‘Kadim yalanlar...’

28 Kasım 2024 Perşembe

Kimimiz için fır fır dönen, kimimiz için dönüyormuş gibi yapan koskocaman bir topun üstünde yaşıyoruz. Bizim için özel olanın dışında irili ufaklı dünyalarla isteyerek istemeyerek iç içeyiz. İktidar desteğiyle esrikleşip magazin dünyasına fark atan basın dünyası, “rakibine” değil birbirine gol atan spor dünyası, hukukun “h”sini yutan yargı dünyası, içişlerine koltuk yüzü göstermeyen ağır abiler dünyası... 2000’li yılların yaralı bilim sanat dünyaları, ağız dil veremeyen üniversite dünyası... Dünyayı dünyalığından utandıran çocuklarla kadınların dünyası... Düş ve düşüncelerimizden ekmeğimize tüm yaşamımıza balıklama dalan siyaset ve yalan dünyaları...

Birçok kez oy verdim; çok iktidar gördüm. Hepimizi barış ve erinç içinde yaşatması gerekirken kendi aklını mumla arayan siyaset dünyasından da... Her boyda her renkte kılıktan kılığa girebilen yalan(lar) dünyasından da usandım. Siyaset dünyasıyla yalan dünyası kimi kez tek yumurta ikizine dönüşür, alışılmış gündem ve dille andığım dünyaların “alayını” tek sazla oynatırlar. Yalana şerbetliler saltanatlarını sürdürmek için de gerçeği, doğruyu bozuk para gibi harcarlar.

Doğallıkla siyaset dünyasına dil penceresinden bakıyorum.

Siyaset dünyası Atatürk’e, laik eğitime, Harf-Dil Devrimlerine tepkiyi, çürük sakıza dönen savlar kıtırlarla yükselttikçe yükseltiyor. 

“Camiler ahır yapılmış... Kuran öğrenmek yasaklanmış... Kuran okunan evler gözetlenmiş... Laiklik din düşmanlığıymış...”

Siyaset dünyasının küflü sandıklardan çıkardığı küflü savlar, 2000’lerin başından bu yana siyaset dünyasının ağzına bakan basın dünyasının desteğiyle yine gündemin başına yerleşti. 

2024 Türkiyesinde radyoları, TV’leri denetleyenlerin es geçtiği kurumlarda kendine tarihçi, ilahiyatçı, “kanaat önderi” süsü verenlere göre Mustafa Kemal onarılması olanaksız yanlışlar yapmış!

“Harf Devrimiyle bir gecede cahilleşmişiz...” 

102. yılına erişecek cumhuriyetin laik oluşunu sindiremeyen baylar bayanlar, “Koca imparatorluğun eğitimini, ekonomisini, ordusunu emperyaliste Atatürk mü teslim etti? Kapitülasyonları, Mondros’u, Sevr’i Atatürk mü imzaladı? Emperyalisti yurdun her köşesine, sarayın kapısına dek Atatürk mü çağırdı?” Merak ediyoruz; Mustafa Kemal Çanakkale’de, Suriye’de, Kuzey Afrika’da savaşırken... Anadolu’yu yayılmacıdan kurtarırken sizlerin dedeleri nineleri, istemeyerek de olsa ulusal direnişe katılmış olabilirler; onlara da saygı bekliyoruz.

Dil Devrimi üstünden Atatürk’e saldıranlar söze, bugüne dek bilimsel tanımı yapılamayan, gülünç diyebileceğimiz “Yaşayan Türkçe...” tamlamasıyla girerler, arkası sular seller gibi gelir. “Dil İnkılabı, yaşayan dili uydurukçayla doldurmuş... dil devrimi adı altında Türkçemiz tatsız, tuzsuz, ruhsuz, renksiz kelimelerin tasallutuna sokulmuş” diyenler bu devrimin kazandırdığı sözcüklerle bütün devrimleri karalarken üniversite dünyası ya sessiz kalıyor ya alkış tutuyor. Bilim sanat üretmeye uygun bir dilimiz varken bir gece yatmış, sabah kalkıp bakmışız ki, “o dil yok...” Kim yok etmişse...

Çoğu hukukçunun, ilahiyatçının, dilbilimcinin, aydının, sanatçının kulak tıkadığı siyasi maddi getirisi yüksek din baskılı doğru ve bilimsel olmayan savların, “namaz kıldıran seccade, Hz. Muhammed’in terlikleri, yanmaz kefen...” satışından bir ayrımı var mı?

1950’lerden bu yana söyleyenler, söyletenler değişti; ezberlenen, ezberletilen savlar, yalanlar değişmedi ve 21. yüzyılda akılcı, bilimsel laik eğitimi öteleyen MEB+Diyanet+tarikat ürünü “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli”ne ulaşıldı.

Dünya tükenir, yalan tükenmez...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

‘Kadim yalanlar...’ 28 Kasım 2024
Kötünün kötüsü... 14 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları