Pınar Öğünç

TOMA'sız resim yapamayan çocuklar

24 Mart 2016 Perşembe

En küçüğü 35 günlük bebek, en büyüğü 18 yaşında en az 88 çocuk. Bu sadece Temmuz 2015-Şubat 2016 arasında çatışmaların yoğunlaştığı 11 kentte hayatını kaybeden çocuk sayısı. En az 116 da yaralı. Yakınlarının ölümüne, hastaneye eriştirmeyen o çaresizliğe şahit oldular. Kiminin sınıfları karargâha döndü, tahtalarına devlet imzalı feci mesajlar kazındı. Silinse de çıkmaz. Evlerinden oldular, aç, susuz kaldılar. Onların omuzlarına çöken, kaldıramayacakları kadar ağırdı.

Diyarbakır Siyasal ve Sosyal Araştırmalar Enstitüsü ile Göç ve İnsani Yardım Vakfı, hafta sonu “Çatışma Koşullarında Çocuk Hakları, Savaştan Çocuğu Sakınma Yöntemleri ve Çatışma Koşullarında Sağaltıcı Çocuk Eğitimi” konulu uluslararası bir toplantı düzenledi. Davet edilen AKP ve CHP milletvekilleri gelmemişti. İroniktir, güvenlik endişesiyle son anda katılmaktan vazgeçen yurtiçinden ve dışından katılımcılar vardı. Tam da konuşulacak çocukların hayatı bundan ibaretken...

 

Kiminle barış?

Göç ve İnsani Yardım Vakfı’nın 2015’e dair bir hak ihlali izleme raporu var. Bu çetele, erken zorla evlilikten cinsel istismara, intihardan trafik kazalarına 6418 çocuğun hak ihlaline maruz kaldığını söylüyor. Üstelik sokağa çıkma yasakları ve çatışma koşulları daha da arttı. Diyarbakır Barosu Çocuk Hakları Merkezi’nden avukat Mehmet Işık genel olarak en fazla cinsel istismar davalarıyla uğraştıklarını söylüyor. “Bir insanın yapabileceklerinden tiksiniyorsunuz, evde kendi çocuğunuza sarılacak güç bulamıyorsunuz” diyor. Diğer yandan örneğin kafasında şarapnel parçası bulunmasına rağmen hastaneye sevk edilmeyerek tutuklanan 17 yaşındaki bir çocuk için uğraşıyorlar. Işık’ın bir şikâyeti de yükü ağır, kariyer vaadi zayıf olduğundan çocuk meselesiyle ilgilenen hukukçuların azlığı.

HDP milletvekili Meral Danış Beştaş, yaşı daha küçük olanlardan sokakta oyun oynama özlemini duyduğunu anlatıyordu. Yaşı daha büyük olanlara dair söylediği ise mühim; “barış” dediğinde bir milletvekiline “Kiminle barış?” diye hesap soran öfkeli çocuklardan bahsetti.

Eğitim-Sen Diyarbakır 2 No’lu Şubesi’ne göre sadece Sur’da 15 okul, 7450 öğrenci son süreçten etkilendi. Kentin başka yerlerine göçenlerin bir kısmı yeni okullara yerleştirildi fakat maruz kalabildikleri dışlanmayla, üzerlerinde taşıdıkları hasarla “Sur çocukları” gibi bir grup oluştu ne yazık ki. Bakanlığın kısa süreli destek programlarıysa uzmanlar tarafından göstermelik ve kifayetsiz bulunuyor. Alt ıslatma, uyku ve uyum problemleri, geliştirilen yeni korkular, kekemelik... Sadece TOMA’lı, tanklı tüfekli karanlık resimler yapıyorlar artık. Kahramanlarının değiştiğinden söz ediyorlar.

Diğer yandan çatışmanın kente taşınması çocuk yaştakilerin çatışmanın aktif parçası olmasını getirdi. Almanya merkezli Avrupa İnsan Hakları ve Demokrasi için Avukatlar Derneği’nden (ELDH) Hüsnü Yılmaz, toplantıda hem bu durumu içeren hem de sivil kayıplarını ortadan kaldırmayı hedefleyen, “insancıl hukuka” dair bir öneride bulundu. Kimi kritik ek protokoller eksikse de Türkiye’nin 1953’te imzaladığı dört Cenevre Sözleşmesi’ndeki ortak 3. madde bir ülkenin kendi sınırları içindeki çatışmaları ve sivillere muameleyi içeriyor. “Terörist” diye de geçebilir, bir tarafın iç hukuktaki statüsü ne olursa olsun bağlayıcı. Türkiye bu konuda diplomatik baskı uygulasa da Yılmaz, Kürt tarafının uluslararası hukuk nezdinde “savaşan taraf” olarak kabul edilmek için kendini dayatması gerektiğini düşünüyor. Bu, PKK’nin 95’te yaptığı başvuruyla dört sözleşmeye hem de ek protokollere uyma taahüdünü yerine getirmesini de gerektirecek. Sadece askeri hedefleri vurmak, 18 yaş sınırına riayet etmek de dahil. Bunu YPS açısından da yapması gerekiyor. Aksi takdirde iki taraf açısından da savaş suçundan söz etmek mümkün.

Toplantıda müzik, resim, oyun, rehabilitasyon programları konuşuldu. Ama temel soru şuydu: Savaş sürerken çocukları savaştan korumak mümkün mü?

Fotoğraf: Ümit Kıvanç / Cizre



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bir tava bir kepçe 19 Nisan 2017

Günün Köşe Yazıları