Veysel Ulusoy

İnsansız iş mi, işsiz insan mı?

25 Eylül 2022 Pazar

Son dönemde yaygın bir anlayış ve bunun etrafında yoğunlaşan bir tartışma var. Yurdumuzda işsizlik sorunun olmadığı, isteyen herkes için işin hazır olduğu, biraz da siyaset yapmanın getirdiği bir yaklaşımla pompalanıp duruyor.

Esasında bu yaklaşım doğru değil. Değil ve birçok açıdan da yanıltıcıdır. Bu gerçekdışı düşünce tarzı tam anlamıyla bu fikre sahip olan politika yapıcıları tarafından uygulamaya konulan ekonomi politikaları düşünüldüğünde de kısa ve orta vadede içinden çıkılamayacak sorunların da temelini oluşturur.

Şimdi nereden çıktı bu konu ve neden bu kadar önemli ki sorusunu hep beraber sormalıyız.

Sormalıyız zira artık iş var, iş beğenmiyorlar yaklaşımının daha ayrıntılı incelenip ekonomik değerlerle birleştirilmesi gerekir.

Esasında pandemi sonrasında küresel üretim kaybının tekrar yerine konması için inanılmaz derecede işgücü talebi olduğu çok açık bir şekilde görülmüştür. Bu hem ülkemizde hem de diğer gelişmekte ve gelişmiş ülkelerde ortaya çıkmış yeni iş alanlarını da beraberinde getirmiştir.

Bu süreçte ihracat arzı ve ithal talebi ile şekillenen yeni üretim mekanizması, navlun ve diğer ulaştırma bedellerini de oldukça yukarılara taşımıştır. Bu son etkiden dolayı ülkelerin ithal talepleri daha yakın (komşu) ülkelere kaymış ve bu durumda hızlı üretim ayarlaması yapan ülkeler bizde olduğu gibi ihracatlarını artırmıştır.

Buraya kadar olanı sürecin üretim tarafı...

İlgili üretimi gerçekleştirecek sermaye girdisi, ayarlansa bile işgücü yani insan tarafındaki girdide pek de anlaşılamayan gelişmeler olmuş, iş ve işgücü birbiriyle tam anlamıyla bir araya gelememişlerdir. Bu konuya yazılarımızda sıklıkla değinmiş ve konunun “işgücü ayarlama maliyeti” tarafını vurgulamıştık. 

İŞ Mİ AZ, YOKSA?

Ekonomide kriz ve diğer fonksiyonel kırılmalar sonucunda tekrar işlerin yoluna sokulması sürecinde girdileri (sermaye, işgücü, teknoloji gibi) bir araya getirmek oldukça zahmetlidir. 

Tüm dünya aslında bu sorunu derinden yaşıyor.

Biz de...

Pandemi süresince ağır bir yara alan üretimde en çok da çalışan faktörü etkili olmuştur. Pandemi ertesinde hatırı sayılır oranda bir grup insan işe dönmemiş, emekliliğini istemiş ya da işinden ayrılıp bir kenara çekilmiştir.

Çalışmanın getirdiği kazanç ve onun sağladığı rahatlık yanında bir de bunun aksi yönünde hareket eden nedenlerin doğal sonucudur bu ayrılmalar. Bireyler toplam çalışma sürelerinde çalışmaya ayırdığı zamanı iki yönlü analiz eder. Çalışarak elde ettiği kazanç ve çalışma saatlerindeki gönüllü azalma ile hayatına kattığı değerin karşılaştırması ile olur bu analiz. Eğer ikincisi daha ağır basarsa işgücünden çıkmaya kadar giden yolu açılır çoğu zaman.

Örneğini daha çok gelişmiş ülkelerde gördüğümüz bu durum biz ve bize benzer ülkelerde ise farklı bir şekille ortaya çıkmaktadır. Pandemi döneminde geçici olarak memleketine dönen fakat artan yaşam maliyetleri nedeniyle tekrar büyük kentlere dönme gücüne sahip olamayan çok işgücü bu grubun sadece bir kısmını oluşturur örneğin.

Benzer etkilerden dolayı iş ile çalışanın buluşamadığı birçok örneği tartışmak mümkündür ama bunun yapısal bir kırılmadan kaynaklandığını bilmek ve planlamayı ona göre yapmak gerekirken “İş var, iş beğenmiyorlar” tarzındaki basit yaklaşımlarla sorunu öteleme gayretlerini görüyoruz çoğunlukla...

Böyle giderse hem işsiz insan hem de insansız iş kavramını daha çok konuşacağız.

Not: “İnsansız iş ve işsiz insan” yaklaşımı Nicholas Eberstadt’ın Men Without Work: Post-Pandemic Edition (2022) kitabında ayrıntılı bir şekilde tartışılmıştır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Çaput 17 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları