Şükran Soner
Şükran Soner soner@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Güç el değiştirdikçe...

07 Kasım 2015 Cumartesi

Dün suçlularla mağdurların toptan el değiştirildiği siyasi davalar, kimilerinde bir öncekinin kararları ile yenilerin iddianamelerinin üst üste çakışmaları bağlantılı, ana haberlerde ağırlıklı gündemde yer aldılar... Hukukun, insan hakları, hukuk devleti düzeni, demokrasi ile ilişkisi kurulmadan, iktidara egemen askeri-sivil hiç fark etmez gücün güdülemesinde işletilmesinin trajik kaçınılmaz sonucu... Yargı bağımsızlığının, insan hakları, demokrasi için en önemli gösterge, pusula olması gerektiğinin de kanıtı. Demokrat, insan hakları savunucusu geçinenlerin de, öncelikle siyasi ya da en temel insan haklarına ilişkin duruş sınavlarında yaşamsal ayıraç, gösterge...
Kendi siyasal görüşleri, inançlarına bağlı, işlerine gelen yargılamalarda hukukun işleyişinde duyarlı ya da duyarsız olduklarına bakılarak; gerçekten insan hakları-demokrasi savunucusu olduklarına ya da tam tersi sadece kendi çıkar ve siyasi cepheleri için demokrat, karşıtları için faşizan oldukları sonucuna varmak gerek...
Türkçesi yaşam boyu solcu geçinmiş, 12 Mart-12 Eylül süreçlerinde bedel ödemiş kimliklerin, sadece faşist, derin devlet bildikleri taraflar, örneğin TSK kadrolarının İktidarlarının kabaca 10 yıllık İktidarları sürecinde haksız, şimdilerde sahtelikleri ortaya çıkmış gizli tanıklıklar, sahte belgelerle yargılanmalarına, çok ağır artık geri dönüşü olmayan bedeller ödemelerine göz yumma lüksleri yoktu. İnsan hakları, hukuk devleti, demokrasi sınavlarından çakmış bulunuyorlar. Aynı çerçevelerde İktidarlarının, çok bilinen nedenlere İktidarları-Cemaat ortaklığının bozulması sonrası liderlik odaklı tek elde toplanması sonrası, bu kez paralel de içinde yeni terör örgütleri toptancı algısı yaratılmış olarak insan hakları, hukukun işleyişine değil alkış tutmak, seyirci kalmak da, değişen güç odaklarına bağlılık yargının ele geçirilmiş uygulamalarında yeni sivil darbe hukuku işleyişine suç ortaklığı yapmak anlamına gelecek...
İnsan hakları savunuculuğu, hukuk devleti düzeninin işleyişinin yanında duruşun tek reçetesi, bağımsız yargının işletilmesi, İktidarları gücünün ister askeriister sivil fark etmez etkisinin sıfırlanması savaşımından geçer. En önemli göstergelerden biri de gönlümüze, çıkarlarımıza, aklımıza ters düşen siyasal, toplumsal, bireysel yargılamalarda aynı adalet terazisinin ağırlığı için savaşım verebilmektir...

***

Cumhuriyet gazetesi, yazarları, dönem aydınları üzerinden örneklersek... Sevgili İlhan Selçuk Ağabeyimiz, aydınlanma bilgemiz 12 Mart-12 Eylül askeri darbelerinin de İktidarlarının sivil darbe hukuku süreçlerinin hepsinden birden ağır bedel ödeyenlerin içindeydi... Yakın gözlemim, ağır işkenceden geçirildiği 12 Mart sürecinden, gazetenin pek çok kez kapandığı 12 Eylül’den sarsılmadan geçmiş, İktidarlarının 12 Eylül’ü, Ergenekon- Silivri yargılamalarından, kalp krizi sonrası onur kırıklığı asıl darbe yaşama sarılamamıştı... Danıştay tetikçileri, Cumhuriyet’e bomba atanlarla aynı terör örgütünün, birbirinden iğrenç, insanlık dışı yazılmış senaryoların suçlamalarının ortak sanığı olmayı içlerine sindirememek çoğunluk dönem sanığının en ağır moral yıkımıydı...
Dönemin Genelkurmay Başkanı Başbuğ’un dünün haber yayın akışları içinde görüntülü verilen isyanında da, TSK üst kademe komutanlarının camiye bomba atma suçu ile karalanmalarına duyduğu isyan benzer duyguların yansıması olmalı.
12 Eylül askeri darbesi sürecinde DİSK davası yargılanmasında, DİSK’in bütün dönemler seçilmiş yöneticilerinin Marksist-Leninist illegal terör örgütü üyesi olarak suçlanmaları, önce ağır iskenceden geçirilmiş olarak 4 yıl tutuklu kalmaları sonrasında davanın düşmesi ne kadar trajik bir örnekse, ders alınmamış olması, hele de sivil İktidarları eliyle, iki ters güç odaklı, ters işletilmesi bu kez sivil darbe hukuk düzeni açısından aynı ölçeklerde ürkütücü değil mi?..  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları