Şükran Soner
Şükran Soner soner@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

‘Korku’ dayatmalı diktatörleşme...

20 Ağustos 2016 Cumartesi

İktidarlarının devleti ele geçirme suç ortaklığında, bizim algılama kapasitemizin çok üstüne çıkmış; Sünni İslamcılık odaklı, siyasal İslamcı gruplar, cemaatlerin İktidarları ittifakında, devleti tüm kurumları ile ele geçirilmesi operasyonlarında gelinebilinmiş, insan hakları, hukuk devleti düzeni, laik cumhuriyet, Meclis’e dayalı demokratik rejimimize aykırı.. dudak uçuklatan boyutları; liderlik otoriterleşmesi-cemaat yol ayırımları, İktidar paylaşım savaşlarıyla, kaygılarımızı, korkularımızı büyüten medyatik bilgilendirmelerle öğreniyoruz..
Milli Görüş’ün Ortadoğu kimlikli siyasal İslamcı yapılanmasının içinden, Fazilet Partisi’nden, ABD odaklı Irak-Afganistan işgalleri kapsamında stratejik ortak olarak destek vermeyi kabul etme önkoşul; AKP’nin kuruluşunu, İktidarları ittifakının, “ılımlı İslam, yeni Osmanlıcılık” süslemeli stratejik ortaklık çerçevesinde ülkemize, İslam dünyasına dayatılmasını görebilmek başka, ülkemiz öncelikli İslam dünyasının bütünlüğünü de kapsayabilecek tehdit, proje boyutlarında varılan gerçek boyutları görebilmek, algılayabilmek çok başka..
Eski İktidar ortaklığının bozulmasında, iki tarafın da ilk odak kabul ettikleri 17 Aralık sonrasında öğrendiklerimiz yeterince kaygılandırıcı, dudak uçuklatıcı değilmiş gibi.. Bir yanı ile AKP İktidarları cephesinin devleti, ülkemizin geleceğini, rejimi, demokrasimizi, çocuklarımızın umutlarını ipotek altına almalarının, kirli çamaşırlarının ortalığa saçılmasını üreten, bu acımasız iktidar iç savaşlarının sonuçlarını kaygı ile izliyorduk.. Diğer yanı ile de bozulan ortaklıklarının iktidarları savaşlarında, sonuçta bu ülkenin tüm insanları için, ağır yeni tehditler oluşturan, İktidarda otoriterleşme, eksikli-gedikli de olsa var olan rejim, hukuk devleti düzeni, demokrasimizi de aşağılara çeken, sivil diktatörleşme yürüyüşünde alınabilen yolu, atılan yeni adımları durduramamanın dehşetini yaşıyorduk..

***

Yaşamın acımasız gerçeklerinden filizlenen, sivil diktatoryal düzen içinde oluşturulabilecek en demokratik Meclis dağılımını bir önceki haziran seçimleri ile yakalamanın sevinci kursağımızda kalmış, Meclis’teki üç muhalefet partisinin ortak iradeleriyle demokratik çözüm üretememelerine, Liderlik yönlendirmesine AKP’nin Hükümet kurulmasına karşı direnci eklemlenmişti. Seçmenler olarak şaşkınlık içinde, Liderliğin başkanlık rejimine yürüme yolunda attığı, var olan anayasal, hukuk devleti düzeni ilkelerini zorlayan fiili dayatmalarını, bir dizi hukuk, yetki ihlallerini izlemiştik..
Uzatmadan seçimlerin yenilenmesi, AKP’nin yine Cumhurbaşkanlığı yetki sınırlarının sayısız hukuk ihlali ile aşılması adımlarıyla, Liderlik tek otorite, belirleyici olarak, yeni AKP Hükümetinin oluşturulması sürecine geçmiştik.. FETÖ’cü cemaat ortaklığı gücünü kaybetmenin üzerine, İslam dünyasında tek başına oyun koyma hevesine kapılmanın cezalandırılması olarak, ABD-AB stratejik ortaklıklar desteğini de yitirmiş olarak yenilenen seçimle, Liderlik otoriterleşmesinde, başkanlığa oynama gücüne ulaşılması sonuçlarıyla yüz yüze kalmıştık..
Gerçek şu ki, ülkemize iç ve dış odaklı yöneltilmiş tehditlerin boyutlarını, “korku” dayatmalı diktatörleşme, ülkemizin ele geçirilmesi operasyonlarının gerçeklerini görebilmekten hâlâ uzaklardaymışız.. FETÖ’cü örgütlenmenin Türkiye sınırlarını aşmış olarak, İslam dünyasına yönelik emperyal proje olarak kullanıldığını bilmek görmek başka, öncelikle ülkemize dönük devleti ele geçirmede alınmış insanlık dışı, hukuk dışı boyutlarını kavrayabilmek çok başkaymış.. AKP İktidarları, Liderliğinin “paralel devlet, haşhaşiler..” panikli öfkeleri, acil operasyon girişimlerinin refleksiyle, en hafifi ile üst akıl, emperyal güçlerin birçok boyutlu desteğinde, bugünün koşullarında gerçek bir askeri darbe girişiminin dehşetini, her gün çok da medyatik pazarlanan yeni korku senaryoları ile yaşıyor, öğreniyoruz.
Ülkemizin geleceğine, laik Cumhuriyete, insan hakları, demokrasiye sahip çıkmada, bu insanlık dışı darbe girişimine karşı durmanın dışında bir çıkış, akıl yolu yok. Atatürk’ün önderliğinde yazılmış Kurtuluş Savaşı, kuruluş destanı, devrimlerden beslenen Meclis’in gücüne dayalı hukuk devleti düzeni, demokrasi buluşmasında, “korku” dayatmalı diktatörleşme adımlarına boyun eğme lüksümüz olabilir mi?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları