Şükran Soner
Şükran Soner soner@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Keşke Provokasyonu Görmek Yetseydi...

14 Nisan 2015 Salı

Keşke provokasyonları, faili meçhulleri, kimi kanıtları ile açığa çıkarmak, kimi tetikçilerini yakalatmak, dahası yargılayıp cezalandırmak, insan hakları, demokrasinin önünü kesen, toplumların yaşamlarını altüst eden, ülkelerin kaderleri ile oynanan, tek ya da çok odaklı büyük oyunları bozmak, azmettiren gerçek suçluları açığa çıkarmak için yetebilseydi... İnsanlık ülkemiz tarihlerinde bu kadar çok provokasyon, faili meçhullerle bu kadar çok oyun, tuzak yaşanmaz, halklar, halkımız.. bu kadar ağır bedeller ödemezlerdi... Tarih, tarihimiz, iç-dış odaklı provokasyonlar, faillil meçhullerle bu kadar çok kirletilemez, bu kadar ağır bedeller ödetilemezdi...
Diyadin’deki çatışmanın ilk haberini duyar duymaz, içimizi acıtan kaygılar, karabasanlarla birlikte provokasyonların, faili meçhullerin çok fazla yaşandığı bir ülkenin vatandaşı olmanın deneyimleri, birikimleriyle, elbette kendi oluşmuş önyargılarımız, karabasanlarımızın bileşkesinde aynı kolay sonuçta “provokasyon” teşhisinde çoğunluk olarak buluşabiliyoruz. Ne yazık ki “provokasyon” gerçeğini görebilmek, bu büyük oyunu bozabilmede çok da bir anlam taşımıyor... Sorun, silahtan daha etkin medya gücü kullanılarak, kitlelerde algı yönetimi yaratabilmek üzere tek ya da çok odaklı bu çok ağır bedeli olacak provokasyonların, ne kadarı ile oyunu kuranların amaçlarına ulaşacaklarında... Bu ülkenin, halkımızın, çocuklarımızın geleceğinin güvence altında olabilmesi, barış içinde birlikte, insanca, özgürlük ve demokratik koşullarda yaşam özlemi... Bu seçimlere yönelik bir provokasyon olduğu kuşkusuz bu ve benzer provokasyonların sonuca ulaşmasının önünü kesebilmek gerek... Diyadin’deki çatışmanın provokasyon olduğunu görmek, oyunu bozma yolunda, kararlılık, güçlü istençle buluşmak da ne yazık ki yetmeyecek...

***

12 Mart’ın en yakın çevremi, sol siyasal yelpazede can sevdiklerimin uzun yıllar cezaevlerinde kalmalarına, İlhan Selçuk simge, çok sayıda aydınlanmacının işkenceden geçirilmelerine yol açan davanın mimarı, sonradan çok popüler olan deneyimli MİT görevlisi Mahir Kaynak’ın, provokasyon, faili meçhul tuzağını bozmaya ilişkin, kime yaradığına ilişkin soruya yanıt arama tezini hafife almıyorum.. Kuşkusuz 12 Mart öncesi ev komşum, 68’li yılların “en sekter” sayılabilecek solcu, kışkırtıcı tezlerinden, herkesin bir diğerini ajanlıkla suçladığı dönemlerin olaylar akışı içinde, olsa olsa “Provokatör eylemlere yarayabilir..” kimi sonuçları ancak çıkarabiliyordum. Üst düzey MİT görevlisi olarak dönemin bedel ödetilmesi istenen aydınlarını toplayan dava iddianamesi ortaya çıktığında ancak etkin işlevi görebilmiştik...
Kanlı 1 Mayıs 1977’de gazetecilik avantajı, eylemler içinde çok fazla tanıklıkla gelişen birikimin de katkısıyla.. gördüklerimi hem gazetede sayfalarca yayımlanmış haberlerin içinde, hem de sonraki Meclis soruşturması başta, istense sorumluları suçluların kimi odaklarını kolayca ortalığa saçılabilecek eylemlerin somut kanıtlarına yakın tanıklık yapmıştım. DİSK’in içindeki kimi yönetici, siyasetçi yapılanmalar karşıtları sol yapılanmaları provokatör ilan etseler de.. Kanlı 1 Mayıs’ın odağındaki ölümlere yol açma suçu söz konusu değildi. Meydandaki büyük otelin önündeki elektrik direğinin dibine çökmüş, mermilere hedef olmamaya çalışırken, etrafıma patır patır inen kurşunların asfalta saplanışlarını gözlemliyordum. Özetle meydanda karşı karşıya gelen zıt kardeş sol tarftarların silahlı çatışmaları hak götüre, çil yavrusu gibi dağılmalarının tanığıydım. Zaten ölenlerin çoğu Kazancı Yokuşu’ndan panikle kaçarken ezilerek öldüler. Sonrasında otele sığındığımda birinci katın camından uzun menzilli silahla ateş açmayı sürdüren sivil görevlinin, kürsüye doğru sıkışmış, kaçamayan kitlenin ayaklarının dibini hizaya alarak kesintisiz atış yapmasının, yine kitleyi yalayarak geçen panzerin kadını ezmesinin tanığıydım... Bugün 12 Eylül’e giden provokasyonların başında kanlı 1 Mayıs’ı saymak kehanet değil. Bir işe de yaramıyor..
Diyadin’in gerçek provokatörlerini açığa çıkarıp, iç-dış, çok hem de zıt odaklı olduğu kuşkusuz büyük oyunu arkası gelmeden bozabilecek miyiz?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları