Şükran Soner
Şükran Soner soner@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Başkanlıkla barış süreci

05 Kasım 2015 Perşembe

Saray, seçim sonuçlarının okunması, sonrasında İktidarlarının çizeceği yol haritasının belirlenmesine ilişkin, yine seçimi hukuken kazanmış AKP’den bir adım öne çıktı. Daha seçim sonuçları kesinlik kazanmadan, AKP yönetimine, Davutoğlu’na hükümet kurma görevi verilmeden, başkanlığın vazgeçilemez olduğu ilan edildi. Yeni anayasa değişikliklerinin Türkiye’nin prangalarından kurtulmasında ne kadar önemliyse, başkanlık rejimine geçişin de AKP için vazgeçilemez olduğu, kamuoyunun öncelikli, sıcak gündemine taşındı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan dünkü muhtarlara seslenişinde, anayasa değişikliklerinin öncelikli, yaşamsal sorumluluk olduğunun altını çizerken başkanlık rejimine geçişe ilişkin “Kişisel fikirlerim saklı kalmak koşulu ile Meclis’ten geçen değişikliklere onay vereceğim” demeye yetindi. Yalçın Akdoğan’ın bir gece önceki açıklamasında ise Cumhurbaşkanlığı makamının kaldırılacağı net vurgusu yapıldı. Anayasa değişikliklerine ilişkin, “Geri adım atmayacağımız bir madde de başkanlık sistemidir. Bu bizim temel görüşümüzdür” dedi.
Dün gazetemizde manşetten yer alan HDP sözcüsü Ayhan Bilgen’in “Başkanlığı tartışırız” açıklaması, anayasa değişiklikleri uzlaşmasında; başkanlık rejimine geçişle barış sürecine geçiş arasında doğrudan bir uzlaşmayı gündeme taşıdı...

***

Bilgen’in “Tek adamlığa hayır ancak başkanlık sistemi dahil tüm modeller tartışılabilir” açıklamasına HDP, Kürt siyasi hareketinden sözcülerin canlı televizyon yayınlarındaki görüşleriyle birden çok onay açıklama getirildi. Kürt siyasi hareketinden bu sıcak gündeme ilişkin yaygın geliştirilen söylem ve değerlendirmelerde, Cumhurbaşkanı’nın kişiliğine odaklandırılmış sistem değişikliği, Türkiye tipi başkanlığa geçişe karşı durdukları, ancak ABD bir örnek dünyadaki başarılı başkanlık rejimlerine karşı olmadıkları tezinin altı çizildi.
Paralel bir yumuşak destek çıkış da Cumhurbaşkanlığı sözcüsü İbrahim Kalın’dan geldi. İki sisteme ilişkin 1 Kasım seçim sonuçları üzerinden yeniden tartışmaların yapılmasında yarar olduğunun altını çizerek, hangi sistemde kalınacağının milletimize sorulmasıyla sonuca bağlanacağını söyledi.
7 Haziran seçimlerine gidiş sürecinde HDP’nin Cumhurbaşkanı ile karşı karşıya gelmeleri, barış sürecinin kesilmesine giden yolda, en çok da Davutoğlu hükümeti ile son sürece ilişkin yapılmış ortak uzlaşma açıklamasının reddiyle başlayan, karşılıklı suçlamalarla tırmanan gerilimde, “Seni başkan yaptırmayacağız” çıkışı slogan olmuştu. Seçim sonucunda da AKP’deki Kürt oylarından önemli bir HDP’ye kayış gerçeği yaşanmıştı.
1 Kasım seçimlerinde aynı oyların AKP’ye geri dönmesinin gerekçelendirilmesinde, öne çıkan değerlendirmelerde, PKK’nin seçimlerden hemen sonra, iki polisin uyurken şehit edilmesiyle başlattığı, eskisinden daha da insani değerlerden uzak, şiddet dozu yükseltilmiş terör saldırılarıydı... Ancak PKK terör örgütünün, HDP’nin Türkiye partisi olması, hakların savunulmasının Meclis’e taşıması olgusuna karşı silaha sarıldığı tezi yaşananların açıklanmasında çok yetersiz kalmakta... AKP-liderlik, İktidarları ile Kürt siyasi cephesinin “barış süreci” uzlaşmasının, “ucu açık”, herkesin mezhebine, eğilimlerine göre içini doldurmayı yeğlediği, Meclis’ten, muhalefet partilerinden de kaçırılmış, kamuoyu önünde açık tartışmaktan kaçınılan içeriklerinin yaşam pratikleri arasındaki yorum ve uygulama uçurumları yenilir yutulur gibi değildi...
İktidarları gücüyle kırabilme hesabında, hukuk devleti düzeni içinde suç ortaklığı niteliğinde, sorumlu devlet gücünü çekmesi siyasal sorumsuzlukları bir yana, Kürt siyasilerin birlikte barış içinde yaşam beklentilerini kıran, ayrımcı özerk devletçikleri, özlemlerini devşirmesi sonucuna ne demeli? Bir de hep yok saymayı yeğlediğimiz bölgeden gelen ABD-Rusya-İran projeleri var ki... Kördüğümde, başkanlık hesaplarında pazarlık, Meclis’te çözümden vazgeçme en büyük tehdit...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları