Pınar Öğünç

Selocan balkona

08 Haziran 2015 Pazartesi

Tarihi gün tam böyle olur herhalde. HDP’nin oyları artık 12’ye dayanmışken, Eş Başkan Selahattin Demirtaş’a bu günü kaç gün gibi yaşadığını sordum. Bir iç çekti. “41 yıllık ömrümde böyle bir gün yaşamadım, daha da yaşamam herhalde” dedi. Tüm partililerinkine benzer şekilde yüzünde şaşkın ama mutlu bir hal vardı. Sevinmeye nereden başlayacağını bilemiyordu etraftaki kimse. Demirtaş bir süre sonra kameraların önüne çıkıp konuşma yapacaktı; metnin hazır olup olmadığını sordum. Bu da tarihi bir konuşma olacaktı çünkü. “Bir yandan onu düşünüyorum zaten. Ama biz şimdiye kadar ne söylediysek, aynısı söyleyeceğiz” dedi. Bu bir seçim vaadiydi zaten. Tebrikleri kabul ederken herkesin kendi yorumunu almayı da ihmal etmiyordu. Partililer, gönüllüler, her yan birbirine sarılan insanlarla doluydu. Girilen iddialar, barajı geçmek için yapılan totemler konuşuluyordu gülüşerek, insanlar durduğu yerde gözleriyle halay çekiyordu sanki.

Eş başkan Figen Yüksekdağ da benzer şaşkınlıkta ama hüzne yakındı toplantı öncesinde. “Daha cenazesi yeni kalkmış insanlar var. Sevinsek mi ne yapsak bilemiyorum” diyordu, “ama belki de tam da onlar için sevinmemiz gerek.” Sonra konuşmasında da “iyiliğin ve büyük insanlığın gücüne” değinecekti zaten.

Saat 22’ye yaklaşmışken, yerli ve yabancı gazetecilerin doldurduğu salon soluk alınamaz hale gelmişti. Derken alkışlarla, zılgıtlarla, “Onu başkan yaptırmadık” sloganlarıyla başkanlar girdi içeri. Bu arada sokakta insanlar biriktikçe dışarıdan gelen sesler de yükseliyordu. Galiba en yaratıcı slogan “Selocan balkona” oldu.

Demirtaş’ın konuşmasında dikkat çeken en önemli noktalarından biri incelikli vefa duygusuydu. Kadınlardan tüm gönüllülere, bir lira verenden çaycıya hemen herkesi andı. Ara ara gözleri dolarak... “Solun ortak zaferi” vurgusu, “HDP’nin artık gerçek bir Türkiye partisi” olduğu tespiti ve “şu saat itibarıyla Türkiye’de başkanlık tartışması bitmiştir” müjdesi çok önemliydi. 7 Haziran’ın HEP’in kuruluş yıldönümü olması ayrıca anlamlıydı; 1990’dan 2015’e... “HDP’nin güneşi 81 vilayeti aydınlatmaya yeter, artık ampule gerek kalmadı” cümlesi artık iktidara oynayan bir parti olma iddiasının hemen ardından geldi.

Tarihi bir gündü. Oy kuyruğundaki bir kadın “Üniversite sınavına girecek gibi hissediyorum” demişti. Diyarbakır’da oy kullanan bir arkadaş telefonda “Elindeki şekeri her an çalınacak çocuk gibiyim” diye tarif ediyordu halini. Çok kişi ancak bir “gibi”yle anlatabiliyordu meramını çünkü en başından itibaren bu “normal” bir seçim değildi, bir şeye benzetilmeye muhtaçtı. Gün içinde gezdiğim HDP’nin il ve ilçe binaları da iki uçta hisler arasında savrulan insanlarla doluydu hep. Televizyonlar ilk kez yüzde 10’u gösterdiğinde çığlıklarla , “Arkadaşlar daha sevinmiyoruz” uyarıları birbirini izliyordu.

Basın toplantısı biterken sokaktaki kalabalık artmış, dışardan gelen sesler o kadar yükselmişti ki, artık kimsenin sevincini bekletmeye tahammülü kalmamış gibiydi. Resmi kutlamalar daha sonra yapılacaksa da, o an ortalık inliyordu.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bir tava bir kepçe 19 Nisan 2017

Günün Köşe Yazıları