Şükran Soner
Şükran Soner soner@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Hrant Dink’ten Gezi’ye İktidarları Sorumlu...

21 Ocak 2014 Salı

Medyamız eski yıllardan kalan alışkanlıkla sansür etmeden, ancak içeriğini teğet geçerek, olabildiğince değerinden az yer vererek haberleştirdiler... Gündem yoğunluğunda öldürülüşünün 7. yılındaki anma önemli haber değildirle açıklanamaz... Katılan kalabalıklar, hele de 7 yılın içinde yaşananların birikimleri ile öldürülüşünden, tetikçilerinin yargılanışına, İktidarlarının sorumluluğunda olup bitenlerin, gerçeklerin doğru okunabilmesine ilişkin... Yüklenen anlamlar, katılımcıların temsilcilik nitelikleri, on binler üzerinden atılan sloganlar, pankartlarla sorgulananlar, protesto edilen olgular, gerçekliğe ilişkin varılan yargılarıyla.. sayısız derslerin çıkarılabileceği içeriklerle dopdoluydu...
Kuşkusuz kuru haber diliyle, aktarılmış birkaç bildik sloganla özetlenmiş haberlere bakıp, katıldığınız ya da katılmadığınız pek çok slogan, içerik sonuca varmış olabilirsiniz... Medyatik algılama çarpıklığından etkilenmemeniz için, öncelikle Cumhuriyet okurlarının çok farklı kimlik ve renkleri ile önemseyeceklerini umduğum kimi öze ilişkin satır aralarını günlük haber değeri kalmasa da sizlerle paylaşmak istiyorum... Öncelikle bütün faili meçhul katliamlarda olduğu üzere, yakın tarihimizdeki toplumsal birikimlerimiz, örgütlülüklerimizle almakta olduğumuz demokratikleşme, çağdaşlaşma, laiklik, insan hakları, barış içinde özgürlükçü, birlikte yaşama kararlılığımızı kıran Hrant Dink cinayetinde kirli büyük oyunu kırmaya yönelik alınmış bir sonuç olmadığı inancı egemendi...
Dink’in cenazesinin yüz binlerle kaldırıldığı günden bugüne bu inancı paylaşanların olup bitenlere, gerçeklere ilişkin algılamaları, doğal olarak umutlu bir geleceğe yönelik toplumsal ittifaklar, cephelerde ise 7 yıl gibi kısa bir sürecin deneyimleri, yaşanmışlıkları ile çok büyük bir değişim yaşanmıştı... Hrant’ın öldürüldüğü tarihte kanka olanlar, İktidarı paylaşanlar, şimdi kan davası boyutunda aralarında çatışanlar toptan Hrant Dink’in katledilişine karşı duruşlarından, siyasal çıkışlarından vazgeçmiş gibiydiler. Katliamı protesto etmek üzere ilk yıllar çok yoğun katılımlar, sloganlarla çocuk tetikçinin arkasındaki gücün İktidar ortaklıklarından önceki Cumhuriyetin damgasını taşıyan “derin devlet” olduğunun etkin kampanyalarını yapmışlardı...

***

Kaderin cilvesi mi denebilir?.. Bu yıl da on binler tetikçilerin arkasındaki gücün “derin devlet” olduğu algılaması, protestosunu öne çıkardılar... Ancak bu kez Hrant Dink cinayeti açısından en azından derin devlet, tetikçilerin arkalarındaki güç algılamasında öne çıkarılan adres, şimdilerde aralarında hesaplaşan ortakların “ikisi birden”di... Sayısız pankart ve sloganda hem polis, hem yargılama, hem de İktidarlarının doğrudan sorumluluğuna ilişkin “ikisi birden” vurgulaması yerleşik yargı olarak baskındı... Siyasal İslamcı cephe adına toptan ortalıktan yok olmaları, on binlerin içinde simgesel bile gelmeyişleri yetmezmiş gibi, görevli polislere cinayeti işlemiş tetikçinin uzunca yıllar kafatasçılıkta simge gibi kullanılmış beyaz beresini taktırmak gibi bir siyasi şov da yaşandı. İçimden cemaat cephesinin Erdoğan cephesinden yeni bir intikam atağı diye düşünmüştüm ki... Birinci ağızdan valinin açıklamasını bir yerlere oturtamadım...
Bu arada izni alınmış, Hrant’ın Arkadaşları örgütlülüğünün sorumluluğunda her yıl yapılan yürüyüş için, metronun, Gezi Parkı’nın kapatılması niye? Yanıtı, yok sayma, unutturma çabalarına karşın, toplumsal dinamiklerin, yaşanmışlıkların, alınan derslerin kaçınılmaz sonucu yeni toplumsal cephede, bu yılki anmaya katılan çoğunluk temsil yeteneği olanların ortak duruşlarında. İktidarları, kirli çıkar düzeninin tetikçi kullanan ittifakları, bu yeni ortak cepheden ne kadar da çok korkuyorlar? Evet bu ülkede yaşamak isteyen, yaşananlardan da kaygılı ne kadar çok kardeşlik, barış içinde birlikte olma özlemi içinde Ermeni vardı? Hiç tanımadıklarımın gözlerinden okuduğum, “iyi ki siz de geldiniz” diyen bakışlardan çok etkilendim, mutlu oldum... Beni her toplumsal etkinlikte en çok büyüleyen “Ne kadar çok genç ve kadın vardı” gerçeği, bir o kadar güzel bir gelecek anlamı kazandırıyor...
En umut vericisi, on binlerin ortak dilinde yerleşik, “Gezi ruhu” ile gelmiş taze güç, değerlerin katkısı sayılabilir mi? Ortak bir gelecek yaratma özleminin ağır bastığı bu havada... Hayır, şenlik hiç yoktu... Oyunun bozulabilmesinde en zor olanın, oyun kuruculara karşı savaşım vermek olduğunun bilinciyle, Hrant cinayetinde anlamlı hiç yol alınamamış olunmasının baskısı, alınacak yolun zorluğunun algılanmasının ağırlığı vardı... Eşlik eden “Sarı Gelin” türküsündeki özgün kadın sesi, müzik... Ortak duygular için ne güzel bir payda, paylaşım aracıydı?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları