Şükran Soner
Şükran Soner soner@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Balkanlılaştırma...

10 Eylül 2015 Perşembe

Aslında arkadaşımız Mine Söğüt’ün dünkü köşesinin son cümlelerinden devam etmek istedim.. “Yıllar sonra her savaşın ertesinde olduğu gibi sağ kalan yaşlılar birbirlerine sarılacaklar ve gözyaşları içinde o kadim soruyu soracaklar. ‘Biz ne için savaştık?..’
Ama öyle kötü bir tohum ki muhtemelen başka bir coğrafyada, başka koşullarda yeniden fışkıracak... Kardeşin kardeşe kolayca düşman olduğu bu dünyada, diktatörlere her çağ bayramdır. Hadi şimdi yeniden... Tavşana kaç, tazıya tut...”
Bir uzman yorumcu son yaşadıklarımızı tanımlarken aynı toprakları paylaşan ırklar ve inançlar üzerinden insanları birbirlerine kırdırarak, ülkeleri iç savaşlar batağında sınırsız parçalayarak güçlünün, zengin kuzeyin kirli çıkar düzenini ayakta tutulması siyasetine verilen evrensel adla “Türkiye’nin Balkanlaştırılması” politikalarından söz edince, ilk aklıma gelen adres olan tüm Balkan kökenli göçmen ailelere bayram bağlantılı gelen telefon mesajlarının sırıtan acı gerçeği oldu. Biraz kurcalayınca aslında dünya ölçeğinde parçalanarak yoksullaşmış, yoksunlaşmış tüm ülkelerin göçmen kökenlilerine de aynı çağrıların yapılmış olduğunu öğrendim... Anavatan topraklarında kalan akrabalar, göçmenliğin zorlu yaşam koşullarına karşın o kadar zorlu koşullardalar ki..
Kendi öznel örneğimden, ABD korumasında önce özerklik verdirilen, sonra bağımsız devletçik kılınan, ABD’nin dünyadaki en büyük üssünün yerleştirildiği Kosova devletçiğinin başkenti Priştine’de yaşayan akrabalar, Tito Yugoslavyası koşullarından o kadar geride, çaresiz koşullardalar ki... Bu Kurban bayramında da kesilecek kurbanların paralarının dernekler aracılığı ile oralarda yaşayanlara dağıtılmasının, Türkiye’deki sayısal en yakıcısı şimdilik Suriye, yeniden PKK terörü odaklı hızlanan ülke içi göçün, yoksunlaşmanın gerçeklerine karşın, İslam inancının gereği daha çok sevaba yazılacağına inanılıyor...

***

Çokkültürlülükte, barış içinde birlikte yaşam koşullarında dünya ölçeğinde en ileri adımların atılabildiği Tito Yugoslavyası’nın çok kan akıtılarak, 9 devletçiğe bölünmüş olarak, hepsi de çok çaresiz, çok yaralı, ırklar ve dinler ayrımcılığı kaosunda devlet olamayacak devletçikler içinde gettolaştırılmış yaşamlarındaki dramları bu köşede örneklerle bile paylaşma olanağım yok... Bektaşi geleneğinden gelmiş Müslüman ailelerin, Arnavutların çocuklarının nasıl olup da IŞİD tetikçisi olarak İstanbul’da kaçanları öldürdüklerini sorgulamak yetmez mi? Ya da 9 devletçiğin eğitimde, işsizlikte dibe vurmuş genç kuşaklarının mafyanın kucağına düşmeleri, suça yönelmeleri, uzaktaki kurtuluş umudunu AB üyelik başvurularının gerçekleşmesi sonrası serbest dolaşımda iş bulmaya bağladıklarını söylesem... Sıcak savaşlardan, nerede ise yarısı yollarda kalmış; ölümüne, ülke ülke kaçarak.. Makedonya sınırına gelebilen Suriyeli, Afrikalıları durdurmak için, acımasızca kullanılan polis gücü, şiddeti, gazlı püskürtme operasyonları, yerlere atılan çocuklar dünya medyasının ana haberlerinde... Macaristan sınırındaki şiddet, vahşet katlanıyor...
Suriye operasyonunun gündeme geldiği tarihler milattan öncede kalmadı. Erdoğan iktidarlarına ABD-AB odaklı siyasiler, medya aracılığında nasıl gaz verildiği gazetecilik tanıklıklarımızda henüz çok taze. Esad’ı devirme hesapları tutmadığında, iktidarları kendileri için çok çekici projelerden dönmede istenen esneklikleri gösteremediklerinde, IŞİD olgusu dünyanın başına daha büyük çoraplar ördüğünde Ortadoğu dengeleri, beklenen roller, projeler çok hızlı değişiverince... Ülkemizde HDP’nin barış sürecinin siyasi partisi olarak Meclis’teki başarısı hem iktidarları hem de PKK için tehdit algılamasına dönüşüverince olanlar oldu. Uzmanlar, IŞİD operasyonlarında ABD’nin havadan desteğinin karadan başlıca tetikçi gücü olarak PYD, dünyada resmi kabul görürken PKK’nin PYD’ye akışı beklenirken Türkiye’de savaş ilanı yeni bir sorun...
Dünyanın kendi çıkarları adına en az bedel ödenecek sonuçlara bakacaklarına kuşku yok... Ülkemizin bütün vatandaşları için, değerleri ile, bütünlük içinde ayakta kalacağı barışa ulaşabilmesi, çocuklarımızın ölmemesi, anaların ağlamaması için çözüm üretmek bizim derdimiz, bizim sorunumuz...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları