Bir ‘Ayıpları Örtme’ listesi

20 Eylül 2015 Pazar

AKP’nin milletvekili aday listesini görünce onu bir “settar-ül uyub” nişanesi olarak yorumlamak geldi içimden!..

“Settar-ül uyub”, malûm, “ayıpları- kusurları örten Allah” demek, ama onun başka bağlamda, bir sosyal (ve “politik”) davranış normu olarak da işlerliğe sokuluşuna İslâmi camianın içinden bir zatla konuşurken tanık oldum. O, gayet iyi ve “içeriden” tanıdığı AKP hareketi ile hareketin önde gelen isimleri üzerine çok çarpıcı bilgiler aktarıp tespitler yaparken bunları neden yazmadığını, eğer yazarsa çok yararlı ve yapıcı bir eleştirel-tarihsel çalışmaya imza atabileceğini söyledim. Şu karşılığı verdi:

“Olmaz, bizde ‘settar-ül uyub’ inancı vardır.”

Yani Allah ayıpları-kusurları örter inancından hareketle bazı acı, nahoş, kabul edilemez gerçekler özel sohbetlerde dillendirilse de onları kamusal alanda, herkese açık kılmaktan kaçınma eğilimi... Yani, “ayıpları örtme” tercihi...

İki gün önce açıklanan AKP milletvekili aday listesinde olan ve olmayan isimlere bakıldığında da kısmen böylesi bir “ayıpları örtme” girişiminde bulunulduğu söylenebilir. Özellikle partinin peşine takılmış kitlelere yönelik ve onların kafasında da çoğalan soru işaretlerini bastırma hedefli bir girişim bu.

7 Haziran 2015 seçimlerinde ortaya çıkan sonuç karşısında artık “Ya faşizm, ya ölüm” demekten başka çıkış bulamayan bir “Tek Adam Hareketi”ne dönüşmüş AKP, kendi kitlesi nezdinde de itibar kaybı yaşıyor, kaygı üretiyor. Artık dışarıdan, (toplumun laik kesimlerinden veya Gülen hareketinden) yöneltilen tepkilere yapıldığı gibi kolayından “lanetli öteki” kılınamayacak kadar içerden tepkiler de söz konusu. Yolsuzluklara batmış postunu kurtarmak isteyen bir muktedirin ne pahasına olursa olsun iktidarını sürdürme yolunda ülkeyi ateşe atmaktan çekinmemesi ve bu yolda parti içinde para-militer mahiyetli bir kliği aktif hale getirmesi, iç rahatsızlıklara, çatlaklara da yol açmaya başladı.

Belli ki hem bu çatlağın iyice derinleşmesini, hem de seçmen tabanında bunun yaratabileceği olumsuz sonuçları önleme yolunda bir strateji ile düzenlenmiş yeni aday listeleri. Son dönemde olup bitenler karşısında ayrı, aykırı düşmüş bazı isimlerin (Ali Babacan, Mehmet Şimşek, Beşir Atalay) listelenip “soğurulması” bundan... Aynı şekilde hanidir ortalıkta bir “linç moderatörü” gibi dolaşıp lümpen kalabalıkları provoke eden Abdürrahim Boynukalın’ın liste- dışı bırakılması da bundan... (Tabii onunkisi, mahallede dehşet saçan bir çocuktan illallah deyip evinin kapısına dayandığınızda babasının size “Merak etmeyin, ben onun kulağını çekerim” demesine benzer bir durum ya neyse!)

Yine de bu “settar-ül uyub” çabalı liste tanzimine doğru yol alınan süreçte karşımıza gelen bir başka haber vardı ki o, AKP’yi özellikle 2011 seçimleri sonrası girdiği totaliter, “İslamo-faşist” yolda besleyen ruh halini ortaya sermesi bakımından kaydedilmeye değer. Sinop-Boyabat’ın AKP’li belediye başkanı Şefik Çakıcı’nın Erdoğan’ın memleketi Rize’yi “kutsal toprak”, kendisini de “ümmetin lideri” addettiği konuşması bu.

Aslında 2011 seçimleri sonrasında parti bünyesinde bir “radikal çekirdek” tarafından sıkça ama sessiz ve derinden dillendirilmeye başlanmış bir kanaatin dışavurumu bu sözler. Alınan yüzde 50’ye yakın oyu imkân, askeri vesayetin tasfiyesini de fırsat bilen bir kesim, Erdoğan’a “Artık sen Emir ül-Müminin oldun, bunun gereğini yap” demeye hanidir başlamıştı. Şimdi Boyabat’tan yükselen ses de bunun bir uzantısı ve bize başkanlık sistemi ile aslında neyin murat edilmekte olduğunu işaret ediyor.

Sonuçta AKP’nin hâlihazırını anlama yolunda kısmi ve içe-dönük bir “ayıpları örtme” girişimi olarak karşımıza gelen aday listesinde görülenlere değil, Boyabat belediye başkanının dilinden dökülenlere bakmak gerekir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları