Cumhuriyet, ‘diğerkâm’lık ve cemaat

07 Kasım 2016 Pazartesi

Cumhuriyet, insanda “birey”i arar.
Birey, modern toplumun, yani “cemiyet”in (“gesselschaft”) insanı.
Cemaatte (“gemeinschaft”) birey yoktur. Çünkü cemaatte insan, bağımsız bir varlığa sahip olmayıp bütüne aittir. Karşılık olarak da birinin (“birey”in değil) yaptığı herkesi bağlar, ilgilendirir, etkiler.
Cumhuriyet’te cemaat olmaz.
Ve Cumhuriyet, “cemiyet” var etme yolunda insanda ilkin “birey”i arar.
Birey”i bulmaya, eğer yoksa var etmeye çalışır.

***

Cumhuriyet, insanda “yurttaş”ı arar.
Cumhuriyetin “modern birey”den oluşan insanının kimliği yurttaştır.
Yurttaş da cemaat toplumsallığında bulunmaz, onun içinde yetişmez.
Cemaatteki insanın kimliğini soy-sop, aile, aşiret, din, mezhep, yöre-bölge belirler.
Bu aidiyetlerin aşılması ve sınırları siyasal olarak belirlenmiş bir coğrafyaya, yani “yurt”a bağlılığın insanda yaratılması, Cumhuriyet için elzemdir.
Bunun için bir aile ocağına ve ana kucağına doğmuş insanı alıp onu yeni bir ocakta ve başka bir “ana”nın kucağında yetiştirip yurttaş kılmak gerekir ki okul ve öğretmen bu işlevi üstlenir.
Dünyada da böyle olmuştur. Örgün eğitim, modern ulus-devletin yurttaş ihtiyacını karşılamak gibi aslî bir işlevle ortaya çıkmıştır.

***

Cumhuriyet, insanda aklı arar.
Cemaatte aklı “gelenek” temsil eder.
Bir başka deyişle gelenek, “cemaat aklı”dır.
Cemiyet” denilen modern toplumda ise akıl, bireydedir.
Aklîlik ya da ussallık, hayatın her alanında “birey-insan”ın yaşamına yön veriyorsa eğer, Cumhuriyet kurumsallaşır.

***

Cumhuriyet, insanda profesyonelliği, yani meslek sahibi olmayı arar.
Meslekî iş bölümü, modern ulus-devletin iktisadi örgütlenmesinde esası oluşturur.
İnsanın birey olması da, yurttaş olması da, aklî olması da ancak meslek sahibi olmasıyla imkân dâhiline girer.
Cemaat toplumsallığında insanların kahir ekseriyeti mesleksizdir.
Cumhuriyet, esasen kentli, okur-yazar ve meslek sahibi (profesyonel) insan peşindedir.

***

Cumhuriyet, insanda “özgecilik”, yani diğerkâmlığı arar.
Cumhuriyetin ihtiyaç duyduğu birey, bencil değil “özgeci”dir.
Cumhuriyetin bireyi, hem bireysel bağımsızlığını kazanmış, ama hem de toplumsal sorumluluğa sahip insanı temsil eder.
Bu anlamda özgecilik, yani gerektiğinde kendi ihtiyaçlarını öteleyip diğer insanların sorunlarına duyarlılık, bu bireyin aslî motivasyonu olmalıdır.
Başka türlü ne toplum, ne ulus, ne de yurttaş olunabilir.

***

Bu beş nokta, bana göre ulus-devlet Cumhuriyet’in insan arayışının idealleri… Türkiye’de olduğu kadar dünyada da modern zamanların başlangıcından beri böyle bu…
Ulus-devlet Cumhuriyet’in insana dair bu arayışları, onunla yaşıt gazetemiz/gazeteniz Cumhuriyet’in de kuruluşundan beri gözettiği, üzerine titrediği temel prensiplerdir.
Birey olmak, yurttaş olmak, akılcı olmak, “profesyonel” olmak…
Ve “diğerkâm”, yani önce kendini değil başkasını, ötekini ve ötekileştirilenleri, okurunu, toplumunu, memleketini düşünür olmak…

***

Şimdi Silivri’de özgürlüklerinden mahrum bırakılmış 9 arkadaşımız, işte bu prensiplerin ve onlar arasında en çok da diğerkâmlığın bedelini ödemekteler.
Seve seve, fedakârca, gururla ödeyeceklerdir!..
Başka türlü “Cumhuriyet” olunmuyor çünkü.
Başka türlü gazeteci olunmuyor çünkü.
Başka türlü insan da olunmuyor çünkü!..

***

Son sözümüzü, ilk sözümüze bağlayalım:
Cumhuriyet’te cemaat olmaz.
Cumhuriyet de “cemaatçi” olmaz!..  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları