Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Kazananı Yok
Siz siz olun, ölüm tehdidi kapıda iken de, anlaşmaya varıldıktan sonra da, tarafların siyasi primi kendilerine yorma adına yaptıkları açıklamaları dinleyin, not alıp, belleğinize kaydedin, söylenenlerin doğruluğu üzerindeki kuşkularınızı koruyarak, akıl süzgecinden olabildiğince sağlıklı geçirmeye çalışarak değerlendirmelerini yapın.. Her koşulda varabileceğiniz olabildiğince sağduyulu sonuçlar bir yana.. Uzun süreçte bu işin kazananının olamayacağını kafanızın bir kenarına yazın..
\nDaha önceki tutuklulukla doğrudan ilişkilendirilebilen açlık grevlerinin de deneyimi ile iddia ediyorum.. Dünyada ve ülkemizde aklı başında olan hiç kimsenin savunamayacağı, açlık grevi ile kendi canıyla oynayarak hak aramaya kalkışmanın “çaresiz kalma”, “sesini duyurabilmeye, kamuoyu oluşturabilmeye yönelik başka yol bulamama”, “hak vermeye yanaşmayan gücü can tehdidi ile tehdit etme”, “siyaseten yıkma”, “kamuoyunun etkili dikkatini çekebilme”.. gibi bir vitrini olsa da.. Toplu açlık grevi eylemlerinde, hele de cezaevlerinde yapılıyorlarsa, yönlendiren bir siyasi odağın olması kaçınılmazdır. Siyasi odağın siyasi amaçları açısından açlık grevlerinin sonuçlarına bakıldığında ise, cezaevleri koşullarında kararın dışına çıkma iradesinden söz edilemeyecek tutukluların bazen canına, çoğunlukla da geri dönüşü olmayan biçimde, ölümden beter ağır sağlık sorunlarına, kayıplarına yol açan açlık grevleri eylemleri sonuçta, uzun süreçte azmettirene geri tepen silah gibidirler.
\nTam da bu nedenle tutuklunun kendi canı, sağlığını hedef alan açlık grevi eylemi ile hak aramasının akılcı direniş, hak arama savaşımı verme yöntemleriyle çatışan sonuçlarına bakılarak, bireysel, gerçekten özgür irade ile gerçekleştirilende, “aşırı umutsuzluk, çaresizlik”, toplu yönlendirilmiş eylemlerde ise “dışardan kullanma, güdüleme..” kriterlerinin varlığı tartışılmaz olur..
\n***
\nHepimizi çok korkuttuğu kuşkusuz açlık grevlerinin “azmettirilmiş” niteliğinin ağır basıyor olması bağlantılı, bu eylemden sorumlu Kürt terör eylemleri ile de içli dışlı siyaset cephesinin, uzun süreçte kayıp hanesine yazılacağını ilan ettiğimi düşünebilirsiniz. Eylemin gerçekleştirilmesinden doğrudan sorumlu kimi aktörler açısından doğru olsa da, somut kimi gerçekler bağlantılı tam tersi sonuçların çıkması, karşı taraf konumunda olan iktidarlarının yaptıkları ve yapacakları ile çok bağlantılı bir durum..
\nİnsan canı, sağlığını savaş aracı yapmış terörle olan maddi manevi bağlar, yerleşik kültürel değerler nedeniyle, açlık grevi eylemlerinin tek ve gerçek mağdurları, gönüllü, ya da moral değerler anlamında zorunlu katılanlarını çok da etkilemeyeceği olgusu sadece bir boyut. Daha çok Kürt, hele de ayrımcılıktan yana cephe için “kazan kazan” sloganı ile lehe yazılabilecek diğer sonuçlara bakmak gerek. Açlık grevi eylemlerinin kaldırıldığı günle çakışan, Esad’ın Türkiye sınırlarına düşen bölgeleri kendi Kürtlerine bıraktığı açıklamasının gelmesi düşündürücü.
\nSuriye Kürt örgütlenmesinin PKK ile işbirliği, kankalık bağları bir yana, PKK eylemcileri arasında doğrudan varoluşları ortada. Türkiye’deki pazarlıklarda iddia edilenlerin aksine gündemde olmasalar bile, “kazan” hanesine yazılmış bir sonuç olduğu kuşkusuz. Barzani’nin hem Erdoğan hükümetine yakın hem de bu oluşumda katkısını reddetmeyen açıklamaları ile de yan yana okumak gerek. Apo istedi bitirildi; vitrinde Apo liderliğini öne çıkaran, kazanım hanesine yazılabilecek bir gerekçe sayılsa da, iktidar cephesinin kazanım hanesine de yazılabilecek sonuçları var. Sonuçta açlık grevlerine gerekçe yapılmış koşullara ilişkin bir ön kabul ortada yok. Ölümler yaşanmadan Apo kimlikli çağrının zorunlu bir gerekçe yapıldığı izlenimi ağır basıyor.
\nSorun, aynı saatler içinde askerlerin öldüğü bir kanlı çatışmanın daha yaşanmış olması, terör ve toplumsal eylemlerin devam edeceği açıklamalarının peş peşe sıralanması. PKK cephesinin, çıkmaza girilen, kendilerine yönelik işlemesi olasılığı çok yüksek açlık grevlerinden beklenen yararı aldıktan sonraki bir noktada, bir manevra ile eylemleri kaldırmaya formül bulmuş gibi bir tablo ortada. Oysa açlık grevlerinden doğrudan sorumlu olmayan, kaldırılmaları için görüşmeleri sürdürdüğü için en azından insani boyutu ile suçlanamayacak olan, resmi açıklamalara göre de hiçbir ödün vermemiş iktidar cephesi neden daha ağır bir kayıpta gibi bir tablo çıkıyor ortaya?
\nİktidarlarının gerçekten ödün verilmediyse asla sorumlu tutulamayacağı bu eylemlerin ödünsüz kaldırılması, hükümetin başarı hanesine yazılabilecekken terslik nerede mi? Cezaevinde yatanın canından, sağlığından sorumlu iktidarın eylemleri kaldırma çabalarını suç gibi saklamasının bir anlamı var mıydı? Hele Başbakan Erdoğan’ın eylemleri tahrik eden, meydan okuyan çıkışları ile sanki suçunu saklayan rolünü oynamasının?..
\nYazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
En Çok Okunan Haberler
- Kriminal raporun ayrıntıları ortaya çıktı
- İktidarın '25 Kasım' korkusu
- İstanbul'da aile katliamı
- AKP sayesinde bu düş de gerçek oldu!
- 4 kişiyi öldürüp intihar etti!
- Akalın'dan İYİ Parti'yi karıştıracak açıklama
- Gökçek döneminde belediyeden geçen karar pes dedirtti!
- 250 bin TL'nin getirisi ne kadar?
- Türk ordusunun Kubilaysızlaştırılması
- 'Açız' diye bağırdı, yaka paça dışarı atıldı!