Şükran Soner
Şükran Soner soner@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Yeter!!!

05 Kasım 2016 Cumartesi

Karanlık, soğuk, yağışlı havada, Cumhuriyet’le dayanışmada, bahçede nöbette; okurlar, insan hakları, basın özgürlüğü, demokrasi savunucularını bırakıp okuyacağınız yazıyı karalama çabasında ekran karşısındayım. Sabahın karabasan gündemi, Diyarbakır’da patlayan son bombanın henüz kaç can aldığı belli değil. HDP eş genel başkanları, milletvekilleri için önceden yazılı senaryo kapsamında bildik, ülke barışımız demokrasimiz için karabasan fotoğraf kareleri üretilmiş olarak sorgulama sürecindeler... Hangi gelişmelerin, hangi önceliklerin altını çizerek size ulaşmaya çalışmalıyım?
Postama gelmiş mektupları hızla okuma telaşında... Son gelenin başlığı ilgimi çekiyor... Hemen sizlerle paylaşmak üzere yazı başlığıma taşıyorum. “Yeter!!!” başlığı ile kendi sitesindeki liste okurlarına ulaşan Mehmet Aktulga’nın bana da çok anlamlı gelen kimi duygularını, saptamalarını, iktidar erkine seslenişlerini de, alıntılarla sizlerle paylaşmak gerek..
“Önce Atatürkçüleri, Kemalistleri, ulusalcıları, laikleri, TSK’yi tasfiye ettiniz. Sonra tüm muhalifleri, yetmedi, kol kola ülkemizi yobazlara, faşizmin bataklığına birlikte sürüklediğiniz Fethullahçı belası ile herkesi suçlayıp laiklerle dalga geçen liboşları tasfiye ettiniz. Sonra sıra Cumhuriyet gazetesi ve bugün (dün) itibarı ile HDP milletvekillerine geldi. Ülkede yazar, çizer, düşünür, akademisyen yani eğitimli, düşünen, sorgulayan, bilinçli hiçbir insan bırakmama noktasına kadar... Bağnaz ve dinci faşist bir rejimi dayattınız. Şimdi sosyal medyayı susturdunuz...
Aklımızın ve yüreğimizin teknolojiye ihtiyacı yok. Aklımız da, yüreğimiz de susmayacak. Bunu bilin. Bir gün bu suç imparatorluğunuzun bedelini çok ağır ödeyeceksiniz...”

***

Cumhuriyet’in yöneticileri odaklı pazar akşamı başlayan operasyonu, ne yazık ki medya sabah haberlerinden duymuştum. Deneyimi, her koşulda uzun süre eve dönmeyecekmiş gibi bir hazırlık sonrası gazeteye vardığımda bahçemizde benzer olaylardaki duruşlarında hep başarılı sınavlar vermiş, çok alışkın, deneyimli 50 yıllık yaşanmışlıklarımızdan çoğunu, ilkeli, insan haklarıyla ilişkili eylemlerinden yüz yüze tanıdığım dostlarla el sıkışa sıkışa, kucaklaşa kucaklaşa, masa başına geçmek, haberleri izleyebilmek, bitmiş 4 tam gün ve gece için olanaksızdı...
Dün bahçede ilk kucaklaştıklarımdan utançla birlikte, içimi sızlatan, gazeteciliğin duayenlerinden sevgili Mete Akyol’un ölüm haberini aldım. Sevgi çemberi içinde haberi veren dostlar, yeni kalp krizi geçirmiş Meriç Velidedeoğlu’nun derdine düşmüşlerdi. Ben de hasta yatağından çıkıp gazeteye gelmesine kızıyor, zorla eve göndermeye çalışıyordum. Meriç Hanım’ın kendisini zorlayarak hastaneye götürüp yatıran hiç başından ayrılmayan Mete Akyol’a sevgilerini yollayıp durarak sonradan öğrendiğim tedavi sürecini paylaşmıştı. Onu yaşama kavuşturmuşken, kendisinin kalp krizinden ölmesinin şokunda pazar günü Büyükada’da yapılacak cenaze törenine gitmekte ısrarcıymış. Sevenleri ikna edemiyormış, benden de destek istiyorlardı. Bu yazıyı yazabilmek üzere odama geçmiştim ki, danışmadaki Cumhuriyet emekçisi, gönül bağlısı arkadaşlarımız, telefonla “Haberiniz olsun Meriç Hanım yine geldi, gazeteye girdi” bilgisini ulaştırdılar. Ayağa kalkamadan Sevgili Meriç Velidededoğlu, Sevgili Hocamız, 50 yılı aşmış duayen yazarımız Ord. Prof. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu’ndan köşe yazısı yazma görevini vekâlet alan, hak savaşımında gençlere taş çıkartan direngenliği ile içeri girdi. Yataktan çıkışının, gelişinin savunması olarak, “Zaten hastaneye kontrole gidecektim” oldu.

***

Silivri, hukuk devleti, insan hakları, basın özgürlüğü ihlalleri direnişlerinin öncü direnişçisi Mete Akyol’un cenazesine gitmekten vazgeçmeyeceği iradesini koyarkenki savunması ise sevgili gazeteci arakadaşımız Mustafa Mutlu’nun kendisini evinden alıp yanından hiç ayrılmayacağı sözü idi...
Son günlerin toplu taşıma araçları yolculuğumda dikkatimi çeken bir değişimden söz etmeden geçemeyeceğim... Yeni sohbet açan dostlar ağırlıklı bu ülkenin kendi deyimleriyle “Sağcı, inanmış Müslüman” kesimden... “Sizinle aynı cepheden değiliz”, “Oyumu bugüne kadar AKP’ye verdim”, “Ülkücü kökenliyim” diyerek söze giriyor. Geçmiş olsun demekle de yetinmiyorlar. “Bu ülkenin en namusluları, ülke sevenleri, solcularmış. Yanılmışız...” diyerek ileri gidenleri de var...
“Yeter!!!” diyenlerde bir patlama mı yaşanacak ne?..  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

‘5N1K’ 26 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları