Perihan Ergun

İktidarın Gezi Parkı Korkusu

05 Haziran 2014 Perşembe

Taksim Meydanı, Kurtuluş Savaşımızı ve zaferimizi simgeleyen abidesiyle İstanbul’un önemli semtlerinden biridir. Anımsadığımca 1930’lu 40’lı yıllarda meydanın bir bölümü stadyum olarak işlevdeyken valilikçe ağaçlandırılarak İnönü Gezisi adıyla halka açık dinlenme yeri haline getirilmişti. Demokrat Parti 1950 seçimlerinde iktidara geldiğinde şimdiki otobüs duraklarına inen merdivenlerin üstündeki sütunla üzerindeki İnönü büstünü kaldırttı, adını da Gezi Parkı olarak değiştirdi.
O günlerden bu yana ağaçları da gelişerek halkın nefes alabildiği, çoluk çocuğuyla dinlence mekânı olarak gönüllerde yer aldı. Nedense geçen yılın 27 Mayıs gecesinde parkın Divan Oteli’ne bakan yönündeki duvarları belediyenin iş makineleriyle sözde kaldırım yapılacağı söylemiyle yıkılıp parktaki ağaçların kökten sökülmeye başlaması, hiç eksilmeyen Taksim’deki kalabalığı ayağa kaldırdı. Daha önce Başbakan tarafından gezide AVM veya eski Topçu Kışlası’nın yeniden yapılması niyetleri basına yansımıştı. Taksim Dayanışması ve Beyoğlu semt derneklerince bu işlemin engellenmesi amacıyla tüm demokratik kurumların savaşımını, oğullarımla eşdeğer de saydığım mimar Cem Tüzün’den öğrenmişsem de bu yıkımı gerçekleştirebileceklerini pek olası görmemiştim. Ama dernek üyeleriyle ve platformun gönüllüleriyle halkın el ele vererek günlerce koruma amacıyla parkta mekân tutması, işlemi durdurdu. Buna karşın 28 Mayıs 2013 günü yapılaşmaya karşı duranların koruma nöbetleri sırasında önce bir grup, sonra da çevik kuvvet ekipleri parkı basarak tek nöbet çadırını kaldırıp çevre gönüllülerinin parkı terk etmelerini isterlerken şiddet kullanmalarının çatışmalara neden olduğunu görüntülü medyadan öğrendik. Bu baskı yetmedi. 30 Mayıs gecesi ve 31 Mayıs sabahı polisin, sayısı artan nöbet çadırlarını yakması, çevre koruma eylemini ‘Direniş’e çevirdi. İstanbul’da binlerce kişiyle CHP Genel Başkanı ve milletvekilleri de parkta direnişe katıldı. Kıvılcım niteliğindeki direniş tüm yurdun kent ve kasabalarına yayılarak 1 Haziran, tarihi direnişin simge günü oldu. Halkımızın ayranını kabarttı; korkutulamaz, başa çıkılamaz niteliğini ortaya çıkardı.

***

AKP iktidarı tek kişilik hükmedici tutumunun, korkutuculuğunu yitirişe başladığının telaşına düştü. Öyle ki; Başbakan meydan ve hatta ekranlardan halka seslenerek Gezi Parkı’nı yasaklarcasına, “Buraya gelmek gibi bir hata yapmayın. Aksi halde polisimiz A’dan Z’ye tüm engelleme yetkisini kullanacaktır” diye avaz etti. Oysa iktidara soyunduğu günlerde siyasetimizde tüm çağdaş, demokratik hakları sağlayacaklarını, İnönü’yü kastederek diktatörlüğü ortadan kaldıracaklarını, çağdaş ülkelerdeki özgürlüklerin tümünü vereceklerini sloganlaştırıyordu. Görüldüğü ve kınandığı gibi Gezi eylemlerinde polis şiddetiyle, kurşunuyla öldürücü gazıyla yitirdiğimiz 9 fidanımızın sanki düşman istilasının kişileriymişçesine canlarını kaybetmelerini hiç önemsemeden yurttaşlarını diktatörce korkutmaya devam edebiliyor.

***

Başbakan’ın dile getirdiği eski Topçu Kışlası’nın yapılacağı projeye karar veren koruma kuruluna iptal davası açabilmek amacıyla bir de Taksim Gezi Parkı Derneği kuruldu. Dernek, hemen her gün ve geceleri nöbet tutarcasına oraya sahip çıkılacağını yansıtan toplantılarını parkta yaptı. İşte parkın duvarının yıkılıp ağaçlarının köklendiği 27 Mayıs 2013 gecesi de toplantılarını bitirip Gezi Parkı’ndan ayrıldıktan sonra meydana geldi.
Onlar parkı koruma amaçlarını sürdürürken koruma kuruluna açtıkları davayı da kazanarak kendileriyle birlikte halkımızı da umutlandırdılar. Onların yurtseverliği Gezi olaylarını simgeleştirerek yurt çapında vatandaşlarımızın çekingenlikten silkinerek hak arama ve kişiliklerine dönme niteliklerini de sağladı.
Atatürk her konuda olduğu gibi Türk gençliğine güvenmede de haklı çıktı.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Torbadan Öcü Çıktı 18 Eylül 2014

Günün Köşe Yazıları