Şükran Soner
Şükran Soner soner@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Ergenekon Yargısı

12 Mart 2013 Salı

Dünkü Silivri, Ergenekon yargılamasını izlerken, ister istemez 12 Mart - 12 Eylül askeri darbeler yargılamalarından bilincime kazınmış görüntüler sinema şeridi gibi gözlerimin önünden geldi geçti... ABD onaylı, AB siyasal yapılanmasından örtülü destekli bu iki askeri darbenin ortak (birincisi yetmediği için ikincisi ile tamamlandı) çerçevelerinde, Türkiye’nin yeni dünya düzeni çarklarındaki, rol modelde yerine oturtulabilmesi vardı... 27 Mayıs askeri darbesi, darbecilerin çok tartışmalı iç çelişkileri, Batı dünyasının destek amaçları bir yana, 1961 Anayasası, kısaca (212 olarak bilinen basın özgürlüğü ve 275-76 sendikalaşma-toplu pazarlık hakları yasaları...) örgütlenme hakları ile birlikte düşünce özgürlüklerinde, demokrasilere açılımının önündeki engeller kaldırınca, ülke iç dinamikleriyle, besbelli öngörülmeyen büyük bir gelişim sürecini yaşamıştı...
Türkiye’nin köşelere sığdırılamayacak kadar çok yönlü, boyutlu toplumsal kazanım, birikimleriyle, dünyada nerede ise örneği olmayan bir hız ve etkinlikte, sola, demokratik-sendikal-siyasal örgütlülüklere açılımla, toplumsal haklar kazanımlarda öngörülmeyen hızda bir gelişimi getirdi. Türkiye algılanması tam yaşanmamış olsa da topu topu 17 yıl içinde, yaşanan büyük çalkantılara karşın, dünyanın en yüksek oranlı sendikalaşmasını, nerede ise kesintisiz bir gelir dağılımı olumlu paylaşımı ile birilkte, ücret ve çalışma koşulları iyileşmesi sürecini tüm emeği ile geçinenler için kazanmış, gerçek insan eksenli demokrasiden yana kazanımlarda nerede ise en hızlı yol almış gelişmekte olan ülkeler içinde tek örnekti. En sağ-liberal karşı örgütlenmelerin panikle karşıt, önlem arayışları kaçınılmaz gündeme girecekti. Sandıktan çıkan sağ liberal partilerle bu toplumsal gelişimin önü, hızı kesilemediği içindir ki ters köşeden 12 Mart-12 Eylül askeri darbeleri ile destek verilecekti...
Askeri darbeler destekli, 12 Mart-12 Eylül darbe hukuku uylgulamalarındaki ağır insan hakları ihlalleri, işkenceler, yargılamalarla sol örgütlenmelerin, moral değerlerin üzerinden silindir gibi geçilmesi, 1982 Anayasası, yasaklı düzen için 2821-22 sayılı yasalar, örgütlenme, düşünce özgürlüğünün önüne konan yasaklamalar.. hepsi birbirine eklemlenmiş önlemler... Özalizmin gelir dağılımını bozma, piramidi düzeltme operasyonu, serbest piyasalar düzeni açılımları, düzen, çaktırmadan rejim, Türkiye’nin dünya dengeleri içindeki rol model değişiklikleri bütün bu sayededir...

\n

***

\n

Düzenin çarklarının sürekli işletilebilmesine yetmemiştir... Koca bir tarihin, kazanımların, birikimin ürünü toplumsal dinamikler Özalizmi referandumla, işçi haklarına dönük, gelir dağılımı emek hakları paylaşımında, bahar eylemleri, büyük Zonguldak madenci direnişi, yaz eylemleri ile kırınca.. Çok çıplak bir gerçeklik olarak bozulan gelir dağılımı dengelerinde birçok yılı birden düzelten gelişmeler yaşanınca, Özalizm Köşk’te Cumhurbaşkanlığı görevi sürerken göze batar biçimde kırılmış oldu. Sonrasında kolay dikiş tuturulamadı... Koalisyon iktidarlarında yaşanan büyük sosyal çalkantılarından daha önemli olarak küresel düzenin en çok yoksul güney dünyası için öngördüğü siyasal reçetelerde büyük değişimler gündeme girdi. Sistem, zengin kuzey dünyasının ayakta duruşu, yoksul güney dünyasındaki parçalanmalar, ırklar-dinler eksenli çatışmalardan beslenecekti... Türkiye’nin bu rolden üstüne biçilen payı alması kaçınılmazdı.
Uzatmadan Ortadoğu’nun yeniden paylaşım dengelerinde, dünyanın pek çok bölgesinde yaşama geçirilen yeni paylaşım savaşlarında en etkin araç olarak kullanılan alt kimlikler, ırklar ve mezhepler üzerinden yeni haritalarla ülkeler oluşumunda, evrensel insan hakları, domokrasi, hukuk devleti düzeni, sosyal devlet, sendikal haklar kazanımlarının pabucu dama atılmıştı. Emperyal çıkarların korunmasında ise gelişmekte olan ülkelerde askeri darbeleri kullanmanın maliyeti çok fazla yükseldiğinden, önce doğrudan demokrasiyi getirme, terörle kaynağında savaşma adına askeri müdahaleler gündeme girecekti.
Bu yolun maliyeti çok çabuk çok yükselip, zengin kuzey dünyasının yeni krizinin odağını oluşturunca da, uzaktan kumandalı denetim yöntemleri arayışları gündeme girdi. Bölge halklarının ırk-din eksenli çatışmalar, iç savaşlar batağında denetlenmesi reçetelerinde henüz sihirli anahtarlar bulunmuş değil. Yanılma-deneme yöntemleri sürecindeyiz. Tek gerçek bütün dünyada, en yukarıdan en aşağıya doğru emeği ile geçinenler için geçerli bir sosyal damping, haklar kaybı, işsizlik patlaması, yoksullaşma, yoksunlaşma süreçlerinin kaosunun ortaya çıkışı.
Türkiye dengeler değişiminin tam ortasında, ya giderek daha ayrımcı, ırk ve mezhep çatışmalarının batağında iç savaşlarda yüzyılların gerisine çekilen ülkelere, diktatoryal düzenlere doğru, bataklığa sürüklenecek.. ya da geriye çekilmiş olsalar da evrensel değerlerle ayakta kalmanın çıkış yolunu bulmaya çabalayanlar arasında durmaya çalışacak. Ergenekon-Silivri yargılamalarına bir de bu sonuçları ile bakabilsek...

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları