Sinan Meydan
Sinan Meydan sinan.meydan@hotmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

ATATÜRK’ÜN DEMOKRASİ DENEMESİ VE LAİKLİK

14 Ağustos 2024 Çarşamba

"Memnuniyetle tekrar görüyorum ki laik Cumhuriyet esasında beraberiz. Zaten benim siyasi hayatta bir taraflı olarak daima aradığım ve arayacağım temel budur..." (Atatürk, 11 Ağustos 1930)

12 Ağustos 1930’da, Türkiye’de Atatürk’ün isteğiyle CHP’nin karşısında Serbest Cumhuriyet Fırkası (SCF) adlı bir parti kuruldu. Böylece genç Türkiye Cumhuriyeti, 1925’teki başarısız Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası denemesinden beş yıl sonra ikinci defa çok partili hayat denemesi yapmış oldu. 

Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın kuruluş süreci şöyle gelişti: 

PARTİNİN KURULUŞ NEDENLERİ

Türkiye Cumhuriyeti, 1929 Dünya Ekonomik Buhranı’ndan çok olumsuz etkilendi. Halkın ekonomik durumu iyi değildi. Devrimlere karşı yükselen çatlak sesler artmıştı. Şeyh Sait İsyanı sonrasında muhalif basın üzerinde kurulan baskı ve güvenlik politikalarının ağırlık kazanması ile tek parti idaresinin “diktatörlüğe” kaydığı şeklinde iddiaların artması üzerine Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk, Avrupa’da faşizmin yükseldiği bir dönemde, Türkiye’de bir demokrasi deneyi yapmaya; CHP’nin yanında ikinci bir parti kurdurmaya karar verdi. Hasan Rıza Soyak’ın aktardığına göre Atatürk, ikinci bir parti kurarken şu ilkeleri belirlemişti: 

1- Yeni parti, devletin ruhu durumundaki “laiklik” ilkesini peşinen kabul etmeliydi. 

2- Parti dedikodularla uğraşmamalı; gerçeklere ve bilime dayalı ciddi bir denetim görevi yapmalıydı. 

3- Halk arasında taşkınlıklara ve kavgalara neden olacak gürültülü eylemlerden kaçınmalıydı. 

Cumhurbaşkanı Atatürk, yeni partiyi, güvendiği arkadaşlarından Meclis Başkanlığı ve Başbakanlık yapmış Paris Büyükelçisi A. Fethi Okyar’a kurdurmak istiyordu. 1930 yazında tarih ve dil çalışmaları için Yalova’ya gittiğinde o sırada izinli olarak İstanbul’da bulunan Paris Büyükelçisi Fethi Okyar’ı da Yalova’ya çağırdı. Yeni kurulacak partinin başına geçmesini teklif etti. Fethi Okyar, “İnönü ile karşı karşıya gelmek istemediğini” söyleyerek bu teklifi geri çevirmek istediyse de Atatürk’ün ısrarı üzerine teklifi kabul etti. Atatürk “liberal” anlayışı yansıtacak biçimde partiye Serbest Cumhuriyet Fırkası (SCF) adını verdi. 

Cumhurbaşkanı Atatürk, Yalova’da, İsmet İnönü ve Fethi Okyar’ı iki yanına aldıktan sonra her iki parti karşısındaki durumunu şöyle özetledi: “Ben şimdi bir babayım, siz ikiniz de benim evlatlarımsınız; ikiniz arasında benim nazarımda hiçbir fark yoktur. Benim istediğim sadece memleket işlerinin TBMM’de açıkça münakaşa edilmesidir...” 

ATATÜRK’ÜN LAİKLİK ISRARI

Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın kuruluşu öncesinde M. Kemal Atatürk ve Fethi Okyar arasında karşılıklı mektuplaşmalar oldu. Fethi Okyar, 9 Ağustos 1930’da Atatürk’e verdiği bir mektupta “laik” ve “cumhuriyetçi” bir parti kuracağını belirtti. Atatürk de 11 Ağustos 1930’da Fethi Okyar’a bir mektup verdi. Atatürk’ün mektubundaki şu cümleler çok dikkat çekiciydi: “Memnuniyetle tekrar görüyorum ki laik Cumhuriyet esasında beraberiz. Zaten benim siyasal hayatta bir taraflı olarak daima aradığım ve arayacağım temel budur... Laik Cumhuriyet esası çerçevesinde partinizin her türlü siyaset faaliyetlerinin bir engele uğramayacağına güvenebilirsiniz.” 

Çünkü Atatürk, demokrasinin önkoşulunun laiklik olduğunu biliyor, laik Cumhuriyet olmadan demokrasinin kurulamayacağını çok iyi görebiliyordu. Ahmet Taner Kışlalı’nın deyişiyle; “Laikliği kabul etmeyen, dine dayalı bir devlet düzeninde, gerçek anlamda bir düşünce ve inanç özgürlüğü olamaz. (...) Demokrasi olamaz. (…) Batılı ülkeler, ancak din temeline dayalı devlet anlayışından uzaklaştıktan, laikliği kabul ettikten sonra demokratikleşebilmişlerdir. İnsan haklarına dayalı yönetim biçimleri oluşturabilmişlerdir…” 

PARTİNİN KURULUŞU

SCF’yi kurmak için gereken parayı da veren Atatürk, CHP’den bazı milletvekillerinin de SCF’ye geçmesini sağladı. Çocukluk arkadaşı Nuri Conker, Tahsin Uzer, Reşit Galip, Ahmet Ağaoğlu, M. Emin Yurdakul ve Atatürk’ün kız kardeşi Makbule Atadan yeni partide görev aldılar. 

12 Ağustos 1930’da SCF resmen kuruldu. Genel Başkanlığa Fethi Okyar, genel sekreterliğe ise Nuri Conker’in getirildiği SCF, 14 milletvekiliyle çalışmaya başladı. Ahmet Ağaoğlu tarafından hazırlanan 11 maddelik liberal esaslı parti programına Atatürk’ün isteğiyle “özel kişilerin gerçekleştiremeyeceği yatırımların devletçe yapılacağı” ve “kadınlara seçme ve seçilme hakkının tanınacağı” hükümleri de eklendi. 

SCF’nin kurulmasından sonra başka partiler de ortaya çıktı. Edirne’de TC Amele ve Çiftçi Partisi, Adana’da da Ahali Cumhuriyet Fırkası kuruldu. Böylece 1930’da Türkiye’deki siyasi parti sayısı dörde çıktı. 

PARTİNİN ÇALIŞMALARI

SCF kurulur kurulmaz büyük ilgi gördü. SCF’liler Atatürk’ün Fethi Okyar’la birlikte olduğu fotoğrafları çoğaltıp dağıttılar, dükkânlara astılar. “Gazi’nin hakiki partisi SCF’dir!” diye propaganda yaptılar. Öyle ki Atatürk şu açıklamayı yapmak zorunda kaldı: “Ben bir tarafım. Partim CHP’dir. Reisicumhur oldukça İsmet Paşa’yı kendime vekil yazmışımdır. Eğer İsmet Paşa’nın idare ettiği bu parti azınlıkta kalırsa onu da memnuniyetle kabul edeceğim.” 

SCF Genel Başkanı Fethi Okyar, siyasi çalışmalara hızlı başladı. CHP’nin tüm politikalarını, özellikle de demiryolu politikasını ağır bir dille eleştirdi. 

Fethi Okyar, daha parti örgütlenmesini tamamlamadan iktidara gelmekten söz etmeye başladı. Ancak Atatürk, Fethi Okyar’ı uyardı. “Acele etmemesini, sabırlı olmasını” söyledi. 

Arif Oruç’un Yarın gazetesi SCF’nin resmi yayın organı gibi oldu. Ayrıca Zekeriya Sertel’in Son Posta gazetesi de SCF’yi destekledi. 

Henüz örgütlenmesini tamamlamamış durumdaki SCF, yaklaşan yerel seçimlere girmeye karar verdi. 

OLAYLI İZMİR GEZİSİ: SONUN BAŞLANGICI

Fethi Okyar, ilk gezisini İzmir’e yapacaktı. Gezi öncesinde SCF ve CHP basını birbirine girdi. SCF’yi destekleyen Yeni Asır gazetesi ile CHP’yi destekleyen Anadolu gazetesi kavganın fitilini ateşledi. 

Fethi Okyar, 4 Eylül 1930’da İzmir’de büyük bir coşkuyla karşılandı. Kalabalık akşama kadar Fethi Okyar’ın kaldığı İzmir Palas Oteli’nin önünden ayrılmadı. 

Buna karşın İzmir Valisi Kazım Dirik, SCF liderini karşılamadı. Ayrıca Fethi Okyar’a bir mektup göndererek -güvenlik nedeniyle- yapılacak mitingden vazgeçmesini istedi. Fethi Okyar, bu durumu Atatürk’e bildirince Atatürk, şu yanıtı verdi: “Anlıyorum ki sana konuşmanı yaptırmak istemiyorlar. Fakat sen ne olursa olsun konuşmanı yapacaksın ve karşılaşacağın engeli bana bildireceksin. Güvenlik için başbakan, içişleri bakanı, İzmir valisi gereken önlemleri almakla yükümlüdür.” Fethi Okyar’ın konuşması 7 Eylül’e ertelendi. 

Fethi Okyar’dan önce CHP’li Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt İzmir’e gelmişti. O da İzmir’de konuşma yapacaktı. Yani İzmir’de hem CHP’liler hem SCF’liler vardı. İki parti taraftarları arasında başlayan tartışmalar çok geçmeden kavgaya dönüştü. 

5 Eylül’de kalabalık bir grup CHP binasına saldırdı; insanlar kapıları, pencereleri, camları kırıp içeri daldılar. Olay yerine jandarma geldi. Kızgın grup, jandarmayı da taşladı. Mahmut Esat Bozkurt bir karakola, İzmir Valisi Kazım Dirik ise CHP binasına sığınmak zorunda kaldılar. Olaylar sırasında 2 kişi öldü 15 kişi yaralandı. Asker ve polis, İzmir’deki olayları güçlükle yatıştırabildi. 

Fethi Okyar, 7 Eylül’de Alsancak Stadyumu’nda konuştu. Okyar, İnönü’nün Sivas konuşmasına cevap verirken bir ara başındaki şapkayı eline aldı. “Bizim, şapkayı çıkaracağımızı söylüyorlar, iftiradır” diyecekti. “Şapkayı...” der demez kalabalıktan biri “Kahrolsun şapka!” diye bağırdı. Birçok kişi başlarındaki şapkalarını yere atarak çiğnedi. Ne yapacağını şaşıran Fethi Okyar, “Yanlış anladınız! Bizim şapkayı çıkaracağımızı söyleyenler yalan söylüyorlar” dedi. Bunun üzerine biraz önce şapkalarını yerlere atanların eğilip şapkalarını alıp başlarına geçirdikleri görüldü. 

PARTİNİN KAPANMASI

9 Eylül 1930 tarihli Cumhuriyet gazetesinde Yunus Nadi, Atatürk’e seslenen bir “Açık Mektup” yayımladı. Kılıç Ali’ye göre Yunus Nadi’ye bu mektubu bizzat Atatürk yazdırmıştı. Yunus Nadi özetle, İzmir’de yaşanan olayları hatırlatıp Atatürk’ün tavrını soruyordu. Atatürk’ün Yunus Nadi’ye cevabı, 10 Eylül 1930 tarihli Cumhuriyet gazetesinde yayımlandı. Atatürk “Ben CHP’nin genel başkanıyım. (...) Bu kuruluşa tarihten bağlıyım. Bu bağı çözmek için hiçbir sebep ve icap yoktur ve olmaz” dedi. 

Atatürk bu açıklamasıyla SCF’ye ciddi bir uyarı yaptı. Ancak Fethi Okyar bu uyarıyı da dikkate almadı. Fethi Okyar, İzmir’den Manisa’ya geçti. Aydın’a, Akhisar’a, Balıkesir’e, Menemen’e uğradı. Akhisar’da dini sloganlarla, dini pankartlarla, Balıkesir’de yeşil bayraklarla ve ilahilerle karşılandı. Dahası Balıkesir’de bir şeyhin tekke olarak kullandığı bir evde kaldı. Fethi Okyar, laikliği unutmuş gibiydi. 

Parti toplantılarında devrimlerin eleştirilmesi, Cumhuriyet ve devrim karşıtlarının SCF’ye akın etmesine neden oldu. SCF propagandasından cesaret alan dinci gruplar, gizli toplantılarını arttırdılar. Örneğin, Derviş Mehmet, altı arkadaşıyla birlikte harekete geçmeye, “mehdiliğini” ilan edip Menemen’de yeşil bayrak açmaya o günlerde karar verdi. 

5 Ekim 1930’da başlayan belediye seçimleri sonuçlandığında 602 belediyeden 22’sini SCF kazandı. Menemen ve Samsun belediyeleri bunlar arasındaydı. Bu arada seçimde bazı yolsuzluklar yapıldığı da iddia edildi. 

Atatürk, 1 Kasım 1930’daki Meclis konuşmasında SCF denemesini kastederek “Bu deneyden Türk ulusu Cumhuriyet’in yaşaması ve gelişmesi için yararlanmalıdır” dedi. 

Siyasi gerginliğin artması üzerine Atatürk, özel kalem müdürü Hasan Rıza Soyak’a “Devlet başkanlığından çekilip partinin başına geçebileceğini” ve muhalefetle el ele “anarşi ve gericilik eğilimlerini ortadan kaldırmak” için mücadele edebileceğini söyledi. Atatürk, bu düşüncesini Fethi Okyar’a da açıkladı. Ancak Fethi Okyar, “Bu, sizinle karşı karşıya gelmek olur. Bu imkânsız bir şey... Partimizi kapatırız!” dedi. Atatürk, partiyi kapatmamalarını istedi. Ancak Fethi Okyar, siyaseten Atatürk’le karşı karşıya gelmemek gerekçesiyle 17 Kasım 1930’da SCF’yi kapattı. Böylece SCF denemesi 98 gün sürmüş oldu. Ahali Cumhuriyet Partisi, Bakanlar Kurulu kararıyla, TC Amele ve Çiftçi Partisi de kendi kendine kapanınca 1931’de yeniden tek partili sisteme dönüldü. 

SCF denemesinin başarısız olmasında Fethi Okyar’ın sağduyulu ve sabırlı hareket etmek yerine bir an önce iktidara gelme aceleciliği etkili oldu. Ayrıca SCF, laik Cumhuriyet karşıtlarının sığınağı haline geldi. Laik Cumhuriyeti yıkmak isteyen gericilerle ülkeyi demokratikleşmek mümkün değildi. 

SCF DERSLERİ

Cumhurbaşkanı Atatürk, SCF deneyinden önemli dersler çıkardı. 1930- 1931 yıllarında yurt genelinde bir inceleme gezisine çıkıp halkın dertlerini, sorunlarını bizzat dinledi. Hükümete çözüm önerileri sundu. Genç nesilleri demokrasiye hazırlamak için Afet İnan imzasıyla “Vatandaş İçin Medeni Bilgiler” adlı bir kitap hazırladı. Atatürk bu kitapta “Demokrasi fikri, daima yükselen bir denizi andırmaktadır. Yirminci yüzyıl birçok diktacı hükümetlerin bu denizde boğulduklarını görmüştür” gibi cümlelere demokrasiyi yüceltti. Halkevlerini kurup bilimsel, kültürel aydınlatma seferberliği başlattı. Üniversite Reformu yaptı. Kadınlara siyasal haklar verdi. Planlı devletçi sanayileşme ile fabrikalar kurup ekonomik kalkınmayı hızlandırdı. Yaptığı devrimlerle devleti her yönüyle laikleştirdi. Atatürk’ün hazırladığı bu laik altyapı sayesinde SCF denemesinden 15 yıl sonra Türkiye Cumhuriyeti, 1946’da çok partili hayata geçti. Ancak Atatürk, 1930’da Türkiye’yi çok partili hayata geçirirken kurulacak partilerin “laik Cumhuriyete bağlı” olmalarını istemişti. Ancak 1946’da çok partili hayata geçilirken kurulan partilerin “laik Cumhuriyete” bağlı olduklarını söylemek kolay değildir. Bu nedenle Türk demokrasisi kuruluşundan itibaren büyük sorunlar yaşadı ve yaşamaya da devam ediyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları