Şükran Soner
Şükran Soner soner@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

İnce Çizgi..

07 Şubat 2015 Cumartesi

Barkın Şık, yaşam ile ölüm arasındaki ince çizgiyi atladığımız için bugün aramızda yok... Aynı kentte gazetecilik yapmadığımız için çok şeyler paylaşılmış ortak anılarımız yok. Sadece gazetecilik tutkusunu içinde barındıran insancıl, değerleri olan, duyarlılığı yansıtan gözlerindeki gülüşü, karşısındakinin gözünün içine içine bakışı bilincime kazılı. İki gündür yaşamı paylaşmış arkadaşlarından duyduklarım, işte o bakışın içindeki dili okuyamama ile başlayan, insan olma hallerimize ilişkin kayıplarımızın dökümü olabilir... Yolda yürürken başkalarına çarpanlardan, başkalarının haklarına gözel koyup, bağırarak, suçlayarak haklı çıkmaya kalkışanlardan, günümüz dünyasında işini bilenlerden, zeytinyağı gibi hep üstte kalmayı becerenlerden olamadan yaşamak, ayakta durmak giderek zorlaşıyor...
Gezi Direnişi sırasında, en ağır polis saldırısı, gaz, su bombardımanının ardından çadırı önünde yapışıp kalmaya kararlı bir direnişçinin, kuşak, yaşıttaşının kendileri ile ilgili değerlendirme yaptığı sözcüklerinin anlamını bana daha bir çarpıcı anlattı gibi geliyor... Ayağını çamurlu toprağa bastıra bastıra, sizlerle çok etkilendiğim için birkaç kez paylaştığım şu sözcükleri kullanmıştı: “Bizi ezdiler ezdiler, kene gibi bu toprağa yapıştırdılar. Artık kendimi bu toprağa yapışmış bir kene gibi hissediyorum, söküp atamazlar...”
Medya gücünün, silahlı güçten çok daha etkili kullanıldığı, “Algı yönetimi ile kitlelerin güdülenmesi sanatından..” söz edildiği bir dünyada, bu gücün en profesyonel, acımasızca kullanılmasında dünyada olumsuz anlamda birinci sıralara yükselmiş ülkemizde, kirlenmede başı çeken medyamızın çarklarının işleyişi koşullarında, bir genç gazetecinin kimliğini, değerlerini, onurunu koruyarak ayakta durabilmesinin nerede ise olanaksız olduğu o ince çizgiyi, ne zamandır yitirdik? Hani bir üst görevde yargı temsilcisi yargıçların cüzdanları ile hukuk arasında nasıl ezilip kaldıklarını anlatmaya çabalamıştı ya? Bu ülkenin düzen çarklarının işletilmesinde, insan hakları, demokrasi, hukuk devleti düzeni, bağımsız, halkın gerçekleri öğrenme hakkına saygılı gazetecilik.. sınırlarının içinde kalınmasına izin vermeyen, İktidarları, evrenseli içinde, birbirinden kirli güç odakları var ya... Barkın Şık, o insancıl gülüşünü kirletmemek uğruna mı aramızdan ayrıldı? Işıklar içinde yatsın...

***

AKP İktidarlarının 13 yıllık icraatları döneminde işçi haklarını aramada anlamlı ilk yasal grevin başlamasının ilk gününde gelen grev yasağının ülkemize özgü, rejimi demokrasi olabilen ülkelerde benzeri olamayacak trajik anlamını “İki fotoğraf karesi” başlıklı yazımla sizlerle paylaşmaya çalışmıştım. Almanya ve ülkemizde ikisi de metal işkolundan grev fotoğraf karelerinin benzer algılanmasının gerçekle en ufak bir ilişkisi olamayacağını vurgulamıştım. Ne de olsa Almanya’da geçerli rejim, sendikal örgütlülükler, sosyal devletten son yıllarda çok anlamlı kayıplara karşın hâlâ demokratik hukuk devleti kuralları içinde işliyordu. Alman metal işçileri sözleşme masasında alamadıkları haklar için, başarılı olabileceklerine inandıkları zaman dilimleri içinde grev haklarını, silahlarını kullanabiliyorlardı. Olumsuz gelişmeler bağlantılı günübirlik uyarı grevi yapmışlardı... Önlerinde çok uzun soluklu pazarlık gücüne yetecek sayısız yaptırım hakları olacaktı.
Bizde 12 Eylül’ün mirası yasaklı anayasa ve yasalar sayesinde grev hakkı sadece çok zorlu bir yetki düzeni sonrası, pazarlık masasının bir dizi yasaklarından sonra, yine çok etkisiz bir yaptırım gücü, silahı haline indirgenmişti. Kamu grev yasakları, genel grev-dayanışma grevleri silahlarının tümden yok sayılmalarını saymıyorum bile. Zar zor bir avuç işçi için alınabilen yetkilerle, pazarlık masalarında işçi sendikalarının gücünün yok sayıldığı bir noktaya gelinmişti. Öyle olduğu için de sözleşme, sendikal haklar düşmanı İktidarları döneminde benim anımsadığım anlamlı bir grev uygulaması hiç yaşanmadı. Özel sektörde birkaç işyeri için sözleşme masasının kilitlenmesi sonrası alınabilmiş grev kararlarını da İktidarları, hükümet trajik komik bir gerekçeyle, “kamu yararı, halk sağlığını tehdit” gerekçelendirmesiyle, “erteleme” başlıklı, özünde grev hakkını gasp eden yasa maddesiyle ortadan kaldırmıştı.
Uzun bir süreç sonrasında yargıdan bu kararı geri döndürebilseniz ne olacak ki? İşkolunun diğer sendikaları ile çoğunluk işçi için sözleşmeler yürürlükte, arada işçinin çalışma hakkı üzerinden oynanacak oyunlar, baskıları varın siz düşünün. Bize özgü asıl tuzak yasal oyunları kamuoyu göremeyecek bile... Sendika ve işçinin üretim ilişkileri içinde en güçlü oldukları süreçler için grev hakları yok ki... Sözleşme masasında haklarını alamadıklarında ya takvime bağlı sınırsız greve, ağır bedel ödetilmeye zorlanacaklar ya da sözleşme yetkisi, hakları boşa düşecek. Unutulmuş sendikal hakları düzeni içinde bu yasal yasakların anlamını, işçiler ve sendikalar için bedellerini anlatabildiğimi bile sanmıyorum... Metal işçilerinin ülke ve dünya emek hareketinden dayanışma gücü alarak direnme çabaları öylesine özel ve anlamlı ki...
 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları