Şükran Soner
Şükran Soner soner@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Barış Umudu Savaşın Dehşetinden..

21 Mart 2015 Cumartesi

Çözüm sürecinde önemli dönemeç noktalarından biri olarak ilan edilmiş Diyarbakır Nevroz kutlamalarına saatler kalmışken, Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan gelen, İmralı’ya gidecek heyetin genişletilmesini reddeden açıklama soğuk duş etkisi yarattı.. “Haberim yok, gazetelerden okuyorum, olumlu bulmuyorum” sözleriyle, “izleme heyetinin” sadece medyada adları dolaşan üyelerine değil, oluşumun varlığının işe yararlılığına itiraz ediyor.. Hızla yaygınlaşan medya yorumlarında, gelişmelere farklı eksenlerden bakanlar, yeni bir Hakan Fidan olayı ile yüz yüze kalındığı değerlendirmesinde buluşuyorlar..
Genel kanı, Erdoğan’ın kamuoyuna dönük itirazlarının tüm sonuçlarında görüldüğü üzere, sonunda onay vereceği bir çerçevede uzlaşmaya varılması zorunluluğunun doğduğu.. Seçimlere kadar, seçimleri başkanlık sistemine geçiş aracı olarak gören Cumhurbaşkanı ile anayasal ve yasal düzene göre seçimlerin tarafı AKP ile Hükümet’nin konumları arasındaki derin çelişkinin örtbas edilebilmesi yolunda bulunacak uzlaşma formülünün, İktidarlarının medyatik makyajı ile olabildiğince gerçeklerden kopuk olacağı da ortada..
Zaten seçime giderken, gerçekten çok sıkışılmış bir dönemeç noktasında, seçmenin oyunu kapmaya yönelik kirli siyasette oynanan kirli oyunlarla, kimin elinin kimin cebinde olduğu öylesine çarpıtılmış, tersyüz edilmiş boyutlarda pazarlanabiliyor ki.. Bugün Diyarbakır’da büyük kalabalıklar önünde yapılacak açıklamalar, Apo’dan gelen çağrıların, vitrindeki çözüm süreci açısından “barış umudu” mesajı bir yanda.. Siyaseten son birkaç gün içinde AKP İktidarları ile Kürt siyasetçilerinin tersine sert çıkışlarının “süreci ret, çökertme” anlamına gelen ağır açıklamalarının çelişkilerinin sonucu öte yanda.. Gerçek nerede, barış umudu var, gelişiyor mu? Kırılıyor mu? Yaşanan bu çelişkilerin değiştirmeyeceği gibi bir garip sonuç yaklaşım, algı da söz konusu..

***

Dünün zıt siyasi kutuplarının, odakların, tarafsız sayılabilecek analizcilerin ortaklaşan değerlendirmelerine göre, son günlerin cepheleşmeyi, çatışmacılığı tırmandıran en sert eylem ve söylemleri dahi, seçim sonuna kadar genel dengeleri değiştirmeyecek.. Demirtaş’ın son zehir zemberek seçim çıkışı, “Seni başkan yapmayacağız, hiçbir kirli anlaşmanın içinde olmayacağız..” resti de, Erdoğan’ın “Kürt sorunu yok, kalmadı..” noktalamasıyla, Davutoğlu’nun, gerekli adımların atılması sonrası silahları bırakma açıklamasının beklendiği vurgulamaları.. Gerilimi daha da tırmandırabilecek, “emperyalizmin sözcüleri”, “çözüm sürecini, barışı dinamitleme”.. ağır suçlama, hakaret sözcüklerinin havalarda uçuştuğu, kitlelerin daha da akıldışı cepheleştirilme, karşıt güdülenmeleri.. seçim cilveleri, sıkışıklıkta oy kapma siyasi hesapları..
Seçimler sonrası ortaya çıkacak Meclis tablosunda siyasi odakların uygulayacakları siyasetlerle uzaktan yakından bir ilgisi yok. Elbette çözüm sürecine ilişkin de siyasi odakların bugünlerde söylediklerine bakarak, seçim sonrasına ilişkin sonuç çıkarma, seçmen açısından da “güvenilirlik” diye bir umut yok.. Zaten dünün en serinkanlı analizlerinde bile, barış sürecinin iki yıl öncesi ile bugün gelinen nokta arasında yaşanmışlıklara, gelişmelere ilişkin anlamlı gelişmelerden, somut adımlardan söz edebilen çıkmadı.. Türkçesi iki yılın somut adımları olarak, İktidarları, Kürt siyasi hareketi, PKK, İmralı, Kandil’den o sözü edilen ana uzlaşma noktalarına ilişkin, ister on madde, isterse ateşkes çerçeveli net gelişmelerden kimseler söz edemiyor. Siyasal çözüm ilkeleri, silahların bırakılmasına ilişkin net uzlaşma konuları olabilmişse de siyaseten değişen beklentiler, çıkarlar hesaplarında dillendirilemiyor.
Barış umudu sadece ve sadece çatışmaların yaşanmaması, çocukların öldürülmemesi odaklı geçirilebilen yıllardan besleniyor.. Sınırın öte yakalarında yaşanan çok kirli, kanlı savaşların dehşetinden, bataklık kaosundan kaçış güdüsüyle güçleniyor..  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları