Utku Çakırözer
Utku Çakırözer ucakirozer@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Silivri Hâkimlerinin Resti ve Üç İhtimal

15 Temmuz 2013 Pazartesi

Anayasa Mahkemesi’nin terör ve örgütlü suçlarda tutukluluk süresini 10 yıla uzatan hükmü anayasaya aykırı bularak oybirliğiyle iptal eden kararı sonrasında Mahkeme Başkanı Haşim Kılıç, Milliyet’te Fikret Bila’ya verdiği demeçte, 5 yılı aşkın bir süredir tutuklu bulunanların tahliye edilip edilmeyeceği konusunda “Mahkeme, oybirliğiyle iptal kararı verdi. Hâkimler, Anayasa Mahkemesi’nin bu kararını bildikleri için gereğini yaparlar. Buna engel bir durum yok. Hâkim takdirinde bir konudur. İsterlerse bu kararı dikkate alarak ve diğer şartları da gözeterek tahliye edebilirler. 10 yıl kuralı, bir yıl daha yürürlükte olmakla birlikte hâkimler tahliye kararı verebilirler” demişti.
Ancak Ergenekon davasının görüldüğü İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti tahliye taleplerini reddetti. Mahkeme heyeti, Anayasa Mahkemesi kararının Resmi Gazete’de yayımlanmadığı için yürürlükte olmadığını savunarak
“Terörle Mücadele Kanunu’nda 6352 sayılı kanun ile değişik 10. maddesi halen yürürlükte olup, bu madde hükmüne ve dosya kapsamına göre tutukluluk hallerinin devamına karar verilmiştir” sonucuna vardı.
Topu Anayasa Mahkemesi’nin yanı sıra hükümete de atan yargıçlar, kararın yayımlanmasından sonra da bir yıllık süre içinde TBMM tarafından düzenleme yapılması gerektiğine dikkat çekerken, bu yapılmadığı sürece
“Anayasa Mahkemesi’nin bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin tamamını veya bir hükmünü iptal ederken, kanun koyucu gibi yeni bir uygulamaya yol açacak biçimde hüküm tesis edemeyeceğini” vurguladılar.

\n

Anayasa Mahkemesi’nin payı

\n

Kararın bu şekilde ‘bireylerin özgürlükleri aleyhinde’ çıkmış olmasında aslında Silivri mahkemesi kadar, Anayasa Mahkemesi’nin de payı olduğu kanaatindeyim. Anayasa Mahkemesi istese ‘belirsizlik’ doğmasına fırsat vermeden hükmünü netleştirebilirdi. Şöyle ki;
- Yüksek mahkeme, 10 yıl tutukluluk halini fazla bulan iptal kararını açıklamayla birlikte eşzamanlı olarak Resmi Gazete’de yayımlamış olsa ya da yasa değişikliği için bir yıl süre tanımamış olsa, karar, mahkemeler için yine bağlayıcı nitelik taşıyacaktı.

\n

İçtihat yaratabilirlerdi

\n

- Anayasa Mahkemesi birkaç gün arayla iki çelişkili karara imza attı. Önce uzun tutukluluk ile ilgili bireysel başvuruların bazılarını sonuçlandıran mahkeme, terör suçlarından yargılananlar için tutukluluk süresinin ‘iki katına’ çıkabileceği ilkesini kabul ederken, “10 yıl sürenin fazla olduğunu” hükme bağlamadı. Eğer bunu yapmış olsa, karar o an itibarıyla ‘içtihat’ halini alacak ve mahkemeler 5 yılı dolduran tüm tutukluları tahliye etmek zorunda kalacaktı.

\n

Kamuoyu tepkisi mi etkili?

\n

Anayasa Mahkemesi yargıçları, aynı konuda birbiriyle çelişkili gözüken iki kararlarının doğurduğu ‘belirsizliği’ giderme yolunu tercih etmemiş gözüküyor. Bu tutumun arkasında, geçmişte 10 yıl yatan Hizbullah sanıklarının, yeni yasa yürürlüğe girer girmez tahliye edilmelerine kamuoyunun verdiği şiddetli tepkinin bir benzerini üzerlerine çekmek istememe gibi bir çekince yatıyor olabilir. Anayasa Mahkemesi de çelişkili kararlarıyla elindeki ‘ateş topunu’ mahkemelere ve hükümete atmış oldu.

\n

Üç ihtimal daha var

\n

Ortaya çıkan idari ve hukuki boşluğu değerlendiren Silivri’deki mahkeme heyeti ise hem iptal kararına hem de Haşim Kılıç’ın sözlerine karşı adeta ‘rest’ çekmiş oldu. Hâkimlerin ret kararıyla uzun tutukluluk tartışması sona erdi mi? Ermemiş olabilir!
Ergenekon davasının karar duruşmasının yapılacağı 5 Ağustos öncesinde üç sürpriz gelişme yaşanabilir:
1. Anayasa Mahkemesi 10 yıl iptal kararının gerekçesini süratle yayımlayabilir.
2. Silivri dışındaki mahkemelerden benzer tutuklular için
‘tahliye’ kararları çıkabilir.
3. Anayasa Mahkemesi önünde bekleyen
‘uzun tutukluluk’ şikâyetlerinden birkaçını daha (belki de tutuklu milletvekillerininkiler) sonuçlandırabilir.

\n

Gezi Direnişi

\n

Taksim Gezi Parkı Direnişi beklenmedik bir anda ortaya çıktı, beklenmedik bir biçimde gelişti ve beklenmedik sonuçlar verecek... Cumhuriyet Kitapları’ndan çıkan Gezi Direnişi’nde değerli bilim insanı Prof. Emre Kongar, olayın evrensel ve ulusal boyutlarını toplumbilimsel açıdan irdeliyor. Türkiye’de araştırmacı gazeteciliğin marka isimlerinden olan arkadaşımız Aykut Küçükkaya ise direnişin ilk 30 gününü belgelediği ‘Gezi Güncesi’ ile çok önemli bir mesaj veriyor:
Tarih: 17 Ocak 2013. İstanbul 2 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu, Taksim Gezi Parkı’na yapılması planlanan Topçu Kışlası projesine onay vermediğini yazılı bir açıklamayla duyuruyor. Bu kararı o tarihte değerlendiren Taksim Platformu’nun üyesi mimar
Korhan Gümüş, “Bu iş bir fırsata dönüşmeli. Bugüne kadar kamusal alan hep bir çatışma alanı olarak görüldü. Kamusal alana iktidarlar hep damgalarını vurmak istedi. Buradaki kamusal alan Nişantaşı’na kadar uzanıyor. Devlet tarafından da özel sektör tarafından da yürütülemez bu işler. Yeni bir kamu modeli lazım. Taksim Gezi Parkı kente enerji veren bir rekreasyon alanı halini alabilir. Bir kültür vadisi olabilir…” diyor.
Ama iktidar ve onun İstanbul’daki temsilcileri o günden direnişin yaşandığı günlere kadar bu olumlu sözlere kulak tıkıyor.
Ve Tarih: 28 Şubat 2013: İstanbul 2 Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun kararı, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu’ndan dönüyor. Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu, Taksim Gezi Parkı’na yapılması planlanan Topçu Kışlası’na onay veriyor. Taksim Platformu’ndan Prof.
Betül Tanbay, “Yüzde 50 gibi bir oyla seçilen iktidarın bu anlayışı Türkiye için bir felakettir. Muhalefeti de uyanmaya davet ediyorum” diyor.
Kitaptan anlıyoruz ki bu açıklamalar “3 ay sonra yaşanacak tarihi günlerin habercisi...” Gezi Güncesi’ni okuduğunuzda iktidarın hırsının olayların tırmanmasında nasıl büyük bir rol oynadığına tanık olacaksınız.

\n

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Büyü Bozuluyor 26 Ocak 2015

Günün Köşe Yazıları