Hangisi Doğru? Hepsi, Hiçbiri?..

14 Kasım 2013 Perşembe

Aylardır AB-ABD medyasında yer almış röportajlar, haber, yorumlardan öğreniyoruz... İktidarlarının Suriye politikasında muhalefeti destekleme adına radikal İslami örgütlere Türkiye üzerinden verilen desteklerin bilgileri yer alıyor... Türkiye, Suriye politikaları nedeniyle sürekli uyarılıyor... Suriye’de Esad iktidarına karşı iç savaşta önce Türkiye’nin önde etkin yer almasını isteyen Batı cephesi, öncelikle Erdoğan iktidarına etkin roller biçmişken uzayan iç savaş sürecinde dengeler çok değişti...
Suriye’de Esad karşıtı direniş örgütlenmesi öngörülemeyen, tehdit olarak algılanan bir biçimde radikal siyasal İslamcı dış odaklı terör örgütlerinin denetimine geçti. Türkiye’nin Esad’ın götürülmesi projesinde BM, NATO, ABD, AB politikaları ile uyum sorunu yaşadığı gündeme geldi. Hele de Suriye gelişmelerinde Rusya, Çin, hatta İran’ın, Batı dünyası stratejilerini de değiştirecek etkin roller üstlenmesi ile işin rengi değişti. Erdoğan iktidarı El Kaide türevi Suriye’deki çatışan Sünni terör örgütlerinin arkasında duran damgalamasını yedi.
Yüz binlerce sığınmacıya kapı açılması, insani yardım boyutuna söylenebilecek söz yoktu... Ancak Suriye’de El Kaide türevi radikal İslamcı terör örgütleri kapsamında çatışanların her tür gereksinimlerini Türkiye üzerinden sağlandığı iddiaları, Suriye’de savaşıp Türkiye’de tedavi oldukları, dinlendikleri, sınırın sınırsız açık tutulduğu görüntüleri bizim medyamızdan çok Batı medyasında giderek öne çıktı. Esad’ın ustalıklı siyasi bir taktiği olduğu söylenen Suriye Kürdistanı, özerklik projesi bu işin turnusol kâğıdı işlevini de yerine getirdi...
Sınır tanımayan kurşun ve bombaların bizim topraklarımızda can güvenliğini ortadan kaldırması gerçeği ile ancak ilgilendiğimiz, sınırımız boyunca Suriye Kürtleri “PKK’ye çok yakın PYD ile” El Nusra örgütünün aylardır sürdürdükleri kanlı çatışma, sınır hattı boyunca da bölgeyi ele geçirme savaşları söz konusu tartışmaları somut suçlamalarla Türkiye’ye de taşıdı... Başından beri sınır hattından Türkiye’ye taşınan yaralılar üzerinden, bölgedeki vatandaşlarımızın kullandıkları hastanelerde “Katillerimizi, kanlılarımızı bizimle aynı hastanelerde tedavi edemezsiniz...” sloganlı sayısız protesto eylemi, polisle şiddetli çatışma sonucu ancak dağıtılabildi.

***

Patlayan bombalı cinayetlerle, sabotajlar yalama olmuş en uzun sınır kapısının durumuna tepkiler, sınır kontrolü önlemlerini getirirken yeni gelişmelere karşı protestolar da yaşandı... İktidar, Sünni radikal siyasi İslamcı direniş örgütlerine sahip çıkarken, akrabaları Türkiye’de yaşayan Suriye Kürtlerine karşı düşmanca önlemler alındığı, yaşamsal insani yardımların engellendiği öne sürülürken bu kez sınırın kapatılmaması yolunda direniş eylemleri gündeme girdi...
Sonuncusu Meclis’e türbanın girmesi gündemli BDP sözcüsünün tutanaklara giren açıklaması ile öğrendiğimiz, kadın belediye başkanının sınırdaki açlık grevi ile protesto eylemi idi. Çok sıkı tutulduğu anlaşılan, medya gündemimize giremeyen açlık grevine sağlık sorunları nedeniyle BDP yönetim kadrolarının yer aldıkları bir büyük dayanışma mitingi ile son verilirken tabii ki bir kez daha çok büyük bir kalabalık ile polis arasında çok sert bir çatışma, dağıtma ile noktalandı. Satır arası BDP eşbaşkanları hükümetle sınır uyuşmazlığının anlaşma ile noktalanmış olduğunu, duvar örülmesinin durdurulduğunu, aslında bu nedenle eyleme, direnişe son verildiğini de duyurmuş oldular. Bölgeden gelen son haberlerde Suriye özerk Kürdistanı Rojava projesi adım adım yol alıyor...
Bu arada komşu dört ülkenin Kürtlerini buluşturacak Kuzey Irak toplantısı çok hızlı gelişmelerle bağlantılı bir kez daha ertelenmişti ki... Bizim için sürpriz Başbakan Erdoğan’ın bu hafta sonu Diyarbakır’da gerçekleştireceği büyük Kürt açılımı projesi atılımı, Barzani buluşması bomba gibi medya gündemimize düştü. Oysa Tatlıses-Şivan ortak konseri ile taçlandırma projesinin aylar önceden hazırlığı yapılmış olmalı. Ne gariptir ki Ahmet Türk’ün “Barzani, Diyarbakır’daki Nevruz kutlamaları davetimize gelmemişti” sitemi ile birlikte yeni duydukları, şaşkınlıklarını belirten sözleri de var. Erdoğan’ın, Kürt açılımı üzerinden Diyarbakır atağı yorumlanırken elbette Kuzey Irak ile kurulmuş, pek çok büyük ülke, dahası kıtayı aşan ölçeklerdeki çok büyük ticari çıkar bağları tartışmalı değerlendirmelerde hemen öne çıkan veriler arasında. Elbet Suriye Kürdistanı şokuna karşı Irak Kürdistanı ile bağları güçlendirme, siyasi taktik olarak sayılıyor...
En merkezde vurgulamalar arasında ise iktidarlarına destek niteliğinde “ABD, Batı dünyası ile kopan ilişkileri onarma, komşularla sıfır sorundan hepsi ile kriz sorunu sürecine geldikten sonra dönüş adımları, çabaları...” var.
Dünkü Zaman’ın manşetinde Bakan Derviş’in “El Kaide’ye destek vermiyoruz, algı gerçeğin önüne geçti” savunması çok çarpıcı. İktidarlarının ilkesiz, ölçüsüz hızlı dönüşleri ile başımız öylesine kötü dönüyor ki... Korkularımız, kaygılarımız katlanıyor...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

‘5N1K’ 26 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları