Şükran Soner
Şükran Soner soner@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

‘Ilımlı İslam’ projesi ters tepti

12 Kasım 2019 Salı

Amerika’nın ters tepen projesi “Kemalizm”in değerlerini yüceltti. Atatürk’ün aramızdan ayrılışının 81. yıldönümünde halkın liderine koşusu, dünyada böyle sevilen başka bir liderin görülmedini gösterdi.

Birinci, İkinci Dünya savaşları, iki kutuplu dünya düzeninin soğuk savaşları sonrasında, Amerika odaklı tek kutuplu dünya düzeni düşleri içinde, bilimsel teknolojik devrimlerin dünya ölçeğinde toplumsal ilişkileri, çelişkileri hızlandırması ile doğru orantılı, medya güdüleme gücündeki patlama odaklı gelişmelerde, bizim ülkemize dönük olup biteni kavramada sınıfta kaldığımızı yadsıyacak halimiz yok.

Hani iki dünya savaşının ağır bedelleri sonrasında göreceli insan hakları odaklı, uygarlığın, demokrasinin gelişmesi bağlantılı evrensel değerlerin yükselişi de gündemdeydi ya..Gelişmiş Batı dünyası, aralarındaki çıkar savaşları içinde birbirinden kanlı iki büyük savaşın ardından insan odaklı evrensel değerlere, hak kazanımlarına, demokrasiye, uluslararası sözleşmeler ilkelerine sıkı sıkıya sarılmış gibiydiler ya..

Osmanlı, Batı toprakları içinde doğası gereği daha az, İsam dünyası, Ortadoğu’da çok daha geniş boyutlarda ustalıklı emperyal planlarla parçalanmıştı.. Mustafa Kemal’in devrimci önderliğinde, kurtuluş, kuruluş savaşları destanlarının yazılmasının ardından, zorlu pazarlıklarla Lozan’da taçlandırılan anlaşma ile laik Türkiye Cumhuriyeti kurulmasını başta İngiltere, Avrupa ülkelerinin önemli çoğunluğu hiç sindirememişlerdi. Amerika ise imzalamayarak reddetme yolunu seçmişti.

Garip bir çelişki gibi AKP’nin Gülen Cemaati ile kurulan iktidarları ittifakının ideolojik ayağında Amerika ile stratejik ortaklık, BOP projesi, dahası Irak işgalinde Türkiye topraklarından girişi de veren “tezkere” sözleri yok muydu? Cemaatin 170 kadar ülkeyi kapsayan Amerika örgütlenmesi ayağından ise “ılımlı İslam, yeni Osmanlıcılık” tezleri dünyaya yayılmaktaydı. Tek kutuplu dünya ideolojisinin pazarlamasında mutlu sonun; zengin kuzeyin tek kültürlülük olarak ilan edilmesiyle kalınmamıştı. İslam dünyasına yönelik evangelizmin bir tür yorumu ılımlı İslamla egemen olunması, diğer dinler ve kültürler için de, Soros simge sermaye çıkarları odaklı “demokrasi cephesi” ile, kırmızı, turuncu karanfil darbeleriyle girilmesi öngörülmüştü.

Ulus devletlerin tarihe karıştığı tek kutuplu, tek kültürlü dünya egemenliği ideolojisinde, Osmanlı İmparatorluğu’nun uzun soluklu ayakta kalmasının sırlarından yararlanılabileceği söyleniyordu. Bizler bir yanımızla çok kaygılı, diğer yanımızla azıcık alık alık, emeprayalizme karşı ulusal kurtuluş savaşımı vermek isteyen dünya ülkelerinin örnek aldığı Mustafa Kemal’in liderlik kimliğine yönelik ilan edilmiş savaşımın perde arkasını kavramaktan uzakta kalmıştık. Kendi dünyalarının diktatörlerini, tarihlerini sorgulamadan, Mustafa Kemal’in devrimciliğinin diktatörlük olarak hedef alınmasını, bizim tarihimize, liderimize yönelik düşmanlığı, hesaplaşmayı okumakta zorlanıyorduk..

Paylaşımda eşitlikçi, devrimci, ancak demokratikleşmede defolu Sovyetler Birliği’nin, evrensel değerler, insan hakları, demokrasi sloganları ile parçalanması projesinin ardından yaşanan travmalarda bizden önce Sovyetler Birliği çatısı altında kültürel bağları güçlenmiş ülkeler uyandılar. İslam ağırlıklı, Türkilerin başını çektikleri ülkelere demokrasi gelemese de, tuzak kokusunu bizden önce aldılar. FETÖ’cülüğe çok çabuk kucak açma projelerinden geri dönüşleri gerçekleştirdiler. Bizimkiler çok daha geç 17 Aralık operasyonları üzerine gelen 15 Temmuz darbesi ile ancak şoklu uyandılar.

Şimdilerde zorunlu olarak laik Türkiye Cumhuriyeti, Atatürk devrimciliğini tanıyor konumundalar. İçlerine sindiremediklerini, Mustafa Kemal’in anıldığı 10 Kasım gününde bile, Osmanlı’yı övmekten, devrimleri yermekten vazgeçemiyorlar. Çok sinirli, bir o kadar öfkeli çıkışlarında kavga, polemiklerle çark edişlerinin ayıplarını kapatma adına en azından seçmenlerini tutabilmek uğruna yeni yeni gerekçelerle, dünya tarihinde bir örneği yaşanmamış, Atatürk’ün aramızdan ayrılışının 81. yılında yaşanan büyük coşkuyu gölgelemeyi düşlüyorlar. Güneş balçıkla sıvanabilir mi?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları