Veysel Ulusoy

Yerel

21 Nisan 2024 Pazar

Resmi istatistiklerin kaynağı olan TÜİK’in internet sayfasına baktığınızda, gayrisafi yurtiçi hasılanın yüzde 4, sanayideki büyümenin yüzde 11.5 arttığını, işsizliğin ise yüzde 8’lere düştüğünü gösteren renkli birkaç resim görüyorsunuz. Süslü grafikler, yukarı doğru giden grafikler ve onların özenle yazılmış açıklamaları tüm sayfayı dolduruyor. 

Ne güzel değil mi? 

Üretim reel olarak sürekli artıyor, satışlar yerli yerinde ve işsizlik sorunu neredeyse doğal işsizlik oranına eşitlenecek. 7 yıldan beri derinden hissedilen ekonomik krizin k’si bile yok ortada. 

Tüketici güven endeksi ve kapasite kullanım oranları yabancı ülkeleri kıskandıran seviyelerini inatla koruyor. 

Öyle ki sanayi, tarım ve hizmet sektörlerindeki kapasite kullanım oranı Amerika Birleşik Devletleri’ndekini de aşmış, gelecek hakkında umutları yeşertiyor. 

İthal de olsa ambarlar hatta ambar dışı alanlar dolup taşıyor. Ukrayna buğdayı sanki beleşmiş gibi ülkemize taşınıyor. 

Özetle, her şey var ülkemizde. 

Borçlanarak alsak da kredi kartlarına yüklensek de piyasada her şey var. Et desen tonlarca geliyor dışarıdan. Her hafta zam gelmesine rağmen et arzında sorunun olmaması sevindirici bir ortam yaratıyor. 

***

Dikkat ederseniz karar vericilerin sunduğu fotoğraf ile halkın gerçekleri, halkın tecrübe ettiği koşullar aykırılıklarla dolu. Halk, sanayide gösterilen bu harika ortamın cüzdanına yansımadığını biliyor, görüyor. 

İşsizlik oranının yüzde 8’lere gerilemesine rağmen iş bulamamanın acısını çekiyor. 

ABD ile aynı üretim kapasite oranlarının benzerliğine rağmen bu reel alım gücünü artırmıyor. 

Kısacası süslü veriler ile gerçekler iki kutup oluşturmuş... 

Esasında karar vericiler de tüm gerçeklerin farkındalar ve bundan dolayı doğrudan olmasa da çalıyı dolanarak IMF’nin kapısında durup kendilerini hatırlatma amacını taze tutuyor. Yerine göre şartlı Dünya Bankası kredilerinin varlığını hisssetmek, yerine göre de sıcak parayı çekebilmek için “dillerini sevdirircesine” yabancı fon yöneticilerine ülke pazarlamaktan geri durmuyorlar. 

Açıkçası bizi yönetenler ülkeyi hâlâ bir firma gibi yönetiyor, firmanın ürettiğini değil de kendisini satmak istiyor. 

Akıllarında ne bir ithal ikamesi ne de bir üretim politikası var. Varsa yoksa sıcak paraya dayalı akımın verdiği o duyduyu hissetmek yani günü kurtarmak. 

Ortada, orta vadeli program adı altında uygulandığı belirtilen bir deste kâğıt haricinde, bir endüstriyel ve tarım politikası olmadığı gibi, böyle planlamaları yapacak insan sermayesi de mevcut değil. Ulusal zenginliği yukarılara taşıyacak dış ticarete dayalı, içine ithal ikamesini de alan bir sanayileşmeden söz eden yok. Bu sürecin işgücü piyasasına yansıyacak etkilerini ortaya koyan bir niyet de yok. 

Zaten onun için dünyada en pahalı ülkeler arasında debelenip duran ülkemizin gittikçe fakirleşen bir yerel halkı var.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları