Şükran Soner
Şükran Soner soner@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Sorumsuz başkomutan olur mu?

02 Ağustos 2016 Salı

Kuşkusuz, başarısız kalmış Fetocu darbenin odağındaki İktidarları cephesi, Cumhurbaşkanlığı-Hükümet ortaklığı, acil önlemler için alınan OHAL yetkilerini sonuna kadar yararlarına kullanma eğilimi içinde olabilirler. Ancak 14 yıllık sorumlu oldukları İktidarlarının eseri; Fetocu darbenin ortalığa saçılan kirli çamaşırlarının gerçekliği karşısında, ülkenin, Cumhuriyetin geleceği adına ayakta kalabilmiş, demokratik sınavdan başarı ile geçebilmiş Meclis, muhalefet partileri başta, güçlü-güçsüz varlıklarını koruyabilmiş tüm demokratik örgütlenmelerle halkın çoğunluğunun darbeci karşıtı aktif-pasif duruşlarına, çok şey borçlu olduklarını unutmama noktasındalar...
Demokrasi, darbe karşıtlığı; ülkenin, rejimin, Cumhuriyetin, demokrasimizin, barış içinde yaşam umutlarımızın içinde bulunduğu ağır tehditler karşısında; 15 Temmuz gecesinden günümüze aklı başında olan herkes ve örgütlenmelerin, değerlerinden pek çok ödünler vererek, güçlü ortak cephe oluşturma adına çabalarını fırsat bilerek, “Fetocu darbenin yaralarını sarma adına, hukuk devleti düzeni, insan hakları, demokrasi, laik Türkiye Cumuriyeti adına geri dönüşü kolay olamayacak yaralar açabilecek icraatlardan kaçınmak, yanlışlardan geri dönüş yapmak konumundalar”...
“Üç-beş kişinin kafa kafaya verip devleti yeniden şekillendirmeye kalkışmalarının havayı zehirleyeceği..” uyarısı hafife alınmamalı, “Ülkenin içinde bulunduğu ağır tehditlerin ortadan kalkmadığı süreç için, İktidarlarının aldığı olağandışı yetkiler, amaçlarının dışında, hülleli, başkanlık, daha da sakıncalısı demokrasi, güçler ayrılığı, Meclis gücünü, hukuk devleti düzeni, parlamenter rejimi kırma amaçlı, liderlik, otoriterleşmenin icraatlarının adımları.. olarak kullanılmaya kalkışılmamalıdır...”

***

En güncel gündemle, önce Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, sonra da Başbakan’ın OHAL yetkileri, KHK yetkisi kullanılarak kuvvet komutanlarının Savunma Bakanlığı’na, yani hükümete ve de başbakanlığa, Genelkurmay Başkanlığı’nın Cumhurbaşkanlığı’na bağlanması dayatmalarının sonuçları üzerinden, bir örnek oluşturması babında, uyarılara göze atalım... Var olan, hukuk devleti düzenimiz içinde yetkileri çok, sorumluluğu olmayan Cumhurbaşkanlığı’nın simgesel başkomutanlık yetkisinin olması başka, oldubitti yetkisiyle Genelkurmay Başkanlığı’nın kalıcı, sorumsuz Cumhurbaşkanlığı’na, komutanlıklarla ayrı olarak, onlar bakanlığa, doğrudan hükümete bağlı iken, Cumhurbaşkanlığı’na bağlanması çok başka... En yalınıyla Cumhurbaşkanı başka patiden hükümet başka partiden olması halinde olabileceklerin vahameti yanında TSK içinde emir-komuta zincirinin, sorumlulukları bölünmesinin doğurabileceği sakıncalar ne olacak.
İktidarları Fetocu darbeyi fırsat biliyor da, başkanlık rejimine adım atma yolunda darbeye karşı alınmış olağanüstü yetkileri kullanma hesaplarına mı girmiş bulunuyorlar? Cemaat ortaklıkları yıllarında; “İktidarlarının 12 Eylül’ü referandumu yargıyı ele geçirme operasyonları..” seçilmiş cumhurbaşkanı dayatması ile “Seçilmiş cumhurbaşkanından tarafsız, partisiz, yetkisiz lider olmaz, fiili başkanlık hakkı doğmuştur..” icraatlarıyla bugüne kadar gelinen otoriterleşme, dayatmalar ortada iken... Dün Başbakan’ın CHP ve MHP liderleri ile yaptığı görüşmelerde de ülkemize yönelik çok ağır tehditlerle bağlantılı, Fetocu, dış üst akıl bağlantılı kirli oyunlar ortada iken, ülke çıkarları için güçbirliğinin zorunluluğunun altı çizildi. Cumhurbaşkanı ile yapılmış ilk ortak görüşmede olduğu üzere varılmış acil durum için küçük çaplı anayasa, ileriye dönük geniş kapsamlı anayasa değişiklikleri ile acil önlemler işbirliğinin sürdürülmesinde kararlılık mesajı daha da güçlü dillendirildi. Ortak aklın, olabilecek ortak uzlaşması çerçevesinde TSK’nin sivil otoriteye bağlanması acil çözüm önerisinde, geçerli anayasal düzen içinde arayış zorunlu değil mi?..
ABD Genelkurmay Başkanı’nı dün Türkiye’ye getirmiş olan, ABDAB odaklı Ortadoğu bataklığının sorunları içinde, Türkiye’yi içine almış olan üst akıl oyunları, sorunlarının aşılmasında; ülkenin tüm güçlerinin, en hafif söylemi ile; “Kurtuluş Savaşı, Cumhuriyetin kuruluş süreçlerindeki, Mustafa Kemal önderliği, devrimler sürecini aratmayacak, güçlü ittifakının ortaya konulması zorunluluğu..” en yaşamsal gündemimizi oluştururken...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları