Şükran Soner
Şükran Soner soner@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

‘Rabia’lı umut pazarlama..

31 Aralık 2019 Salı

Yeni yıla girerken herkeslerin, içinde bulundukları yaşam koşulları, gerçekler; Saray merkezli patlatılan sürpriz yeni gündemler, tartışmalarla yeni yeni “karabasan!” uyarılarla kuşatılmış olsa da.. “umuda” gereksinimleri vardır. İçinizden gülemeseniz de, günlük yaşamınız, sizin ve en yakın çevrenizden sevdiceklerinizin yaşamlarına dolanan yeni yeni sorunlarla bunalıma çekiliyor olsanız da..

Yeni yeni işini, sağlığını, çevre sorunları, çaresizliğin de katlanması ile, daha bir sıklaşmış olarak canlarını kaybedenlerde artış, depresyon yaşayanlarla.. kuşatılmış olsa da.. Gelenek olmuş ya, en iyi dileklerle yeni yılı kutlama sözcüklerini kullanmak, ötesinde hem kendimiz hem de sevdiceklerinizde umut aşısına gereksinimimiz var.. 12 Mart, 12 Eylül’lü yıllardan kalma alışkanlığı ile bir tek cezaevlerine yeni yıl kartı gönderme zorunluluğunu duyumsamanın sonucu olarak, köşe yazılarıma da yapışmış sloganım, “En kötü yılımız gideni olsun..” dileği ile noktalanırdı..


***


Elbette beyaz yalanlar, pembe düşlerle kende kendini kandıranlar cephesinde, hele de gözlerine sokulan sınırsız yalanları görmezlikten gelip, biatla kolaycılığı seçip en çok kendilerine verilen zararları görmezlikten gelen biatçılar cephesinde olacak halimiz yok.. Dünya ve ülkemizde çok emek, çok bedeller ödeyenlerin sırtından (yüzü suyu hürmetlerine) kimi olumlu, en azından nefes aldırıcı gelişmeler de yaşanıyor.

Gerçeğinde dünyada da, ülkemizde de genel gidişat, çağdaş uygarlık, bilimsel teknolojik gelişmelerdeki patlamalar ile tersine orantılı olarak, sadece insanların çok ağırlıklı çoğunluğu için, milyarlar, milyonlarla sayılan hızlı geriye püskürtmenin ötesinde, tüm canlılar, doğa için de ürkütücü boyutlarda geriye çekilişten öte dibe vuruş boyutlarında çöküşte SOS sinyallerini veren ölçeklerde..

Kişisel yeni umut dileğimde “En kötü yılımız gideni olsun..” sloganından çoktan vazgeçtim.. “Sadece insanlık adına değil, hak-hukuk-adaletin, demokrasinin katledilmesi boyutlarıyla da değil, tüm canlılara, dünyaya öylesine ağır ölçeklerde o kadar kısa zaman dilimleri içinde o kadar büyük zararlar veriyoruz ki.. Umudumuz ‘Ya bitecek ya bitecek..’ noktasına gelmiş olmamızda..” gerçeğinde.


***


Dünün sıcak gündemini yakından izlemediyseniz. Bizimki gibi bir mesleki zorunluluk, deformasyon da söz konusu değilse, “ ‘Rabia’lı umut pazarlama” başlığım size anlamsız gelmiş olabilir.. İzleyebildiğim yayınlardan, haberler, yorumlar akışından söze girmeliyim..

Milli Piyango’nun özel sektöre pazarlanması sonrası, dönen dolaplara ilişkin onca güven sarsıcı haberlere karşın.. Yani apaçık son yıllarda kazananların ortalıkta görülmemeleri ile bağlantılı olarak, işin içine hurafelerin karıştığı dedikodularının ayyukka çıkmış olmasının karşılığı, önceki günü Milli Piyango yönetimi, görüntülü kura çekimine ilişkin provasını canlı yayın medyamız ile paylaştılar. Topların çalıştığına bizi inandırma gereğini duyumuş olmalılar. Aslında boşuna kaygılanmışlar, çünkü dünün taze haberlerine göre, halkımız kazanacaklarına ilişkin en küçük umutlarının bile olmadığını söyleye söyleye, yağmur kuyruklarında saatlerle beklemekten vazgeçmemişler, biletlerin büyük çoğunluğunu dünün sabahının saatlerinin haberlerine göre tüketmişler.. Umut en umutsuzların, en çok fakirlerin ekmeği özdeyişinin doğruluğunu kanıtlamışlar..

Geçelim, ikisi de FETÖ’cülerin mağduru, iki güvenilir emekli asker, Libya’ya asker gönderme üzerinden dün bir açık oturumda içtenlikli fena halde kapıştılar.. Özünde mesleki birikimleri, kültürleriyle bağlantılı Türkiye’nin çıkarları gereği Libya’nın halen BM tarafından resmen tanınıyor konumdaki iktidarı ile anlaşma yapılmasına onay veriyorlardı. Türkiye çıkarlarına uygun bir adım değerlendirmesinde buluşuyorlardı. Tartışma sonrasındaki kamuoyunun gündemine hiç getirilmemesi seçilen püf noktası gibi görünenlerden çıkıyordu..

Kestirmeden Saray’ın, hele de Başkan Erdoğan’ın klasik üslubu, çıkışındaki, Devlet çıkarları gündemde olduğunda Meclis’te uzlaşma aranması koşulu ile bile sınırlı değildi. Devlet çıkarları adına dayatmalı kararda, Libya Devleti algısının gerçekçi yapılmaması, sınırlarıyla ilişkiliydi.. Öncelikle devleti temsil ettiği konumlarda bile, parti başkanlığı kimliği ile ortaya çıktığı üsluptan vazgeçmeyen Erdoğan’ın, şimdilik Libya Devleti’nin temsilcisi gibi sunulan, BM’den geçici yetkili kılınmış hükümeti seçmiş, kararlı üslubuydu..

Bağışlayın ama görmezlikten gelinen kimi çarpıcı gerçeklerin altını çizmek gerek.. Başkan Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı adını kullanarak, bal gibi de AKP Başkanı kimliği ile kamu kaynaklarını, gücünü, olanaklarını da sonuna kadar kullanıyor olarak yaptığı konuşmalarda, dört parmağını göstere göstere, “Rabia”yı açıklamasını anımsamıyor olamazsınız. Kim bilir kaç yüz, kaç bin kez yinelenmiştir.

Libya’da Kaddafi döneminde İktidarlarının elinde yaşanmış trajik ikili siyaset gafları, Libya’ya, devletine değil sadece en çok halklarına yapılmış kötülüklerdeki zikzaklı çarpık siyasetlerin acılı sonuçlarını da tartışmanın bir yararı yok. Günümüzdeki gerçeklerin satır aralarına bakalım.. Libya’da aslında BM’nin geçici çözümsüzlükte resmen tanıyor durumu uzatmalı iktidar “Rabia”cı takımdan. Ancak Amerika ve de bizim için güncel daha da kritik Rusya’nın desteklediği, aralarında savaşanların öteki cephesinde, Mısır başta pek çok İslam ülkesinde başta olan, karşı takımdan siyasi akımlar, partiler var.

Türkiye Libya’ya ülke çıkarları adına gitti ve Meclis’ten destek istiyorsa, Libya iç savaşının içinde taraf mı olacak? Askerini iç savaşta bir taraftan yana mı kullanacak?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları