Şükran Soner
Şükran Soner soner@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Üzerinden savaşta tırmanışın vahşeti

06 Mart 2020 Cuma

Önceki gece Çağlayan Adliyesi’nin ana giriş kapısının karanlıkta kalan karşı sokağından, sonuç olarak yazarımız Barış Terkoğlu’nun tutuklanması kararının çıktığı, mahkemeye çıkarılması süreçlerinin gelişmelerini izlemeye çalışıyorduk. Kumpas kokan karanlığın çökmesi elbette yolun karşısındaki dükkânların ışıklarının bir bir sönmesi ile sınırlı, ilgili değildi. Ne zamandır geceye sarkmış yargılama süreçlerinde, izleme kartları olan haberci arkadaşlarımızın dahi adliye koridorlarına bile sokulmamaları, eşlerin alınmaması uygulamaları, haksız, hukuksuz insani olmasa da yeni değildi..

İleri teknolojilerin anında, verilen ifadeler, savunmaları yansıtabilmesi ile aynı hızda, aynı saniyeler içinde yayın yasağının gelebilmesine de tanıklık etmiş oluyorduk.. Tutuklama sonrası dün dolaşan haberler içinde Barış Terkoğlu’nun savunmasından “Tezgâh kuran çeteye teslim olmayacağız” cümlesini cımbızladım. Avukat savunmalarının içinden ise Barış Terkoğlu’nun OdaTV davasından FETÖ taktiği ile yıllarla yargılanmasında yaşanan gelişmelerin, FETÖ taktiği kumpasların bir kopyası, Pelikancıların taktikleri ile karşı karşıya kaldığının çıkarımı, gerçeği ile yüzleşiyoruz..

Barış Terkoğlu’nun, Uğur Mumcu’nun yolunda, dava dosyaları üzerinden belgeli araştırmacı gazeteciliği ile, hedef tahtasındaki gazeteciler listelerinde başı çekenler arasında olması sürpriz değil.

***

Dünün sıcak gündeminde kuşkusuz dikkatler Putin-Erdoğan görüşmesine odaklanmıştı.. Öncesinden, sonrasından öngörülerde, resmi açıklamaların içeriğine ilişkin “güncel olumlu bir adım” sonuç değerlendirmeleri ağırlıktaydı.. Uzun soluklu olasılıkları ile uyumlu olamayacağı sonuç çıkarımlarıyla altları çizilmiş olarak ise birbirinden daha ürkütücü senaryolarla yüzleşip duruyorduk.. Hele de İdlib düğümü gündemli, “üzerinden savaşta tırmanışın vahşeti..” üzerinden olası gelişmelerin senaryoları öylesine yenilir yutulur cinsten değiller..

Dün öğleden sonrasının içimi üşüten senaryolarından birini öncelikle paylaşmalıyım.. Koranavirüsün İran’ı vurması üzerinden çarpıcı yeni veriler, gerçeklerle yüzleşilmişti. En üst düzeyden yöneticileri de içine alan ölümlü haberler, hastalığın yayılması, saklanamayan yüksek ölümlü salgının boyutları bir yana. Kutsal yönetim merkezleri üzerinden yaşanan sıcak hareketliliklerin haritalarına bakıldığında ortaya çıkan yayılma hızı olasılıkları dudak uçuklatıcı. Irak’a, Suriye’ye, Ortadoğu’ya yayılma boyutları, kurulmuş örgütlü siyasal, askeri hareketlerle de bağlantılandırılınca dehşet senaryoları ortaya çıkabiliyor.

İdlib düğümünde, salgının İranlı savunma güçleri bağlantılı en sıradan insani koşulların söz konusu olamayacağı sıcak savaşın odağındaki sıkışıklıkta, sivillerin öldürülmelerinin bile acımasızca yaşandığı terör örgütlerinin hepsinin bir arada sıkıştırıldığı alanlarda, koşullarda nelerin olabileceği sorusu ortaya atıldığında.. Ağızdan çıkabilen tek ifade ancak “Aman Allah!” olabiliyor.

Çin’den hastalığın dünyaya yayıldığı ve de gelişimi üzerinde de çok ciddi çaışmaların yürütüldüğü merkezden gelen son bilgileri de eklersek.. Virüs dünya çapında yayılırken, yayılma hızında bir yavaşlama ancak virüsün içindeki değişimle öldürücü etkisinin artmakta olduğu gerçeğinin bilgisi verilmişken..

Bir de üzerinden savaş taktiklerinin güncellemeleri içinde, emperyal çıkar savaşları üzerinden, yılları çoktan geçtik, gün gün, bazen saatler içinde değişen dengelerle ortaya çıkan güncel karabasan yeni seryolar var ki!. Daha gerçekçi yaklaşımla en kirlisinden tuzak senaryolarının, tuzakların gündeme sokulmalarıyla sayılanlar, ortalığa saçılanlar var ki.. Örneğin askerimiz İdlib’de sıkıştırılmışken, ülkemizin iç ve dış çıkarlarında gözlerimizin bağlanması adına, bir bir sayılıp dökülebilen öylesine çok senaryolar, tuzaklar söz konusu ki.. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

‘5N1K’ 26 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları