Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Körüğe gerek yok
Devletin asli görevi halkın refahını her yönüyle yükseltmektir. Bunu yaparken de refahın tanımı kapsamında uygulamaları bir bütün olarak ele alması gerekir.
Refah seviyesi sanıldığı gibi sadece ekonomik anlamda gelirinin artması ve ona bağlı olarak yaşam kalitesinde iyileşme değil, onun yanında bu kalitenin ekonomik ve siyasal özgürlükle bezenmiş birlikteliği ifade eder.
Bu iki olgunun buluşması bir gerekliliktir.
Yeterlilik ölçütü ise başka aşamanın konusudur.
Peki ülkemizde gereklilik ilkesi nasıl işliyor?
Herkesin gördüğü ve hissettiği gibi özgürlükleri kapsamı içine alan akıldışı uygulamalar oldukça yoğunlaştı son zamanlarda.
Kapatılan sosyal medya mecraları bunun sadece görünen yanı, halka, halkın tercihlerine bağlı, ona doğrudan dokunan özelliği ile belki de en etkin olanı.
Binlerce, milyonlarca kişinin faydalandığı bu alanlarda bir düğmeye basarak iletişimi kesmek, sadece o kanalla yapılan tanıtımları, ticareti, anlaşmaları ve benzeri maddi sonuç doğuracak aksiyonları ortadan kaldırmıyor, oradan elde edilen ve halkın mutluluk seviyesini yukarılara taşıyan, maddi olmayan faktörleri de yok ediyor.
Bu nokta çok can alıcı çünkü düşünülenin aksine ekonomik faaliyetler her zaman parasal olgular üzerine kurulmamıştır. Özellikle tüketici davranışları üzerinde yapılan akademik araştırmalar halkın refahının satın alma özgürlüğü, alınan ürünün verdiği haz, tüketim kalıbının zamanla değişmesi ve teknolojinin yarattığı alışveriş kolaylığı gibi faktörlere bağlı olarak arttığını göstermektedir.
Bir ülkenin kişi başına ulusal gelir sıralamasının dünya basın özgürlüğü sıralaması ile farklılaşması bu faktörlerden birisidir. İlkinde yıllardan beri 80’inci sırada sürünürken basın özgürlüğünde onun iki katı sıralamaya düşmemiz sanırım refah seviyemizin de nereye gittiğini gösteren bir örnektir.
PEKİ YA EKONOMİK FAKTÖRLER?
Ekonomik dengelerin iyi kurulduğu, kişi başına düşen reel milli gelirin artış gösterdiği bir toplumda maddi olmayan faktörlerdeki bozulmalar belki bir süre göz ardı edilebilir niteliktedir.
Bu süreçte ikinci plana atılan maddi olmayan etkenler ekonomi bozulmaya başladığında göze batmaya ve toplumsal huzursuzlukları ortaya çıkarmaya başlar.
Alım gücünü ifade eden ulusal gelirdeki büyümenin düşmesi, sanayide günümüzde olduğu gibi yıllık yüzde 5’e varan küçülme, fiyatların sürekli bir şekilde artması başta akla gelen göstergelerdir.
Tüm bunların ortak noktası olan reel ücretlerin seyri ise en önemli veri olarak görülmektedir. Ulusal gelirin yüzde 60-70’lik kısmını oluşturan tüketim harcamalarına yön veren reel ücretlerdeki bozulma baskılanan özgürlüklerle buluşmuş ve halkın refahında düşüşü daha da hızlandırmışsa sorun sanıldığından daha büyük demektir.
Toplumsal yapının bu şekli çöküsün bir sonucudur esasında. Enflasyonu tüketici yani hane halkı üzerine yüklenen maliyet ve kısıtlamalarla kontrol altına alma girişimleri bu çöküşü daha da hızlandırmaktadır. Milli gelirin neredeyse dörtte üçünü yaratan ücret ve harcama kalemlerindeki bu baskının yanına bir de sosyal hayattaki kısıtlamaların eklenmesi yangının büyümesi için körüğe ihtiyaç duydurmuyor.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Özel okulların ücretleri uçtu
- Merakla beklenen enflasyon rakamları açıklandı!
- Milyonlarca emeklinin gözü 3 Ocak'ta!
- Yapay zeka sağlıkta çığır açıyor
- Asgari ücret ve emekli maaşı hakkında önemli iddia!
- Asgari ücret kaç TL olmalı?
- Yarısı mesleği bırakmayı düşünüyor!
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
En Çok Okunan Haberler
- Diğer oğlu da tutuklandı!
- 'Erken seçim' ve 'Demirtaş' yanıtı
- AKP ve CHP arasındaki fark açılıyor!
- Görevlerine son verilmesi talebiyle dava açıldı
- İddia: Reza Zarrab Miami'de evleniyor
- Yılmaz Özdil kalp krizi geçirdi
- Usta oyuncu hayatını kaybetti!
- Oğluna sahip çıktı, Özel'e hakaret etti!
- Özel'den 'Beşiktaş Belediyesi' tepkisi!
- İşte 2 milyon liranın aylık faiz getirisi