları, ayrılmak isteyen kızları sevgilileri öldürüyordu! Kadınlar can güvenliği içinde ayrılamıyordu! Kadına şiddet zirve yapmış, yasalar işe yaramaz olmuştu. Boşanmak isteyen karısına karşı inat, evi yakmaya kalktı koca. Gittiği zaman geride toparlanacak hiçbir şey kalmasın diye, ona muhtaç olup geri çağırsınlar diye mi? 

KADINA ŞİDDET

Dün Öğretmenler Günü’nü kutladık. Bu ülkenin Başöğretmeni Mustafa Kemal Atatürk, yanıp yıkılmış bir enkazdan 10 yılda ayağa kalkmış bir ülke yaratmışsa, bugün yaşanan yangından, küllerimizden de yeniden doğarız. Bugün Kadına Şiddete Dur deme günü. Kadınlar son 20 yılda devletten, hayattan dışlandı, öldürüldü, süründü. Son olarak da İstanbul Sözleşmesi’nden çıkıldı. Boşanmak istemek öldürülme nedeni! Ülkede yaşanan, ekonomik kriz değil, her alanda yönetilememe krizidir. Boşanma zamanı geldi. Daha fazla zarar vermeden kapıyı çek git, anahtarı bırakmayı da unutma.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları