Şükran Soner
Şükran Soner soner@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

İktidardan 6 kez gidip 7 kez gelebilmek...

18 Haziran 2015 Perşembe

Demirel’in siyasi lider olarak bu başarısının Guiness rekorlar kitabında yeri olmasa da, rejimi demokrasi olan ülkeler tarihinde tek örnek olduğu kuşku götürmez... Diyeceksiniz ki gelişmiş demokrasilerde, İktidardan düşürülmenin, “şapkasını alıp gitmenin” örneği pek de yaşanmadığına göre, ancak seçim kaybetme, bir başka seçimde yeniden seçilebilmenin sınırlı örnekleri yaşanmıştır... Gelişmekte olan ülkeler siyasal tarihlerinde ise sandığın demokrasinin aracı olarak kullanılmasında sorunlar yaşandıkça, dünya düzeninin işleyişi ile de bağlantılı, dönemin ruhu ile de uyumlu, ya askeri ya da sivil diktatörlük arayışları ile düzenin yürütülmesi kolaycılığına sapılmaktadır...
Cumhuriyet’in çok partili döneme geçiş başarısının üzerine, iktidarda büyümenin gücünü, rejimin sivil otariterleşmesinde arayan Demokrat Parti.. Kamu kurumlarını ele geçirme, kamu kaynaklarını kullanma, demokratik hak arama araçlarını; basını, muhalefet partileri, tüm sivil örgütlenmelerini susturmakta bulan icraatlarıyla siyaseten ittifak içinde olduğu iç-dış odakların çıkarları için de sorun yaratma noktasına geldiğinde, ABD’den de vize almış 27 Mayıs askeri darbesi yaşandı... Demokrasiye daha donanımlı anayasal, yasal düzenle geçiş sözü, Kurucu Meclis oluşturulması; gerçekten Cumhuriyet tarihinin üretilebilmiş insan hakları, sendikal, örgütlenme başta demokratik haklar, basın, düşünce özgürlüğünde en donanımlı anayasası, yasaları kazanımlarımız olsa da... Albaylar cuntası olarak anılan askeri darbenin rejimin dönüştürülmesine ilişkin iç çatışmaları da içinde, Yassıada yargılamaları, DP’nin lideri Menderes içinde üç idam insanlık, hukukun katledilmesi suçları olarak, demokrasi tarihimize yüz karası olarak yazıldı...

***

Sivil siyasal düzene geçişte toplumsal tepki, DP’den daha muhafazakâr kimlikle, devamı olarak kurulan AP’nin, lideri Demirel’in yıldızını parlattı... 1961 Anayasası, yasaları ile gelen demokratik özgürlükler, sendikal haklar ile birlikte yoksul ülkenin halkının çoğunluğu adına solun siyasal partiler, sendikal, meslek örgütleri içinde önlenemez yükselişini de getirmişti. “Süleyman hep başbakan, başbakan hep Süleyman” içeriğinde siyasal mizahın ağır bastığı şarkının sözleri, müziği eşliğinde, dün gün boyu Demirel’in ölümünün ardından televizyon kanallarından yapılan yayınlarda... Ülkeyi bu en uzun soluklu yönetebilmiş, sağın güçlü siyasal liderinin, yaşamından, paylaşmışların anılarından, kendi söylem ve değerlendirmeleriyle de desteklenen dönemeç kesitleri... En çok da her koşulda var olan hukuk devletinin sınırları içinde kalma çabalı iktidar, yönetim anlayışından, demokratik hoşgörüsünden örnekleri izledik...

***

Sağın muhafazakâr lideri, iktidara geldiği günlerin ilk icraatları ile 1961 Anayasası ve bağlantılı yasalarının getirdiği özgürlüklere, solun güçlenmesine, emek, çalışan haklarının, ötekilerin özgürleşmelerine karşı ideolojik var oluşu ile bağlantılı savaş ilan etmiş bir lideri, bugün öncelikle hukuk devleti işleyişi, demokrasinin savunucu olarak görebilme noktasına nasıl geldik? Ya da muhafazakârlığın lideri olarak siyaset yaptığını hiç saklamamış, 6 kez gönderilip 7. kez gelebilmeyi başarmış Demirel, siyasal birikimleri, deneyimleri ile nasıl oldu da aramızdan ayrılırken hukuk devleti, demokrasinin savunucusu algısı ile veda etmeyi başardı?Ülkemiz için “lüks ve bol gördüğü” özgürlüklerin kısıtlanması, yasaklanmasını şiar edinmişken, iktidara geldiği her süreçte evrensel emperyal düzen, çıkarlarla da uyumlu, sermaye çıkarlarından yana modellerin uygulanmasına öncelik vermişken, nasıl olmuş da en çok köylülerden, yoksullardan oy alabilmeyi başarmıştı?

***

12 Mart, hele de 12 Eylül askeri darbeleri özünde o bol diye yakındığı anayasa, yasal özgürlüklerin, hukuk devleti düzeninin kalıpları içinde istenen ideolojik operasyonların gerçekleştirilmesine elvermediğinden götürülmesi ile ilişkili olabilir mi? Lüks bulduğu hak ve özgürlüklerin kısıtlanması, yasaklanmasında siyaseten liderlik yapmış olsa bile, besbelli düzenin koşullarının beklentisi rejimin otoriterleştirilmesi yolunda acımasız yürümeyi başaramayan ya da reddeden kimliği, siyaset anlayışı olabilir mi? Hani “sokaklar yürümekle aşınmaz” diyen demokratik hoşgörülü duruşları, şiddet isteyen duruşları, çatışmalar, çatışmaların dönemeç noktalarında “şapkasını alıp gitmeyi bilmesi” 12 Eylül süreci değerlendirmesinde “Ekonomik modelim uygulanırken çok kan akıtılıyor” karşı duruşu... Bizi, hepimizi demokrasi, insan hakları adına Demirel simge “siyasal yasakların” kaldırılması savaşımında buluşturmadı mı?.. Işıklar içinde yatsın...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları