Veysel Ulusoy

Erime

05 Kasım 2023 Pazar

Ekonomik özgürlük, her insanın kendi emeğini ve mülkünü kontrol etme konusundaki temel hakkıdır. Ekonomik olarak özgür bir toplumda bireyler istedikleri şekilde çalışmakta, üretmekte, tüketmekte ve yatırım yapmakta özgürdür. Ekonomik olarak özgür toplumlarda hükümetler emeğin, sermayenin, malların serbestçe hareket etmesine izin verir ve özgürlüğün kendisini korumak, sürdürmek için gerekli olanın ötesinde özgürlüğü zorlamaktan veya kısıtlamaktan kaçınır.

Heritage Foundation’ın bizlere sunduğu Ekonomik Özgürlük Endeksi’nin tanımıdır bu.

Muhafazakâr, katı bir kapitalist düşünce yapısını benimsemiş bu kuruluşun 184 ülke için sunduğu bu özgürlük endeksi yabana atılır bir nitelikte değildir. Ülkeleri ekonomik özgürlük kapsamında sıralamanın ötesinde, bu kuruluş hangi nedenlerle bu değişimin gerçekleştiğini vurgulayarak yıllardan beri bize veriler sunmaktadır.

Ekonomik özgürlüğün kapsamı çok geniştir. Hukuktan hükümetin etkinliğine, vergi yükünden mali yeterliliğe kadar birçok konu ve endeks mevcuttur. Bir ülkenin ne halde olduğunu, bu duruma gelirken hangi faktörlerle boğuştuğunu zaman içinde gösteren bir veri bütünü mevcuttur. Bunlar 4 ana başlık ve 12 alt başlık olarak şu şekilde sınıflandırılmışır:

Hukukun üstünlüğü (mülkiyet hakları, hükümetin bütünlüğü, yargının etkinliği).

Hükümetin büyüklüğü (hükümet harcamaları, vergi yükü, mali sağlık).

Düzenleyici etkinlik (regülasyon) (iş özgürlüğü, çalışma özgürlüğü, parasal özgürlük).

Açık piyasalar (ticaret özgürlüğü, yatırım özgürlüğü, finansal özgürlük).

TÜRKİYE RESMİN NERESİNDE?

Bu yıl içinde yayımlanan fakat ağırlığı geçen iki yıla ait olan verilere göre ülkemiz daha birkaç yıl önce bizi yöneten kişilerin övünerek belirttiği 40’lı sıralardan bu yıl 104’üncü sıraya düşmüş ve genelde özgür olmayan ülkeler sınıfına yeleşmiştir.

Nedenleri araştırmak, verilere baktığımızda o kadar da zor bir iş değil gibi görünmektedir. Öyle ki demokrasinin erimesi, anayasaya aykırılığın hükümet kanadında belirginleşmesi, yapay faiz oranlarının piyasaya dayatılması, yetkililerin vergi yükü hakkındaki söylemine karşın bu yükün neredeyse GSYH (gayri safi yurtiçi hasılası) içinde yüzde 25’lere ulaşan oranı, gayri resmi piyasaların büyümesi ve yolsuzluk bunlar arasında başı çekmektedir. 

Öte yandan, genel olarak büyük resme göz attığımızda karşımıza hukuk ve hukuk kuralları alanında felaket bir görünüm çıkmaktadır. 

Özgürlüğün sınıflandırılmasında kullanılan özgür, ortalama özgür, çoğu zaman özgür değil ve baskılanmış kategorilerinin dışında bir grup daha var: Tanımı yapılmamış, sınıfı belirtilmemiş olanlar...

İşte Türkiye, hukuk kuralları başlığında bu tanımlanmamış sınıfın içindedir. Dünya ortalamasının 0 ve 100 aralığında 50 olduğu gerçeğiyle, ülkemizin Afganistan, Azerbaycan, Kırgızistan, Türkmenistan, Çad, Gabon ve Haiti gibi ülkelerin içinde bulunduğu grupta 24 endeks değerine düştüğünü üzüntüyle seyretmekteyiz. 

Şimdi soruları yüksek sesle soralım: 

Daha dün yani 2018, 2019 ve COVID-19’un etkin olduğu 2020 yıllarında 50 ve 60 aralığında olan bu hukuk endeksinin son iki yılda yarı yarıya azalmasını nasıl açıklarsınız?

Dünyaya külhanbeyi misali bağırmakla hukuk kurallarının erimesi arasında nasıl bir ilişki vardır? Hangisi diğerini daha çok açıklar? Hukukun etkinliği kayboldukça mı külhanbeyi rolüne soyunulur, yoksa tersi midir?

Gazeteci tutuklamakla hukuk kuralları endeksi arasındaki nedensellik nedir?

Ya dezenformasyon (ENAG) yasası?

Sizce erimenin temelinde bu mu vardır?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Çaput 17 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları