Veysel Ulusoy

Tecrübe ederek öğrenme

28 Temmuz 2024 Pazar

Bir ülkenin üretim sürecinde her zaman aksamalar ve onun getirdiği durgunluk olur. Hemen her ülke 4-5 yılda bir durgunluk, arkasından genişleme ve kazancın getirdiği tasarruf ve harcama döngüsüne girer. 

Bu kaçınılmaz bir döngüdür...

Ülkelerin genetiğinde vardır.

Ekonomi politikalarında yapılan bir hata olmasa da ticaret ortaklarınızdan kaynaklanan bir nedenle de olabilir. Bütünleşmiş bir ekonomik çarkta sizin bir etkiniz, hatanız da olmayabilir. Dışsal etkenler sizi bu durgunluğa çeker ve olumsuzlukları yaratabilir, yaşatabilir.

Tersi de geçerlidir. Dış ticaret ve teknolojik gelişmedeki pozitif gelişmeler sizi alır yukarılara da taşır.

Durgunlukta işsizlik artar, harcamalarda kısıntıya gidilir. Firmalar ve tüketimin önemli oyuncusu halk daha dikkatli davranır ve sarsıntıyı hafif atlatmayı bilir.

Ekonomik genişlemenin olduğu dönemlerde ise artan gelirlerle ertelenen harcamalar ve yatırımlar yapılmaya başlar.

Ama sarsıntı kaynaklı genetik yapı biraz değişmiş ve ekonomideki oyuncular tecrübelerini artırmış, bir sonraki durgunluk/genişlemede yapılacaklar daha netleşmiştir artık. 

Tecrübe ederek öğrenme teorisidir bu.

Başta ekonomik büyüme, kalkınma, işsizlik, teknolojik ilerleme ve istihdam yaratma kapasitesi gibi veriler de söz konusu öğrenme sürecinde yardımcı göstergelerdir. 

Peki bu veriler doğru yönü göstermiyorsa ne olur?

Ya ekonomik büyüme/küçülme verisi yaşanan bolluk veya daralmayı doğru ifade etmiyorsa ne yaparız?

Ya aynı verilerin tümü olumsuzken size güllük gülistanlık bir ekonomi sunuluyorsa ne olur?

Ne olur biliyor musunuz?

Yedinci yılına giren Türkiye’nin en büyük servet erimesi olur.

Şu an yaşanan en geniş çaplı fakirlik olur.

Aile yapısını ve ülkenin sürekliliğini gerektiren oluşum bozulur, üreme durur.

En basit anlamıyla görünen resim de bu değil midir?

2018 yılının şubat ayından bu yana derinleşen durgunluk ve ekonomik krizin verilerle örtülme çabasının ülkeyi getirdiği yer burası değil midir?

Veri merkezinin tekelini oluşturan Türkiye İstatistik Kurumu yardımıyla krizlerden kriz beğenen halkın tecrübe ettiği yıkımın harikalar dünyasına çevirip sunulması değil midir?

Tam da budur esasında...

Pandemide bile yüzde 20-30 daralmayı ekonomik büyümeye çeviren kalem oyunu bu süreci ülkemize son 6-7 yıldan beri yaşatmaya devam ediyor. 

Tüm negatif verileri allayıp pullayarak sunmaya ve bunu da siyasi tercihe tahvil etmeye yardımcı olan istatistik kurumumuz...

Halkın beklentisi ile hükümet kurumlarının her açıdan derin ayrılığı bu gerçeği ortaya çıkarıyor. 

ENAG’ın açıkladığı yıllık yüzde 113 enflasyon oranının ne kadar gerçekçi olduğunu KONDA’nın her ay yaptığı ankette de görüyor, anlıyoruz bu gerçeği. 

Örneğin KONDA’nın anketi temmuz ayı enflasyonunu tamı tamına yüzde 113 gösteriyor. İstatistikte bu benzeşimi yakalamak çok zordur ama halk ne yaşadığını çok iyi bildiği için bu mükemmel uyuşma ortaya çıkıyor.

Onun için teorinin adına tecrübe ederek öğrenme diyoruz.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Çaput 17 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları