Özgen Acar
Özgen Acar ozgenacar@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Bir Köstebek... Bir Arkeolog...

03 Ağustos 2012 Cuma

 

Bir köstebeğin tarihi nasıl aydınlatabileceğini, bırakın aklınızdan geçirmeyi, hiç hayal edebilir misiniz?

Burdurun Hacılar köyünde 1956 yılında Şevket Çetinkaya tarlasında çalışırken her zaman olduğu gibi, köstebekler bir delikten çıkıp ötekine girerlerdi. Şevket bu duruma alışıktı.

Yine bir gün, telaş içindeki bir köstebek bir delikten çıktı, ötekine yönelirken boynundan garip bir şey düşürdü. Bu durum Şevketin dikkatini çekti. Nesneyi eline aldığında bunun deniz hayvanı kabukları gibi bir şeyden yapılmış, kolye gibi bir şey olduğunu gördü.

Sonraki yıllarda bu öyküyü bana anlatmayı şöyle sürdürmüştü: Deliği ellerimle genişletip derinleştirdiğimde bir kadın heykelciği ile testicik parçaları çıktı. Bunları alıp köyün öğretmenine gösterdim!

Öğretmen de bunları görünce şaşırmış, Şevket bunlar eski, tarihi şeyler Ne olduklarını bilmiyorum. Bir bilene soralım demiş. Yakında, Çivril ilçesinde Beycesultan Höyüğünde kazı yapan İngiliz arkeologlara danışmaya gitmişler.

Bu nesneleri gösterdikleri, kazının ve Ankaradaki İngiliz Arkeoloji Enstitüsünün başkanı Seton Llyoyd gözlerine inanamamış! Çünkü bu nesneler, avcı ve toplayıcı insanların paleolitik (yontma taş)dönemini yaşadıkları mağaradan çıkıp göl, nehir kıyılarında yerleşerek tarımda üretime ve hayvanları evcilleştirmeye geçtikleri neolitik (cilalı taş) günlerden kalma imiş

İşin en önemli yanı o ana kadar Anadoluda böyle bir yerleşmenin varlığı bilinmiyormuş! Bunun üzerine Llyod, o anda kazısında yardımcısı olan Hollanda kökenli İngiliz arkeolog James Mellaarta (1925) Türk hükümetinden kazı izni alarak Hacılarda bilimsel çalışmayı 1957de başlatmış.

Mellaart, kazı buluntularını Türkiyede Hacılarda ilk kez bir neolitik yerleşmenin varlığı saptandı içerikli makalesi ile duyurunca, olay arkeoloji dünyasında bomba gibi patlamıştı. Mellaart, Hacılarda dört yaz boyu sürdürdüğü kazılarında olağanüstü sonuçlara ulaştı.

***

Mellaart bu arada, çevrede de çeşitli yüzey araştırmaları yaptı. Bunlardan en ilginci Konyanın Çumra ilçesindeki Çatalhöyüktedir. Hacılar kazısını noktalayan Mellaart 1961de Çatalhöyükte kazıya başladı.

Orada bulduğu ana tanrıça heykelciği Hacılar ana tanrıçalarından 1-2 bin yıl daha yaşlı ve daha görkemlidir. İki leopar-aslan arasında, bir tahtta oturan, topraktan yoğrulmuş ana tanrıça bugün Ankarada Anadolu Medeniyetleri Müzesinin en önemli yapıtı olarak ziyaretçilerin karşısına çıkar.

Mellaart, Hacılar ve Çatalhöyük buluntuları ile ana tanrıça kültü kavramının da kurucusu olarak dünya arkeolojisinde başköşeye otururken ününe ün katar. Ancak, bu ana tanrıça ile aynı alanda bulunan taştan yontulma, cinsel organı yerinde bir leopar-aslan başı tutan baba tanrıyı her nedense ihmal eder! Bu parça da aynı müzemizde yan vitrinde sergilenmektedir.

Kuşkusuz Mellaartın Çatalhöyükteki en önemli buluntuları arasında evlerin kerpiç duvarlarında günümüzden 9-10 bin yıl öncelerine giden, çok renkli resimler yer alır. Bu resimler o dönem insanlarının yaşam ve inançlarına ışık tutmaları açısından da önem taşırlar.

***

Bu görkemli işlerin ve makalelerin yanı sıra Mellaart, İngilterede yayımlanan The Illustrated London Nevs adlı derginin 28 Kasım 1959 tarihli sayısında Dorak Kraliyet Hazinesi başlığı altında Türkiyede bulunan bir hazinenin tanıtımını çizimlerle yapar.

Mellaartın öyküsüne göre, 1958de Ankaradan İzmire trenle giderken aynı vagonda yolculuk yapan Anna Papastrati adlı bir Rum kızla tanışır. Kızın kolunda tarihsel bir bilezik vardır. Mellaart bileziğe ilgi duyduğunda Anna, İzmir Karşıyakadaki evinde aileden kalma başka mücevherlerin de olduğunu söyler, İngiliz arkeoloğu evine davet eder.

Yanında o gün fotoğraf makinesi olmayan Mellaart, gece kızın evinde kalarak bu parçaların resimlerini çizer ve söz konusu dergide yayımlar. Makale büyük ilgi uyandırır. Ancak 1963te Milliyet gazetesi, o anda nerede olduğu -hâlâ-bilinmeyen bu gizemli hazineden dolayı Mellaarta karşı bir kampanya başlatır.

Ne var ki Mellaartın İzmirde verdiği adreste, ne öyle bir sokak vardır ne de çevrede öyle bir Rum kızı yaşamıştır. Türk yetkililer bu konuda Mellaarttan istedikleri aydınlatıcı bilgileri alamayınca, kazı iznini iptal ederler.

***

Eylül 1998de, Çatalhöyük Dostları Derneğinin kazı alanına düzenlediği bir gezide Mellaart ve eşi Arlette ile tanışmıştım. O gezide gerek Mellaarttan ve gerek şimdiki kazı başkanı Ian Hodderdan pek çok şey öğrendim. Mellaart, pazar günü Londrada öldüğünde, arkasında Anadolu arkeolojisi ve uygarlığı hakkında eğrisiyle doğrusuyla, olumlusuyla olumsuzuyla pek çok bilgi ve soru bıraktı!

Teravih Namazı Kaçtı mı?

 

Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşu, nasıl yurtiçinde ve yurtdışındaki temsilciliklerde 29 Ekimde törenlerle kutlanırsa, yabancı ülkeler de kendi ulusal günlerini başkent Ankarada kutlarlar.

Son yıllarda yabancı ülkelerin kutlamalarında Türkiyeyi bir bakanın temsil etmesineözen gösteriliyor.

Yazın son kutlaması İsviçreden ve uzun bir aradan sonra sonbaharda Federal Almanya elçiliklerinde gerçekleşir. 1 Ağustos 1291de üç kantonla kurulan İsviçre devletinin kutlamasına büyükelçi Raimund Kunz bir konuşmayla ev sahipliği yaptı.

Balkonda büyükelçinin yanında duran Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız da konuşmasında, Türk hükümeti adına iki ülke arasındaki işbirliğini ve dostluğu övdü.

Konuşmalar tamamlandığında saat 20 civarındaydı. Bakan, büyükelçinin elini sıkıp önemli bir işi olduğunu söyledikten sonra oradan ayrılmaya yöneldi. Büyükelçi şaşırmıştı. Balkondaki görevliler araya girip bakanı uyardılar. Ancak ulusal marşlar çalındıktan sonra ayrılabilirdi. Bakan, tekrar yerini aldı. Marşlar söylendi. Bakanın teravih namazına yetişip yetişemediğini öğrenemedik!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kadın cinayetleri... 18 Ekim 2024
İran-İsrail... 11 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları