Şükran Soner
Şükran Soner soner@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Yalan, dolan, tehdit, şantaj...

14 Ocak 2017 Cumartesi

Meclis’e girebilecek kadar siyasette yükselmeyi başarmış bir milletvekilinin zekâsı, işbilirliği sorgulanamayacağına göre, AKP milletvekillerinin göstere göstere gizli oylarını açık etme, dolaylı MHP’den de Bahçeli’nin denetiminden kaçabilecek oyları en aza indirme savaşlarını uzun uzun sorgulamak gerek... Bu kadar yalan, dolan, tehdit şantaja konu olan Meclis’teki şiddet olaylarının odağındaki tartışma, anayasa oylamasında aksi düşünülemeyecek “gizli oy” ilkesinin, göstere göstere, bağımsız yargı olsa anayasa oylamasının iptalini de getirecek, riskleri göze alınarak ayaklar altına alınmasıydı...
Laik cumhuriyet, demokrasi, hukuk devleti düzeni, Meclis’in varlığını umursamadan rejime bağlılık yeminini Yüce Meclis’te etmiş bir milletvekili, içlerinde kimi bakanlar da nasıl olur da kameralara poz vererek tek lidere, Recep Tayip Erdoğan’a bağlılıklarını haykırarak, dünyada bir benzeri olmayan, devleti tek lider ve siyasi partiye indirgeyecek diktatoryal içerikli bir metne oy verdiklerini haykırabilirler? Sandıktan çıktıktan sonra ellerinde kalan diğer iki renkli oyu göstererek sadakatlerini kanıtlama yarışında olmayı seçerler...
Hukukçular, sosyal bilimciler, uzmanlık kurumları, barolar, CHP başta, rejimi akıl-bilim çerçevesinde savunmaya çalışan tüm demokratik örgütlenmeler, sermaye örgütlenmeleri de içinde olmak üzere o kadar çok uyarıcı açıklamalarla, o kadar çok tehdit boyutunun altını çizdiler ki... Yine de hâlâ yapılan anketlerde, “evet” oyu verme yarışındaki AKP, MHP milletvekillerini içinde çoğunluk siyaset yapanlar da dahil, halkın çoğunluğu için söz konusu başkanlık rejimi ile uzaktan yakından ilişkisi olmayan, kişi, parti diktatörlüğünü getirmeyi amaçlamış dünyada bir benzeri olmayan, başkanlık rejimlerini her birinden otoriterliğe dönük ayrı ayrı hükümleri toplamış ucube metninin içeriğini bilmedikleri gerçeği ortaya çıkıyor.

***

İğneyi öncelikle kendimize batırmamız gerektiği gerçeğinden yola çıkarak, “Suçun büyüğü anayasal düzen, hukuk devleti, bağımsız yargı, insan hakları, demokrasinin kendi yaşamı üzerindeki sonuçlarını algılayabilecek bilince ulaşamayan, ilişkiyi kuramayan halkın, seçmenin kendisinde...” demek kolaycılığına kaçamayacağım.. Dün bir kez daha ele geçirilmiş güdümlü medya koşullarında bile pek çok gazeteci, bilim insanı, uzmanın yakalayabildikleri boyutları ile gerçeklere parmak basmak, kitleleri uyarmak çabalarına da tanıklık ettik. Aynı zamanda da genel medya güdüleme, halkı kendi çıkarlarına, aklına, bilincine yabancılaştırma üzerinden günümüzde alınabilmiş yolun dehşet veren sonuçlarını da izledik. Bilgi kirliliği, algı kirliliği toplumları şaşkına çevirme öylesine kaos üretici ki...
Rejim, laiklik, hukuk devleti düzeni, Meclis’in varlığının tehdidi ayrı metinler içinde, “eleştiri, muhalefet” söylemi çerçevesinde sunulup algılanıyor. Kullanılan bilgi ve algıya ilişkin kavramların bütününden ortada gerçekten bir anayasa değişikliği metni, tartışması, oylanması varmış ve Meclis oylamaları sonucunda çoğunluk oyla referanduma gidilmesi halinde de gerçek bir anayasa değişikliği ile başkanlık düzenine geçileceği, bunun da demokratik, sandık çoğunluğuna dayalı bir sonuç olacağı koşullandırması bilinçlere kazılıyor...
Yılların marka olmuş tarafsızlıklarına en çok kendilerinin inandıkları gazetecileri kullandıkları sözcükler ile bir yandan hukuka, bilime dayalı muhalefet açıklamalarına hak ve yer vermiş havalarda... Bir yandan da iktidar cephesi korosunun medya sunumlarında çok haksız ve hukuksuz baskın çıkışlarında bilerek ya da gönüllü oynadıkları rollerle, halkın, seçmenin gerçekleri görebilmesine kapıları kapatıyorlar. Diğer yandan kendi kendilerini de tarafsız gazetecilikten koparan kafa karmaşası içinde buluveriyorlar. İşin içinden çıkmanın en kolay yolu, “yalan, dolan, tehdit, şantaj” olaylarının magazin boyutuna öncelik vermek... Bizler kimin kimi ısırdığı, kimin mikrofonu çaldığı, AKP-MHP milletvekillerinin seçim şantajından ne kadar korktuklarının haberlerinde abandone olurken.. Genel kamuoyu güdülemesi, oluşumunda, ortalıkta gerçek bir sandık, seçmen iradesi yalan algısı tuzağına düşülebiliyor..
Sakın karamsar bir çıkarım yapmaya kalkışmayın... Bunca yalan, dolan, tehdit, şantaj çaresizliğine, kirli çamaşırların saklanamadığı şovların sahnelenmesi, akıl tutulması boyutlarında yasaklamalar, cezalandırmalar noktasına gelinmişse... Bu gidişin oluru yok...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları