Özgür Mumcu

Habisle tayyibi karıştırmamak

27 Mayıs 2015 Çarşamba

Diyanet İşleri Başkanı’na Cumhurbaşkanı araba hediye etti. Maliye Bakanı arabanın maliyetinin çerez parası olduğunu söyledi. Savunma Bakanı “Değil araba, uçak tahsis edilse yeridir” dedi. Gezi Direnişi hakkında vaktinin bakanı Zafer Çağlayan lobiler olmasaydı uzay gemisi yapardık demişti. Yani lobiler olmasa, uzay gemisi yapmış olsak bence Diyanet İşleri Başkanı’na uzay gemisi hediye edilmesinde de bir sorun yok. Hem ilahi işlerde semaya ne kadar yaklaşılırsa o kadar iyidir.
Diyanet İşleri Başkanlığı bu seçimlerin önemli başlıklarından biri oldu. HDP’nin Diyanet İşleri Başkanlığı yerine İnanç İşleri Başkanlığı kurmayı önermesi tartışmayı başlattı. Aslında önerilen yine devlet içerisinde yer alacak özerk ve Sünni İslam haricindeki inançları da kapsayacak bir yapılanma.
Tek başına iktidara gelmesi imkânsız, koalisyon ortağı olması zayıf ihtimal olan bir partinin çok da radikal olmayan bu önerisinin ortalığı karıştırmasının bir sebebi var.
Dindar Kürt oylarını kaçırmamak. Meydanlarda Kürtçe Kuran sallayıp Diyanet İşleri Başkanı’na Mercedes hediye etmek, gerekirse uçak veririz diye çıkışmak hep bir oy hesabı sebebiyle.
Bugün Diyanet İşleri Başkanı bir seçim malzemesi haline gelmiştir. Bunun birinci sebebi başkanlığın bir devlet kurumu olması. Bu durum, iktidarın emrinde çalışan bu devlet dairesinin icraatlarının bir propaganda aracı olarak kullanılmasına yol açıyor. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın idari teşkilat içerisinde yer alan anayasal bir kurum olmasının laiklikle ne derece çeliştiği bu seçimlerde iyiden iyiye anlaşılmış oldu.
Bu kurumun seçim meydanlarında oy istemek için gösterilen kutsal kitap ve Mercedes ekseninde tartışıl
ması çelişkinin boyutlarını göstermesi açısından önemli. Belki de hayırlı bir tartışmadır. Herhalde dindar Kürt seçmen de iktidar çevrelerinin dini bu denli hoyratça sömürmesindeki siyasi cambazlığı değerlendirecek bir ferasete sahiptir.
Bu arada Mercedes firması kazançlı çıktı. Durduk yere fena reklam yapmadı. Bakın Diyanet İşleri Başkanı’nın reklam hakkındaki düşünceleri nasıl:
“Bütün bir reklam sektörü eşyayı olduğundan daha farklı, daha iyi, daha elzem göstermek üzerine kuruludur. Bir ismin marka olması en az ürettiği ürün kadar, ürettiği reklamla da ilintilidir. Hatta reklamla, yani görüntüyle çok daha fazla ilgilidir.”
Bilmem bu satırların yazarı, cumhurbaşkanı eliyle ve kendisi üzerinden yapılan bu reklam hakkında ne hissediyordur.
Diyanet İşleri Başkanı’nın dinin gereği olan ağırbaşlılık ve mütevazılığı sıklıkla yazılarında vurguladığı biliniyor. Şunları o yazmış mesela:
“Tükettiklerimizin gerçek sahibini hatırlayabilme ve ona şükran duygusu içinde olabilmenin bir sınavı olarak, tayyibat vasfına bir de meşruluk şartı eklenmiştir ki bu, tükettiklerimizin helalden olması şartıdır. ‘Tayyibat’tan sadece yenilmesi ve içilmesi helal olanlar değil; aynı zamanda helalinden kazanma da kastedilmektedir. Nitekim Kur’an’da ‘yetimlerin mallarına el uzatmayın’ ayetinin içinde ‘habisle tayyibi birbirine karıştırmayın’ (Nisa 4/2) buyrulmuştur.”
Habisle tayyibi birbirine karıştırmamak için bırakalım Mercedes’in reklamını yapmayı, bir siyasi iktidarın reklamının yapılmasına da araç olmamak gerek.
Diyanet İşleri Başkanı eminim bir makalesinde bu konuya da değinecektir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Tutuklu yargı 5 Eylül 2018
Kimiz biz? 29 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları