Perihan Ergun

12. Cumhurbaşkanı Halefini Seçti

04 Eylül 2014 Perşembe

Yeni 12. Cumhurbaşkanı Sayın R. Tayyip Erdoğan, geride bıraktığı AKP Genel Başkanlığı’yla Başbakanlık görevlerine eski danışmanı ve Dışişleri Bakanı, Ahmet Davutoğlu’nu tayin etti. Yurttaşların bu atamayı nasıl karşıladıklarını öğrenmek amacıyla basın organlarının görevlilerince sokaktaki yurttaşlarımıza mikrofonlarını uzattıklarında; ekrandaki görüntülerde cevaplar oldukça çelişkiliydi. Birçoğu üstünkörü cevaplar verirken azınlıkta da olsalar konuyu ciddiye alanların çoğunda RT Erdoğan’ın temsilcisi, onun kontrolünde ve emrinde olduğunu söylüyordu. Halkın bir kısmı da Davutoğlu’nun Dışişleri Bakanı’yken devletimizin temel nitelikleri içinde en önemlisi olan “komşularla sıfır sorun” ilkesinin çiğnendiğini, özellikle de en uzun sınır komşumuz Suriye’nin devlet başkanı Esad’a karşı RT Erdoğan’ın olumsuz tutumunu benimseyerek tarihi dostluğumuzun bozulmasına neden olduğunu dile getiriyorlardı. Bu durumun yansıttığı üzüntülerin, hemen hemen yakın komşularımızın tümünde gözlenebileceğinin endişesini de taşıyorlardı.

***

Üç gün önce hafta başında bu tayinle Davutoğlu AKP grubunda cumhurbaşkanıyla partililerine görev ve sorumluluğunu açıklarken kendisine sunulan değerin mutluluğuyla teşekkürlerini de arz etti. Konuşmasının kapsamında devletimizin tarihi ve coğrafi niteliklerinin temel unsuru olduğunun kabulü, devlet yönetiminde olumluluk unsurunu yansıtıyordu. Hemen 3’üncü ve önemli işlev olarak da göz ardı edilmiş olan İslam medeniyetinin kesinlikle devlet yönetimimizde yeniden var edilmesinin gerekliliğini tüm heyecan ve ciddiyetiyle ortaya koydu. Bilindiği gibi bu inanca bağlı devlet yönetme arzusu 2002’de AKP iktidara geldiğinden beri Ortadoğu’da İslamı da içeren görkemli bir devlet özlemi her fırsatta ifade edilmiştir. Oysa M. K. Atatürk ‘Kurtuluş’tan sonraki ‘Kuruluşumuz’da devlet şeklinin cumhuriyet olduğunu ilan ederken dinsel inançlarla devlet işlelerinin ayrı tutulmasının, Osmanlı’da yaşanmışları dikkate alarak, önemli bir ilke olarak öngörmüş ve 1932 kurultayında laiklik ilkesinin devletin tanımının başına getirilmesini sağlamıştır. Buna karşın Sayın RT Erdoğan ısrarla “İnsan hem laik, hem Müslüman olamaz” demiyor muydu? Oysa buna karşı devletimizin çağdaş tanımını yapan TC Anayasası’nın Birinci Kısım-Genel Esaslar Bölümü Madde 1- Türkiye devleti bir cumhuriyettir. Madde 2- Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan “Demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir” der. Başta cumhurbaşkanı olmak üzere tüm milletvekillerinin kürsüden ettikleri yemin bu maddeleri içerir. İşte bu nedenlerle Davutoğlu’nun da bu doğrultuda ettiği yemine sadık kalması gerekmektedir. Aksi halde hangi makamda ve seviyede olursa olsun anayasamızın hükümlerine göre işlev ve söylemleri geçersizdir.

***

Bu sözlerim İslam karşıtlığı gibi yorumlanmamalıdır. İstanbul’da matbaayı kuran bir dedenin torunlarından olmamın yanında, çifte hacılığı olan bir babanın da ürünüyüm. Aile büyüklerimden Atatürk’e borçlulukla bağlılıkları eşliğinde dinler tarihi içinde İslamın da en arı ve ahir zaman dini olduğunu, akla ve temiz ahlaka dayandığını kanıtlarıyla öğrenmişimdir. Zaten yol göstericimiz, önderimiz Atatürk de İslamın tüm inançların üzerinde yüce bir yerde olduğunu söylemiştir. İşte bu yüceliğin getirisiyle çevremizdekiler hangi inançta olurlarsa olsunlar onları küçültme hakkımız yoktur. Yazık ki İslamın temel mezheplerinden olan Şia’ya (Hz. Ali yolunda gönül bağı olan) Alevilere karşı bazı yobazların kötü düşünce ve davranışlarını kınayarak izliyorum... Peygamberimiz Hz. Muhammed’in de Hz. Ali gözünün nuru değil miydi? Onu kızı Fatıma’ya eş etmemiş miydi?. Ayrıca o kılıcı ‘Zülfikâr’ı ile kesip biçmek yerine sevgiyle Asya’daki kavimlere İslamı kabul ettirmemiş miydi? Bizlere iyi ahlakı ve doğru yolu gösterenleri borçlulukla hiç unutmamalıyız.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Torbadan Öcü Çıktı 18 Eylül 2014

Günün Köşe Yazıları