Selim Somçağ
Selim Somçağ selim@selimsomcag.org Son Yazısı / Tüm Yazıları

ABD modelini Türkiye’de uygulamak-5

17 Haziran 2022 Cuma

TÜRKİYE’NİN REKABET GÜCÜ ÇÖKERKEN REFAHTA SAHTE ARTIŞ

ABD’nin son 40 yılına damga vuran ekonomik modelin özü sanayisizleşme ve bunun sonucu olan ücret gelirlerindeki gerilemenin durgunluğa yol açmasının sürdürülemez kredi genişlemesiyle engellenmesidir. Bu modelin oluşumunu, 2008’de duvara toslamasını ve bu yıl Fed’in parasal sıkılaştırmaya geçmesiyle modelin can çekişmeye başlamasını önceki dört yazımda anlattım. ABD’nin kendi şartlarından mecburen doğan bu model 2002’de AKP’nin iktidara gelmesiyle bu modele hiç de mecbur olmayan Türkiye’ye de dayatıldı.

ABD bu modele Japonya ve Almanya’nın rekabetine karşı koyamadığı için yönelmişti ki, buradaki en önemli etken ABD’de ücretlerin diğer sanayileşmiş ülkelerden daha yüksek olmasıydı. Bir anlamda ABD 1960’larda dünyanın refah düzeyi en yüksek ülkesi haline gelmesinin, başka bir deyişle “Amerikan rüyasının” bedelini sanayisizleşerek ödemişti. Gerçi fert başına milli gelirin 2.700 dolar olduğu 2002 Türkiyesi’nde böyle bir tablo yoktu. Ne var ki Fed’in tam bu dönemde mortgage kredileri üzerinden küresel likiditeyi hızla artırmaya başlaması ABD’ye Türk ekonomisini yapay olarak “fazla yüksek refah düzeyi” sendromuna itme fırsatı sağladı. 2002’den başlayarak Türkiye likidite bolluğu sayesinde cari açıktan kaynaklanan ihtiyacının çok üzerinde döviz cinsi kaynak bulabildi. Elbette bu fazla dövizin Merkez Bankası’nca piyasadan çekilmesi mümkündü, fakat bu yapılmadı, böylece kurlar gerilemeye başladı. Bu politika sonucunda:

2002’de yüzde 31’lik toptan enflasyona karşılık devalüasyon yüzde 13 oldu. 

2003’te yüzde 12’lik toptan enflasyona karşılık devalüasyon eksi yüzde 15 oldu.

2004’te yüzde 15’lik toptan enflasyona karşılık devalüasyon yüzde 1 oldu.

2005’te yüzde 3’lük toptan enflasyona karşılık kur yerinde saydı.

2006’da yüzde 12’lik toptan enflasyona karşılık devalüasyon yüzde 5 oldu.

2007’de yüzde 6’lık toptan enflasyona karşılık devalüasyon eksi yüzde 18 oldu.

Böylece altı yıl içinde TL dolara karşı yüzde 107 oranında değerlenmiş oldu. Bu, Türk ihraç mallarının dolar fiyatının iki katına çıkması, ithal malların TL fiyatının ise yarıya düşmesi demekti. Bu süreç Türk sanayisine ve tarımına ağır darbe vurdu; hem dış pazarda hem yurtiçinde dış rekabete dayanamayan yüzlerce KOBİ bu dönemde kapısına kilit vurdu, her yıl on binlerce hektar tarım alanı terk edildi. Bu duruma AKP’nin Greenspan’in ABD’de uyguladığı yöntemlerle başta daha önce mevcut olmayan konut kredileri ve emekleme aşamasında olan taşıt kredileri olmak üzere, tüketici kredilerinde muazzam bir genişleme başlatması eklenince Türkiye tam bir ithalat ve tüketim cenneti oldu.

Sıradan halk memnundu. İthal mallar sürekli ucuzluyor, dar gelirliler eskiden ancak rüyasında gördüğü yabancı ürünleri artık kolayca alabiliyordu. Kredi kartı edinmek eskiden en azından üst-orta gelir grubundan olmayı gerektirirken artık inşaat işçilerinin cebinde beş ayrı bankanın kredi kartı vardı ve sistem birinin borcunun diğerinden alınan borçla kapatılabilmesine imkân tanıyordu. Kur etkisiyle ve borçla refahı yapay olarak artan halk günden güne borç batağına girerken gayrimenkulde büyük bir spekülatif balon oluşuyor, öte yandan cari açık rekordan rekora koşuyordu.

2001’de USD 10 milyarlık cari açıkla döviz krizine girmiş olan Türk ekonomisi 2008’de USD 49 milyar cari açık verebildi, ama 2008 kriziyle frene basmak zorunda kaldı. Fed krizi aşmak için bu sefer doğrudan para basmaya başladı, küresel likidite daha da bollaştı. Bu sayede Türk ekonomisi 2011’de USD 78 milyarla cari açıkta yeni bir rekor kırdı. Ama küresel sistem artık Türkiye’nin gittikçe büyüyen cari açığından ve gittikçe artan dış borcundan rahatsız oldu ve Türkiye’ye para akışını kısmaya başladı. Böylece TL, 2013’ten itibaren bitmek bilmeyen bir devalüasyon sürecine girdi. AKP ise direksiyonu ve geri vitesi olmayan bir araba gibi ters tepmeye başlayan ABD modelini uygulamakta ısrar ederek Türk ekonomisini bugünkü yıkım noktasına getirdi. Modeli ilk yıllarında büyük bir sevinçle karşılayan alt gelir grupları bugün modelin en büyük mağduru oldular, ama bunlar daha iyi günleri. Modelin üretim cephesindeki sonuçlarını haftaya ele alacağım. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları