Özgür Mumcu

Parti devleti (25.02.2016)

25 Şubat 2016 Perşembe

“Medya dünyanın her yerinde ‘kimin için çalıştığı, kime dayandığı ve kim olduğu’ sorularıyla karşı karşıya. Ülkemiz ile Batı arasındaki ideolojik çatışma bu sorunların aslında evrensel olduğu gerçeğinin üzerini örtüyor.
Medyadaki problemlerin sadece Türkiye’de yaşandığı, Batı medyasında hiç siyasi baskı olmadığı ya da haberlerin hep objektif verildiği gibi bir algı operasyonu var.
Küreselleşmiş internet dünyasında Türkiye elbette kendi medyasını ve kamuoyunu kendini tamamen dışarı kapatarak inşa edemez. Ancak her türlü bilgi ve fikir akışına karşın kendi özdeğerlerini inşa edip koruyabilir. Bunun için sadece millete sadakat yetmez. Aynı zamanda medya yönetimi de gerekir.
Medyanın ‘yerli ve milli’ olup olmadığını anlamak için iki test bulunmakta. İlkin, medya faaliyetlerinin devletin yönetme irade ve etkinliğini hedef almaması ve maksatlı fikirlerin propagandasını yapmaması şart.
İkinci olarak ise medyanın fikir tartışmalarına katkısı hem medyanın itibarını artırmalı hem de toplumla devlet arasında bir köprü işlevi görmesini sağlamalı.
Ancak fikir tartışmaları kamuoyunun yanlış yönlendirilmesine yol açmamalı. Mesela medyanın haberleri ele alış şeklinin doğru istikamete yerleşmesi asla basın özgürlüğüne müdahale olarak değerlendirilmemeli.
Türkiye bugün giderek artan küresel bir algı operasyonuyla mücadele etmektedir. Ülkemizin güçlü bir medyaya ihtiyacı her zamankinden daha çok. Bu da sadece medya platformlarının modern imkânlara sahip olması değil aynı zamanda itibar kazanması ve bir ‘yumuşak güç’ aracı olması anlamına gelmekte.
Faaliyetlerimiz ‘milli ve yerli’ ilkelere sımsıkı sarılarak ‘yumuşak güce’ güç katmayı esas almalı.
Devlet, kadim medeniyet tasavvurunu yeniden canlandırarak milletin refahına hizmet etmekte. İktidarın önderliğinde Türkiye bu küresel bunalım zamanında parlak başarılar kazanmakta.
Devletin ve milletin değerlerini dayanak almak, medyanın canlılığının da kaynağı olacaktır.
Başka bir deyişle devletin ve milletin değerlerine dayanmak zorlu bir standart getirmektedir. Sorumluluğun ve yüksek mesleki niteliklerin varlığı şart.
Devletin ilkelerini medyaya sansür olarak değerlendirmek hatalı bir yaklaşım. Devletin ilkelerini ancak bir istikamet tayini ve yaratıcılığın cesaretlendirilmesine rehber ilkeler olarak ele almak gerek.
Modern medya teknikleri Batı kaynaklı olabilir. Türk medyası da bu yeni teknikleri en iyi şekilde kavrayıp kullanmalı. Bu medeniyet tasavvurumuzun gerçekleşmesi ve yeniden doğuşu için önemli, anahtar bir kavram.”
Bu makale iktidar medyasında yer almadı. Erdoğan’ın muhtarlara attığı bir nutuktan bir bölüm de değil. Oysa bu şekliyle basılsa herhalde havuz medyasında pek kabul görürdü. Erdoğan’ın konuşmasında geçse çok alkış alırdı.
Bu makale, üç gün önce Çin’in tek parti medya organlarından Global Times gazetesinde yayımlandı. Sadece Çin yerine Türkiye, Parti yerine “devlet ve millet” ile “yerli ve milli” ifadelerini koyup kısaltarak alıntıladım.
Medyanın tek parti devletindeki hali ve parti medyası tarafından algılanışı bu şekilde.
Gittiğimiz yola ışık tutuyor. Hızla gittiğimiz yer bir parti devleti.
Çin’in parti medyası ile bizde iktidar medyası arasında bir anlayış farkı yok.
Son kalan bağımsız medya organları da teslim olduğunda yönetim biçimimizin de bir partidevletinden farkı kalmayacak.
Yani gazetecilere özgürlük istemek aslında bütün memlekete özgürlük istemek demek.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Tutuklu yargı 5 Eylül 2018
Kimiz biz? 29 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları