Özgür Mumcu

Başkanlık arkadan gelir

11 Kasım 2015 Çarşamba

Hatırlar mısınız, bugün Ak Saray olarak anılan saray inşaatının tabelasında “Başbakanlık Kampusu” yazıyordu. Öyle yazıyordu zira Erdoğan o vakitler başbakandı.
Ne zamanki cumhurbaşkanı seçildi, tabelaya “Cumhurbaşkanlığı Kampusu” yazılıverdi.
Yani Saray başından beri Erdoğan otursun diye inşa edilmişti. Bir mucize olsa ve kazara Ekmeleddin İhsanoğlu cumhurbaşkanı seçilse, o tabelada “Başbakanlık Kampusu” yazmaya devam edecekti.
Neticede, sarayını yaptırmış, içine oturmuş ve başkanlığını bekleyen biri var.
Artık başkanlığını bekliyor çünkü vakit tamamdır. Mesela 2007’de vakit tamam değildi. O sebeple AKP’nin anayasa taslağında başkanlık rejimi yer almıyordu.
Doğrusu 2012’ye kadar AKP başkanlık önermiş değildi.
Yine de haksızlık etmeyelim. Memleketimizde başkanlık rüyası gören ilk cumhurbaşkanı değil Erdoğan.
Özal ve Demirel de aynı rüyayı bir süre görmüştü.
Cumhurbaşkanları dışında Erbakan da Türkeş de dönem dönem başkanlıktan yana tavır almıştı.
Memleketin sağdaki oyu yüzde 60-70 aralığında değiştiği sürece sağdan gelen siyasetçilerin başkanlık istemesi anlaşılır bir durum.
Sayıca azınlıkta kalan solun başkanlığa karşı olması da öyle.
Her ne kadar rejim yarı başkanlık olsa da Fransa’da da sol seneler sonra 80’lerin başında başkanlığı ele geçirinceye kadar hal buydu. Sağ, ancak 20 küsur sene sonra yarı başkanlığı yitirince, sistemin antidemokratik yanlarını görmeye başlamıştı.
Memleketimizde sağ partilerin istikrarlı bir şekilde başkanlıktan taraf olduğu da söylenemez. Mesela Özal başkanlık isterken Milliyet’te yayımlanan bir haber. Başlığı: “Özal Diktatörlüğü mü?”
Bu “milli irade” karşıtı neredeyse “darbeci” başlığı taşıyan haberin altındaki imza ise Şamil Tayyar’a ait.
Herhalde henüz Turgut Özal’ı başkanlık konusunda aydınlatmaya başlamamış Sayın Burhan Kuzu’nun görüşü de haberde yer almış:
“Böyle bir teklifi cumhurbaşkanı yapamaz. Buna yetkisi yok bir kere. Anayasa değişikliği teklifi Meclis’ten gelir. Bugünkü yetkisiyle Cumhurbaşkanı’nın buna hak ve yetkisi yok. Buna rağmen böyle bir teklifte bulunması biraz garip görünüyor. Fakat başka güvendiği bir şey varsa bilemem. Gayri resmi yollardan yaparım diyorsa bu da tarafsızlık ilkesine uymaz.”
Hey gidi günler.
Peki, 70’li yıllarda Meclis’te başkanlık rejimi isteğini dillendiren Erbakan ne diyordu Özal’ın başkanlık arzusuna? Ne desin, Özal’ın başbakanı yok sayan bir tutumla başkanlık istediğini ve anayasa suçu işlediğini...
Neticede siyasettir. Böyle bir şeydir.
Sağ, birlik olunca başkanlık ister. Kendi içinde ayrıştığında o da başkanlığa itiraz eder.
Başkanlık da elbette diğer sistemler gibi bir sistemdir. Gayet demokratik bir başkanlık sistemi teorik olarak mümkündür. Pratikte de örnekleri vardır. Gelgelelim, sistemler arasında otoriterleşme ve diktatörlüğe gidişte en sabıkalı olanı da başkanlık sistemidir.
Senelerce kasıp kavrulan Latin Amerika devletleri ortada.
O ülkelerde başkanlığın içeriğinin demokratikleşmesi uzun ve acılı diktatörlükler ve bunlarla kapsamlı yüzleşmeler sonucunda gerçekleşebildi. Geçmişle hesaplaşması “beyaz Toros” düzeyinde bir siyasi kültür için emsal teşkil etmez.
Kaldı ki AKP’nin başkanlık sistemine ilişkin anayasa maddeleri incelendiğinde önerilenin kuvvetlerin keskin ayrılığına dayanan demokratik bir başkanlıktan uzak, tek adama dayanan bir rejim olduğu ortada.
Unutmayalım. En nihayetinde önden devasa bir saray yaptırmış birinin talebinden bahsediyoruz. Saray önden, başkanlık arkadan gelir diye düşünen bir anlayıştan da daha iyi bir anayasa önerisi gelmesi şaşırtıcı olurdu.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Tutuklu yargı 5 Eylül 2018
Kimiz biz? 29 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları