Şükran Soner
Şükran Soner soner@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

ABD’nin barışa acelesi yok...

31 Aralık 2016 Cumartesi

ABD’den, siyasi erk sorumluluğu boşluğunda, askeri kaynaklar, uzmanlar açıklamaları ağırlıklı gelen haber, yorum başlıkları, yeni yıla insanlık, barış için umutlu giriş beklentilerini yıkıcı.. Daha doğrusu sorumlusu oldukları savaşların yıkımlarının bedelini ödemek zorunda kalmayacak kadar uzaklarda kalabilecekler, tuzu kurulara yeni yıla giriş müjdesi (milyonların ölmekte olduğu bölge halklarının karabasanı) niyetine, kuşatma altına alınmış, en kritik, sıcak savaşların yaşanmakta olduğu bölgelerde, barış için acele edilmemesi gerektiği uyarıları dünyaya ilan edildi. Bir adım ileri Irak ve Suriye’de sözde BM, NATO, ABD başta ilgili tüm bölge ülkelerinin de sözde buluştukları, IŞİD’in hedef alındığı kritik kuşatmalarda, Musul ve Rakka’da noktalanmaları beklenen operasyonlarda sonuca varılabilmesinin bir iki yıl daha alabileceğinin altı çizildi..
Yeni yıla giriş, geçmişin, yaşanmışlıkların toparlanıp değerlendirmeye alınması, geniş bir durum değerlendirmesi aracı da oluveriyor ya.. Şeytan dürtüyor, “barışa acele yok..” uyarılarının sonuç anlamının; “Tuzu kurular için en az bedel, bölgede yaşayan halklar milyarlar için, iç savaşlar bataklıklarında yeni yıkımlar, çatışmalar, milyonları aşan yeni ölümler, açlık, insanlık dışı yaşam koşulları, acılar.. katlanarak ödenecek bedeller..” olduğu gözler önüne seriliyor..
Cümlelere döktükten sonra kendim bile ürktüm, “Neleri abarttım” sorusunu hızla kafamdan geçirdim.. ABD’nin 11 Eylül travması sonrası, “Terörle bölgelerinde, ülkelerinde savaş gerekçeli işgal projeleri” 2003 yılında Irak-Afganistan başlangıçlı. Günümüze kadar dişimizi kırabileceğimiz bir tek örneği bile yaşanamamış barışa ulaşılabilmiş ülke olamadan, tüketilmiş, iç savaş bataklıklarında paramparça olmuş, halklarının insanca yaşama dönemedikleri, nefes alamadıkları topraklar, ülkeler, bölgeler konumundalar...

***

Afganistan, Irak’ta işgal gücünün kukla, güçsüz hükümetleriyle, ırk ve mezhep, her türden alt kimlikli iç savaş bataklığını kurutmak olamadı.. Dış-iç terör örgütlenmelerine teslim olmanın katlanan ağır bedelleri, dünya dengelerini kasıp kavuran gelişmelerle en tuzu kurulara bile ulaşabilecek krizleri üreten ateşin kıvılcımlarını, alevlerini oluşturdular. Dünya Taliban’ın hâlâ egemen olduğu toprakları bir tür özerk devlet olarak tanımış gibi. Pakistan, Afganistan iç savaş bataklığının bedelini çok daha ağır ödemekte olan ırk, mezhep çatışmaları, terör kıskacında daha diplere çekilmekte olan ülke konumunda.
Irak içinde Kuzey Irak Kürdistan’ı ayrı devlet olgusunu yadsıyan kalmadı, ithal IŞİD törer örgütü desteğinde kafalar kesilerek, katliamlarla kuruluşu ilan edilmiş terör devletine, yine dünya çapında ortak savaş ilan edilmiş olmasına karşın, en erken yıllar sonra son verilebileceği gözüyle bakılıyor. Arap Baharları girişimlerinin fiyasko sonuçlarıyla kimselerin hesaplaşabilecek hali olmadığından, iç çatışmalar bataklığında sonuç can-mal, insanlık kayıplarının dünya gündeminde yeri yok. En acımasız dış müdahale ile de yerle bir olan Libya’nın ise çoktan yitik devlet olduğu önkabulu, petrol yataklarının aşiretler paylaşımları, savaşlarında bir biçimde kullanılabileceği hesapları geçerli, ön planda. Şimdilerde Suriye bataklığı, dünya çapında savaşları da tetikleyen boyutları ile gündemde.
ABD halen merkezgüç, kirli emperyal düzen savaşlarını masaya yatırmaman gündemde olamayacağı bir insanlık, dünya halkları savrulmasında.. Bütün dünya siyasi erklerini olumsuz kullandıkları güçleri ölçeğinde, kuşkusuz en çok ezilmiş güdülenmiş, başına gelenlerde sorumluluklarını bile öngöremeyecek kadar ezik, çaresiz kalmış milyarlarla dünyalı olarak kendimizle hesaplaşmaya kalkışsak.. İnsanlık adına bu kadar acımasız örgütsüzlük, çaresizlik, ideolojik körlük, çağlar gerisine savrulma, kör inançlar, değerler peşinde ötekileri, insanları yok etme isterisinde nereye? İnsanca yaşama dönük isterik depresyon halinde, başımızı kuma gömerek yaşayabilecek miyiz ki?..
Aynı topraklarda, ülkelerde, bölgelerde yaşayanlar olarak birbirimize karşı yaptığımız kötülükler üzerinden gerçeği görmek üzere uyanamaz mıyız? Göçmen, sorumlu olduğu savaşlardan dönecek cenaze, kendi varlıklarından bedel ödemek istemeyenlere boşuna kızmak yerine.. Yeni yılda, en altta kalmamak adına birbirimizi yok etmekten vazgeçmeyi, birlikte barış içinde yaşayabilme koşullarımızı sorgulayarak sil baştan ülkemiz, halkımız, bölgemiz, ortak değerlerimiz, çıkarlarımız için yola çıkamaz mıyız?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

‘5N1K’ 26 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları