FETÖ’cülerin başarısız darbe girişiminden sonra ilan edilen OHAL kararları, uygulamalarıyla; OHAL’e ilişkin hukuksal düzenin, ilke ve amaçlarının ayaklar altına alınması yetmezmiş gibi.. Hukuksal çerçevesi, adı üstünde olağanüstü dönemin olağanüstü sorunları için, İktidar erkine geçici olarak tanınan yetkilerin sınırlarına uyulmaması.. Bal gibi de anayasal, ağır hukuksal suçlar kapsamında, insan hakları, hukuk devleti düzenine aykırı, Hükümet adına çıkarılan KHK’lerin içerikleri kadar, yürütme erklerinin kullanılmaları kapsamında da.. Yasama ve yargı yetkilerinin gasp edildiği KHK maddeleri, uygulamalarının, sayısız ihlallere ilişkin karnesinden örnekleri bu köşeye sığdırmak olanaksız.. İki ay içindeki ihlallerin sayısal verileriyle, toptancı darbeci, FETÖ’cü suçlamaları, hele de işlerinden atılarak açlığa mahkûm edilenlerin, mağdurlarının dökümleri, en ağırı 12 Eylül askeri darbesinin sonuçlarıyla kıyaslandığında ortaya dudak uçuklatan bir tablo çıkıyor..
İnsan öncelikle “iyi ki idam cezası kaldırılmış..” cümlesi ile insan hakları kaygılarına yönelik derin bir nefes alıyor. Sorgulama, cezaevleri koşullarında daha insancıl uygulamaların geçerli olduğuna inanmak istiyor. Toptancı suçlama operasyonlarının yüz binlere ulaşması, kişisel suç ilişkisi kurulmadan, yargısız toptancı cezalandırmalar, infazların sonuç boyutlarında. Sonunda İktidarlarının akıl devşirip önlemler alacağı, yanlış icraatlardan dönülmesi kararlarını vermek noktasına geleceğini ummak istiyor.. FETÖ’cülerin yaklaşık bir 13 yıllık ortak sorumluluklarındaki, hukuksuz infazları, suçlarının bir bir sonuçları ortaya çıkarılırken, AKP Hükümeti, Liderliğinin, bu kez tek başına İktidar gücü sorumluluğunda benzer suçlar işleme yolunda yürümeyi göze alamayacağının akılcılığı, sağduyusuna güvenmek gerekiyor..

***

Gerekiyor amma.. İlk iki ayın icraatları çağdaş hukuk devleti düzeni, demokrasi, insan haklarının öncelik alacağı yolunda ufuk açmıyor.. Çok acımasız, siyasal kimlik özdeşleşmesinde, “Liberal demokrat” adından çok çabuk vazgeçilip, “ılımlı siyasal İslamcı” kimliğinde kurulmuş kutsal ortaklığın, siyasal kimlik ekseninde paralelliği korunarak iktidar, çıkar paylaşımı ekseninde çatışmalar eksenli, artık kanlı darbenin de yaşandığı, acımasız, sınır izan tanımayan iktidar hesaplaşmasında darbe girişiminde suçüstü yakalanmış FETÖ’cülerin cezalandırılmalarını beklemek başka.. Darbecilerden kurtulma, ülkeyi kurtarma adına Liderlik odaklı, bu kez tek merkezden güdülenen, AKP Hükümeti yönetimi patentli, sivil diktatoryal otoriteye, otomatiğe bağlanmış iktidar erki, mutlak gücü yaratmak çok başka..
Cumhurbaşkanı Erdoğan darbe girişiminden sonra muhtarlarla Saray’da yaptığı ilk toplantıda, OHAL’in üç ay daha uzatılacağını, gerekirse 12 ayın da yetmeyeceğini ilan ediyor. Kararı muhtarlara oylatarak, “İtiraz eden var mı” sorusuna olumsuz yanıt almadığını sevinçle paylaşıyor.. Karar alma süreçlerinde hukuk devleti düzeninin; Meclis, yargı iradeleri, Hükümet yetkileri de içinde, tüm kurum ve hukuk devleti düzeninin hükümlerini yok saydığını sergilemede; sınırsız, hukuksuz güç gösterisinde tek otorite olduğunun yüzler, binlerle kez ilanının giderek dozunu tırmandırmada.. hiçbir sakınca görmüyorlar..
Durumdan vazife çıkaran Yozgat Valisi, valilik sınırları içinde kalmış sınırlı sayıdaki içki servisi yapılan lokantaları, meyhaneleri KHK yetki sınırları içinde kapatmakta neden sakınca görecek ki!.. Aklımızla alay edercesine, icraatlarının açık hukuksuzluğunun pervasızlığında, sadece şeker parasını yiyen kocalarının mağduru kadınların şikâyetlerini gözettiği gibi bir savunma yapabiliyor. Geçen gün kamu hizmeti veren bir metro istasyonuna giden yaya yolunu, özel inşaat alanı saymış kapatmış bir şirketin güvenlik görevlisine itiraz edecek oldum.. “Mahalleye duyurmadınız bile, kamu hizmeti yapan metroya giriş nasıl özel bir hastane inşaat alanı içinde gasp edilebilir” diye sorgulamaya kalkıştığımda, özel güvenlik görevlisi aslan kesildi.. “Sizin gibiler yüzünden FETÖ darbesi başımıza çöktü..” cümlesi ile üstüme yürüdü..