Şükran Soner
Şükran Soner soner@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Diktatoryal Güç = Darbe, Çete, Yolsuzluk...

18 Ocak 2014 Cumartesi

İki aydır beynimin bir kenarına takılmış, hiç aklımdan çıkmıyor, sizlerle paylaşmaya da içim elvermiyordu. Karagümrük esnafının sıralandığı dar yoldan geçerken selam veren kişi Başbakan Erdoğan’ın sınıf arkadaşı olduğunu söyleyerek söze girmiş, zaten aksanından da çok anlaşıldığı üzere ayrıca hemşerisi olduğunun altını çizmişti. Benim gibi düşünenlerin televizyon açık oturumlarındaki sabırlı, yumuşak eleştiri dilime kızmalarına karşın, İktidarları cephesinden en azından dinlenilebilir, katlanılabilir katına çıkmama yaradığının ne zamandır ayırımında, sevecen olmasa da konuşmaya, dinlemeye, tartışmaya yatkın insanlarla karşılaşmaktan hoşnuttum...
Yanılmamıştım, gelişmeleri de yakında izlediğini ortaya koyan bir değerlendirmeden sonra, aklımdan çıkaramadığım cümlelerini sıralayıverdi. “Sağlık sorunlarından sonra, uygun bir biçimde ayrılabileceğini, sevgiyle uğurlanacağını ummuştum. Olmadı, korkarım yolu Yüce Divan’a kadar uzanacak. Kızsam da, her yaptığını onaylamasam da candan seviyorum, başına gelebilecekler için üzülüyorum...”
Etkilenmiş, yine de olup biteni yakından izleyen bir kişinin sağduyulu öngörüleri çerçevesinde değerlendirmiştim. 17 Aralık’tan yaklaşık bir ay kadar önce duyduklarımı, o tarihe kadar genel bilgilendirmelerle kendi adıma gazeteci olarak yeri geldikçe, konuyla ilişkili olarak hep vurguladığım örneklerde olduğu üzere, yaşamın her alanına dönük sivil diktatoryal eğilimleri içeren İktidarları icraatları çerçevesinde algılamıştım. Yüce Divan çağrıştırması elbette demokratik düzen işleyişi ile uzaktan yakından ilişkisi olmayan İktidarları icraatlarının, aşırı rant, kâr, vurgun düzeni yaratmadaki kaçınılmaz kirli sonuçları üzerinden olabilirdi. Etkilenmem, iktidarları cephesinden seven birinin ağzından duymamla ilişkiliydi...
17 Aralık, sonrası asla öngöremediğimiz İktidarları paylaşım ortaklarının, karşılıklı operasyonlar “darbe, çete, yolsuzluk...” üzerinden suçlamalarla bir diğerini yok etme, insan hakları, hak-huk, hukuk devleti, demokratik düzeni sınır tanımaz katletme savaşlarında, sonu, olabilecekleri öngörmeden çok uzakta olsak da, Yüce Divan’ı 17 Aralık’tan önce görebilen kişinin İktidarları cephesinin içinden, bize kapalı, sesiz ve derinden yıllarca yürütülmüş savaşların ayrıntılarını görebildiğinin ayırımına varıyorum..

***

Sandıktan çıkmış güçlü, uzun soluklu iktidar algılamaları, günümüz piyasalar düzeni, sermaye çıkarlarının kutsalları olsalar da.. Emperyal, piyasalar düzeninin sonunda en ağır vurulması, çarpılması sonucunu da üreten, elmalarla armutların asla toplanamayacağı kimi doğa yasası niteliğindeki gerçekleri unutmamakta besbelli yaşamsal yararlar da var... Askeri-sivil, diktatoryal güç kullanımına olanak tanıyan düzenlerin, insan hakları, hukuk devleti, laik demokratik düzen ile ilişkilendirilebilmeleri olanaksız. Diktatoryal güç kullanımına olanak tanıyan düzenin çarkları, işleyişi, gücü kullanan melek-peygamber kimlikli olmaya çalışsa bile, eninde sonunda kirli çıkar ilişkilerinin bataklığına saplanmış, darbeci, çetelerin cirit attığı, giderek devleşen yolsuzlukların yaşandığı bir düzeni üretir, büyütür...
Her şeyi bilen, en doğrusunu yapan, en doğrusuna karar veren, hak yemeyen irade insana ait olamayacağı içindir ki.. İnsan hakları, hukuk devleti düzeni, laiklik, demokratik düzenin işleyişi için, olmazsa olmaz ilkeler, anayasal, yasal düzenler, örgütlenmeler, aralarındaki ilişkilerin demokratik kuralları gündeme sokulmuştur. Hele hele işin içine inançlar, siyasal İslami değerler, örgütlenmeler, ırk, aşiret, cemaat, akraba.. insanların özel yaşam alanlarında kalması gereken kimlik değerleri, toplumsal ilişkilerin içine katılmışsa.. İktidarlarının sandık çoğunluğu, yasama-yürütme-yargı bağımsızlığının rafa kaldırılması, kamu-özerk kurumların kadrolaşmalarında ölçü, iletişim, seçme, kayırma aracı olmuşsa.. İktidarları bu kayırmacı, ayırımcı, çıkar ilişkileri, ağlarının oluşumunda kullanılmışsa.. Ortaya işte böyle kirli çıkar ilişkilerinin, suç ortaklıklarının paylaşıldığı ya da ölümüne çatışılmak noktasına gelindiği sonuçlar kaçınılmaz olur...
Sınırsız diktatoryal güç kullanımının, yönteminin askeri ya da sivil, polisiye, yargı, yönetim erki kullanımı oluşumları hiç fark etmez, gidilen yolun sonu çıkmaz sokaktır. Bu yazıyı noktalamaya çalışırken kulağım piyasacıların dünün öngörülemez kur yükselişi üzerinden durumu sorgulamalarına takıldı. Piyasa düzeni üzerinden çok haklı, dünya piyasalar hareketinin, bizdeki verilerin bu sonuçları üretebilmesinin şaşkınlığını, ucu açık olmasını tartışıyorlardı... Hâlâ yerel seçimlere kadar gidecek bir riskin altını çiziyorlardı...
Türkiye, hukuk devleti düzeni, toplumsal demokrasi kültürü ile eksikli bir ülke olsa da.. Kalıcı askeri darbe yapılamamış, sivil diktatörlük icraatlarında ise İktidarlarının sonuna kadar sivil demokratik olduklarını, hukuk devleti düzenine uyduklarını kanıtlamaya çalışmak gibi yükümlülükleri olmuş. Eninde sonunda hesaplaşma günleri geliyor...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları