Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Çaresizlik, iyimserlik ve LÖSEV
Psikolojide Seligman tarafından ortaya atılmış “öğrenilmiş çaresizlik” ve “öğrenilmiş iyimserlik” isimli iki kavram var. Bakalım:
Belli bir konudaki itici uyarıcıları kontrol etmeleri uzunca bir süre engellenen hayvanlar ve insanlar bu uyarıcıları kontrol edemeyecekleri konusunda şemalar oluştururlar. Bu uyarıcılarla ilgili kontrol edebilecekleri, kurtulabilecekleri bir sıkıntıyla düştüklerinde pasif kalmayı tercih ederler, adeta teslim olurlar.
Küçükken ince bir iple bağlanan fillerin bu duruma alışmaları, büyüdüklerinde rahatça kurtulabilecekken kurtulmamaları bu duruma bir örnektir. Yine insanlar arasında kölelerin teslimiyetleri de öğrenilmiş çaresizliğe örnektir. Çaresizlik doğuştan gelmez, öğrenilir.
Çevremizdeki uyarıcıları kontrol edebildiğimizde, olumsuzluklarla mücadele etmeyi alışkanlık haline getirdiğimizde öğrenilmiş iyimserlik içine gireriz. İyimserlik de öğrenilebilen bir şeydir.
İyimserliği öğrenmiş kişiler ağır bir hastalığa, örneğin vereme veya kansere yakalanınca tedaviye umutla devam ederler. Eskiden vereme “Derd-i deva napezir” yani çaresiz hastalık denirdi. Bu isim bile mücadele etme hevesini kıracak nitelikteydi. Oysa gelişmiş ilaçların bulunmadığı dönemlerde bile iyi beslenmeyle Heybeli Ada Sanatoryumu’ndaki gibi bol oksijenli ortamlarda verem tedavi edilebiliyordu. (Bu sanatoryum yakın zamanlarda kapatılmıştır.)
Öğrenilmiş çaresizliğe ve iyimserliğe ilişkin ülkemizden iki örnek:
İYİMSERLİK VE LÖSEV
Dr. Üstün Ezer genç bir hekim olduğu yıllarda hematolojiyi seçmişti. O yıllarda lösemili çocukların iyileşme olasılığı yüzde 15 kadardı. Genç hekim Üstün Ezer bu tablo karşısında üzülüyor, bir şeyler yapabilmek için çırpınıyordu. Bir gün bir hocası ona, “Kendini üzme, bu çocuklar nasıl olsa ölecekler” demiş. Bence Üstün Ezer bu sözde teselliye tıp tarihine geçecek bir karşılık vermiş. Onlara, “Madem öleceklerdi biz niçin doktor olduk” demiş.
Bu diyaloğu yorumlamak istersek şunu söyleyebiliriz: “Bu çocuklar nasıl olsa ölecekler” diyen kişiler öğrenilmiş çaresizlik içindedirler. Üstün Ezer ise öğrenilmiş iyimserlik içindedir. Onun iyimserliği LÖSEV’i dünya çapında bir konuma ulaştırmıştır.
Niçin dünya çapında? En son edindiğim bilgiye göre bugün Amerika’daki ve Almanya’daki birer hastane lösemili çocukları yüzde 92 oranında iyileştirmektedir. Bu oran LÖSEV’de yüzde 94’tür. Evet, yüzde 94. Bu orana Üstün Ezer’in ve çalışma arkadaşlarının öğrenilmiş iyimserlikleri ve çalışma azimleri sayesinde ulaşılmıştır.
Bu noktada şunu hatırlatmak isterim, LÖSEV lösemili çocukların teşhis ve tedavisinden hiçbir ücret almamaktadır, tedavi sırasındaki tüm giderler ve tedavi sonrasındaki uzun süreli gıda yardımları tamamen ücretsizdir.
Peki, LÖSEV gereken parayı nereden temin etmektedir? İyi kalpli insanların bağışlarından temin etmektedir. Tedavi hizmetinin yanı sıra “Bir tuğlada da sen koy” kampanyasına yapılan bağışlarla çocuklara ve yetişkinlere tüm branşlarda hizmet veren LÖSANTE hastanesi kurulmuştur. Bu hastane nitelik ve işleyiş açısından dünya çapında ödül kazanmıştır. MEDTOP adlı bu ödül LÖSANTE’ye dünya çapında bir hastalığı etkili şekilde tedavi ettiği için verilmiştir.
Bu ödülden önce 2017’de LÖSEV’in kurucusu Dr. Üstün Ezer Çocukların Dünyası (World of Children) Vakfı tarafından Çocuk Hakları Nobeli olarak nitelendirilen bir ödüle değer görülmüştür. LÖSANTE, Sağlık Bakanlığımızın denetleme kurulu tarafından üç gün süren denetlemeler sonucunda 100 üzerinden 99.67 puan almıştır. Bu puanla sanırım LÖSANTE, Türkiye birincisi sayılmaktadır.
LÖSEV, LÖSANTE ödül kazanmıştır ancak dört yüz yataklı hastane olabilmesi için gereken ruhsat Sağlık Bakanlığı tarafından verilmemektedir. LÖSANTE’nin kapasitesi başlangıçtan bu yana 400 yataktır ancak ilk önce 75 yatağa izin verilmişti, şu an ise 200 yatağa izin verilmektedir. 400 yatağa izin verilmesi için LÖSANTE’nin hiçbir eksiği yoktur. Daha da vahimi bu hastanemize çeşitli branşlarda, yeterli sayıda doktor kadrosu verilmemesidir. Niçin? Ben bilmiyorum, bakanlığa sormak gerekir. Niçin sadece 200? Niçin doktor kısıtlaması?
Dr. Üstün Ezer’e lösemili çocukların tedavisinde dünya çapında ulaştıkları başarının nedenini sordum, mevcut yöntemi çok titiz uyguladıklarını, hijyene çok dikkat ettiklerini söyledi. Öyle ki uzun süren tedavi sürecinde anneleriyle kalan çocukların yatak odaları, banyoları, tuvaletleri ayrıymış. Dünya çapında bir başarıya ülke çapında bir engel.
Her neyse, LÖSEV’le, LÖSANTE’yle gurur duyuyorum.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Balbay'dan çarpıcı Saray kulisi!
- Karga videosu sosyal medyada viral olmuştu!
- Öğretmenlik meslek kanunu taslağı...
- Atatürk'ün kullandığı parfümden üretti!
- Minikler Cumhuriyet'in ilanını gazete dağıtarak duyurdu
- Şok İddialar! Oktan Keleş: TUSAŞ Saldırısının Arkasında
- Bu kadarı pes! Çöp evden 10 kamyon çöp çıktı
- Prof. Dr. İlber Ortaylı'dan Antalya'ya turizm eleştirisi
- FETÖ elebaşısı Fethullah Gülen öldü
- Eğitimde sorunlar çığ gibi büyüyor! Öğrenciler aç, okull
En Çok Okunan Haberler
- Kurtulmuş’tan 'Erdoğan ve adaylık' açıklaması
- 'Sayın Tunç unuttuysan hatırlatalım...'
- Ünlü çikolata markası da artık kara listede
- Kılıçdaroğlu'nun 'sine-i millet' çıkışına yanıt
- Erdoğan'dan Özel ve İmamoğlu'na tazminat davası
- 'Sanki mağdur olan Esenyurt değilmiş gibi...'
- 'Bu kez vaziyet çok vahim...'
- Fethullah Gülen'in vasiyeti ortaya çıktı!
- Tek kalemde milyarlık vergi borçları silinenler nerede?
- 19 yaşındaki gence uyuşturucu çetesi mi kıydı?