Şükran Soner
Şükran Soner soner@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Kakofoni

22 Ocak 2013 Salı

\n

\n

İnsan hakları, hukuk devleti düzeni, özgürlükler adına çoksesli müzik yerine kakofonik sesler çıkarmada İktidarları cephesiyle yarışabilecek ne siyasi birey, liderler, ne de örgütlenmeler var... Medya güdülemesi sayesinde toplumsal algılama seçmen anketlerinde hâlâ AKP, lider olarak da Erdoğanın güvenilirlikleri, uyumları, konu başlıkları ne olursa olsun, önemli oranlar tutturabiliyorsa, kakofonik çoksesliliğin duyulamaması, algılanamaması gibi ortada çok çarpık bir durum var demektir...\n

\n

Uzun uzun örneklemelere girmeden en yakın günlerin, kimi önemli gündem maddelerinden AKP adına söylenenlere ya da tek başına Başbakanın söylediklerinin birbirinin zıddı sonuçlar anlamına gelen açıklamalarına bakmak bileBu kadar kakofonik ses, gürültüden, çoksesli, kaliteli müzik çıktığı algılaması nasıl olabiliyor?diye şaşırıp, nedenlerini sorgulamak gerek... Nereye gitsem, en karşıtı cepheden görüşte kiminle konuşsam bile bir beylik cümle ile söze girildiğini öncelikle anımsamakta yarar var:Başbakan Erdoğan söylemlerinde inandırıcı, karizmatik, tartışılmaz lider...Medya çağında, inandırıcı bir ses tonu ile karizmatik lider yaratmada çalışan gerçek profesyonel kadroların katkıları ile her dönem sistemin istediği liderlerin, sisteme yaradıkları süreç içinde nasıl başarılı kılındıklarını, medya çalışanları olarak sayısız örnekle bilmek noktasındayız...\n

\n

Başbakan Erdoğanın kankası İtalyan liderin zirvede iken, kriz bağlantılı nasıl tepetaklak indirildiği benim belleğimde çok taze bir örnek. Medya çağında medyatik güdülemenin kuralları bu kadar acımasız işletilebilirken bu gerçekliği tartışabilecek konumda bile değiliz. Konumuz bu gerçeğin ilerisinde bir durum olarak, bizde bu etkin silahlar kullanılırken lider ve İktidarlarının da kendi içinde dahi tutarlı bir çizgide görünmek zorunda bile kalmamaları. Çok rahat ve pervasız insan hakları, hukuk devleti, demokrasi için kabul edilmek zorunda olunan kuralları kelime oyunları ile çok keyfi çiğneyebilmeyi, iktidar hakkı, bu kuralların gereği gibi topluma yuturabilmeleri... İşte bana göre zurnanın deliği halleri buradan başlıyor... Yerleşik demokrasi düzenlerinde işlemeyen bu kakofonik sesler çıkarma olayları ancak bilinçli seçmenden çok uzakta teba konumuna getirilebilmiş, biat kültüründe güdülebilen toplumlarda geçerli olabiliyor...\n

\n

***\n

\n

İşte günümüz emperyal düzeninin ayakta tutulmasında, zengin kuzey dünyası, yerleşik demokratik düzenler ile gelişmekte olan ülkeler, yoksul güney dünyasında aynı konularda çifte standartların öngörülmesi, buna göre planlar yapılıp, rejimlerin dayatılabilmesinin püf noktası, anahtarı... Çok açık ve çıplak, ABDnin 11 Eylülü gerekçe, sistemin travmasından çıkış yolu arayışında, terörü yenmeadına öngörülmüş askeri, fiili işgalleri, Irakı, Afganistanı, daha bile etkin kullanılan Pakistanı, oralarda olup bitenleri şöyle bir anımsayalım... Zengin kuzey dünyası, sistem adına destekçiler, ülkeler listesi değişse de NATOnun işin içindeki boyutları sorgulanabilse de... Sonuç uygulama filin zücaciye dükkânına sokulması gibi olmadı mı?\n

\n

Akıl almaz insan hakları, hukuk devleti ihlalleri, silahlı can yanmasının çok ötesinde, ortaya çıkan ırklar, mezhepler, iç savaş ortamlarında, ülkenin halkının birbirini kesip biçmesi, ahlak dini İslam adına yaşatılan iç savaşlar, terör ortamında, ölen ve öldürenlerin, yaralanmaların, akıl almaz işkence, insan hakları ihlallerinin.. sonunda, diktatörlerin iktidarlarını özlemle aratacak hakların mağduriyeti, yoksullaşma, yoksunlaşma, yağmalama düzenleri geçerli olmadı mı?\n

\n

Geldiğimiz noktada itiraf ediyorum ki, İktidarlarının en azından tebaları konumundaki seçmenlerini peşlerinden sürükleyen, birbiri ile çok ağır çelişen, gerçekleri tersyüz eden açıklamaları, ortaya çıkan kakofonik ses umurumda bile değil. İnanarak ya da çıkarları adına ses çıkarmayanların sorunu deyip,Enayiliklerine doymasınlarbile diyebilirim... Benim derdim bizim hep birlikte ne olup bittiğini anlayamadan, gerçekleri göremeden, sürüklendiğimiz yaşamın her alanına dönük, insanı birebir ilgilendiren tehditler, geriye dönüşü zor hak kayıpları... Yani düşünce suçu terör suçu gibi gösterilerek dünyada en çok gazeteci tutuklusu olan, basın özgürlüğünün en fazla katledildiği evrensel, bilimsel meslek örgütü raporları ile sabit tabloda, siyasi liderlerimizin hırsızlıktan, ırza tecavüzden, yolsuzluktan yatıyorlar...genellenmiş suçlamalarına bu toplumda birileri hâlâ inanmak istiyorlarsa umurum bile değil...\n

\n

Umurum terör örgütü üyesi, yandaşı suçlaması ile haksız tutuklu yatanlar, tecrit koşullarında çok ağır bedeller ödetilenlerin haklarının gasp ediliyor olabilmesi... Umurum bu ülkenin çok riskli çıkar sağlama adına, İslam dünyasında oynanan büyük oyunlarda öne sürülebilmesi, Ortadoğu, İslam dünyası iç savaşları bataklığında aşağılara çekilebilmesinde... Özü yaratılmış korku, baskıyla, kişisel bedel ödeme kaygılarıyla bu kakofonik gerçeklerin çarpıtıldığı seslere karşı, çoksesli bir ortak duruşun oluşturulamamasında...

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları