Her toplumsal olayın iki yüzü vardır. En basit örneği ile boşanma davasında bile mahkemede çiftler kendi görüşlerini anlatırlar. Yargıç bu anlatımlara göre doğruya karar verir.

Türkçede “madalyonun öteki yüzü” diye bir tanımlama vardır. Gazeteciliğin temel kuralı İngilizce “double check” sözcüğünden dilimize giren “Öteki taraf ne diyor” sorusunu her gazeteci uygulamak zorundadır. Tek yanlı haber, haber değildir.

16 ayı aşan bir süredir iktidarın demeçleri, yandaş basının yanlı haber ve yorumları ile Suriye “uzak komşudan” da öte “düşman komşu” yapıldı.

Türk F-4 savaş uçağının düşürülmesi de, sorunun üzerine tüy dikti. Suriye, sınırını aşan uçağımızı düşürdü. Şehit iki pilotumuzun cesetleri Akdeniz’in 1260 m. derinliğinden çıkarıldı.

Erzurum Atatürk Üniversitesi’nce “Uluslararası İlişkiler Fahri Doktoru” ilan töreninde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ne demişti?

“Eleştiriler, 1940 model dış politika anlayışının bir tezahürüdür. ‘Aman sorun çıkmasın’ diyerek, Türkiye’de çok uzun yıllar dış politikada adım dahi atılmamıştır. ‘Aman risk almayalım, aman hiç kimseyi ürkütmeyelim’ diyerek, Türkiye’nin dış politikada on yılları çarçur edilmiştir. Ekonomi risktir, siyaset risktir. Aslında hayat risktir. Risk almazsanız başarıyı yakalayamazsınız. (…)

Bugün ‘Akdeniz’de yardım gemisinin ne işi vardı’ diye soranlar, vurulan uçağımıza ‘Orada ne işi vardı’ diye soranlar, sıfır sorunu pısırıklık, vurdumduymazlık, acziyet olarak anlayanlar ne yazık ki 1940’ların dış politikasına takılıp kalmış olanlardır.”

Erdoğan’ın sözünü ettiği 1940’larda ne olmuştu? Tabloda görüldüğü üzere tüm dünyada 41.830.600 sivil, 25.173.700 asker ölmüştü. Tabloya ek olarak 5.754.400 Yahudiyi de ekleyebilirsiniz.

Peki, listede bir Türk var mı? Yok değil mi? Çünkü bugün “risk (tehlike)” sever Başbakanımızın eleştirdiği 1940’ların dış siyasasının mimarı Cumhurbaşkanı İsmet İnönü ile ilgili bir anı vardır.

1940’lardan nice sonra bir seçim alanında bir delikanlı, İnönü’yü eleştirmek için kendisine, “Siz bizi ekmeksiz koydunuz…” der. İnönü’nün yanıtını, bu tablo doğrulamaktadır:

“Ama ben sizi babasız bırakmadım!”

“Risk (tehlike)” sever Başbakanımız, iki şehit pilotumuzdan Gökhan Ertan’ın hastanede gözetim altında tutulan eşi Nihal’in karnındaki yedi aylık cenine acaba nasıl hesap verecek?

Cumhuriyet gazetesi Ankara Temsilcisi Utku Çakırözer’e büyük bir görev düşüyor! Dünya basın ve yayın kurumlarında yankılanan Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad ile konuşmasını bir kitapta toplamalıdır. Utku, bu konuşma olgusunun çıktığı andan Ankara’da masa başına oturduğu ana kadarki maceralı yolculuğunu, bu söyleşi ile bağlantılı olarak başköşelere oturan öteki yazıları da kitabına almalıdır.

Cumhuriyet’te tüm söylesini okumayıp kaçıranlar olduğu gibi başka gazetelerdeki yazıları da herkes okumuyordur. Utku’nun hazırlayacağı “Cep Telefonu Işığında!” diyebileceğimiz kitap üniversitelerde ders olarak okutulacaktır.

Utku ile yola çıkacak “yandaş” denilen, Başbakan’ın iki dudağından çıkan sözle Şam’a gidemeyen “güdümlü” meslektaşlarımız Cumhuriyet’in gazetecilik dersinden sonra aynaya baktıklarında acaba yüzleri kızarıyor mudur?