Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Zorbanın aczi
Bilmezsiniz. Benim 5 ciltlik Bütün Şiirler’imin SİA Yayınevi tarafından yayımlanması tamamlandı. Bütün Şiirler’in ikinci kitabında yer alan Zorba ve Ozan adlı kitabın 50’nci son şiiri sanki zorbanın aczini tanımlıyor gibi. Anlam son dizede yoğunlaşıyor: “Hep buradaymış bu, hiçbir yere gitmemiş.”
Evet, zorba hep gider ama ozan (şair) her zaman kalır! Ve zorba gidecek TELE1 ve Merdan Yanardağ kalacak!
***
ZORBA VE OZAN (50)
Düşlerim hiç gerçekleşmeyecek sanıyorsun - / dedi ozan, yargı gecesi, son söz olarak - / ayırabilir misin sen düşü gerçekten?
düşlerimle demir attım dünyaya, / gördükten sonra ışıkla gölgenin kavgasını / ne yapayım ben artık düşsüz hayatı?
Geçen zaman kazandığım topraktır benim, / yıktığın kent bir gün benim kalem olacak, / ölümümü gördün ve dirilişimi göreceksin.
O gün, İsrafil’in Sûr’u üç kez çalınca / geri döneceğim kanatlı atımla birlikte; / diyeceksin, şaşkın gözlerle bakarak bana:
Hep buradaymış bu, hiçbir yere gitmemiş.
(Paris, 12.6.1986)
***
Evet, zorba gider, direnen kalır! Ama nasıl? Tarihin gidiş yönü geçmişte hep demokrasiden yana, kamusal ekonomiden yana olmuştu. Toplumsal hayatın, ekonomik ilişkilerin sonucu ortaya çıkan sınıflar (burjuvazi ve proletarya), tiranlığın dayandığı yapıyı yıkmıştı.
Şimdi nereden çıktı bu “tiranlık” diye soracaksınız. Biraz önce okuduğunuz kitabın adı Zorba ve Ozan. Kitapta zorba Kenan Evren ile şair Özdemir çarpışmakta. Bu kitap Le Tyran et le poète adıyla Fransa’da “Le Temps de Cerises” yayınevi tarafından 2007 yılında yayımlandı. Çevirmen Ferda Fidan Türkçe “zorba” sözcüğünü “Le Tyran” (tiran) sözcüğüyle çevirmeyi uygun görmüştü. Tiran, zorba ile amaçladığım anlama cuk oturuyordu.
O halde tiran(lık) ne anlama gelmekte ona bakalım: Herhangi bir yasaya dayanmayan, sadece tek bir hükümdarın keyfi uygulamalarıyla yönetilen monarşik yönetim sistemine tiranlık denir. Yasama, yürütme ve yargı güçlerinin tamamı tirana bağlıdır. Devletin başındaki kişi eğitim, sağlık, yönetim ve diğer tüm alanlarda sınırsız yetkiye sahiptir. N.F. Kısakürek bu rejime BAŞYÜCELİK der ve müritlerine hararetle tavsiye eder.
Konumuzu somutlaştırmak için bu tanıma müdahale edeceğim. Günümüzde, Avrupa’daki hükümdarların tamamı demokrat ama seçimle gelen bazı yöneticiler tam anlamıyla tiran. Tiranlık ile yönetilen ülkede yönetimin her üyesi, her organı kendi başına tirandır. Tıpkı RTÜK gibi!
Adonis kitaba yazdığı önsözde “Bu kitap, bugün gökyüzünde şiddet ve sefalet yaşanırken Fransızca yayımlandı. Küçük adamın kanının damladığı bir gökyüzü. Dünyamız kendisini Tanrı’nın sözünün tutsağı olarak görüyor. Dünyamız, Tanrı düşmanı olarak gördükleri insanları öldürerek kendi inançlarını kanıtlayan insanlarla dolu”.
Adonis epeyce uzun önsözde despotların, diktatörlerin, tiranların günümüzde tekrar tanrılaşmasından söz ediyor. Bu türden yöneticiler eskiden dünya egemeniydi, günümüzde tekrar ortaya çıkmaları bir anakronizmdir (tarihe aykırılık; çağdaşlığa, çağdaş yaşama ayak uyduramama, günü geçmiş törelere bağlılık), bir anomalidir (kusurlu oluşum, doğuştan kural dışı veya normalin dışında olma). İki anlamda da yirmi birinci yüzyılda yedinci yüzyılın, derebeylikler çağının normlarını tarihe ve topluma zorlamak. Bayağı bir benzetme yapacak olursak Cumhuriyet balosuna Tarzan gibi gitmek gibi bir şey.
AKP ve Başyüce’den önceki rejim kuşkusuz demokrasi açısından kusursuz değildi. Ama TBMM görevini yapmaktaydı. Anayasa Mahkemesi, TBMM’nin işlemlerini, çıkardığı yasaları denetlemekte, kimilerini geri göndermekteydi. Anayasa Mahkemesi’nin verdiği kararlara cumhurbaşkanı ve hükümet kesinlikle uymaktaydı. Danıştay, Sayıştay ve Yargıtay anayasanın kendilerine verdiği görevleri yapmakta ve ilgililer bu üç “tay”ın verdiği kararlara uymakta idi.
Mevcut yönetim, yürürlükteki anayasanın başta 13, 14 ve 15. maddesi olmak üzere temel haklar ve ödevlerle ilgili maddelerini umursamamakta; anayasanın başta 36, 37 ve 38. maddeleri olmak üzere yargı erkiyle ilgili maddeleri hiçe saymakta. Sanki ülke anayasasız yönetilmektedir. Bu durum ve koşullar içinde devlet örgütünün bütün kurum ve kuruluşları da kendileriyle ilgili anayasa maddeleri, yasaları, tüzük ve yönetmelikleri işlemlerinde uygulamamakta, karar verirken, işlem yaparken tek kişinin ağzına bakmakta dahası onun yerine geçmekte, onun yerine karar vermektedir. Tıpkı RTÜK gibi!
Bu türden anakronik organizmalarda “kullanım süresi” diye bir şey yoktur. Ömrü bir hortlağın ömrüdür. Zaten ölüdür. Ölü olduğu için acizdir. TELE1’i hepten kapatabilir, Merdan Yanardağ’ı süresiz mapıs damında tutabilir ama yedekleri vardır, aciz değildirler.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
En Çok Okunan Haberler
- 'Tarihe not düşmek için geldim'
- Çok konuşulacak 'adaylık' açıklaması
- Fatih Altaylı ve İsmail Saymaz'a soruşturma
- Aydın Dağları'nda son yılların en verimli hasadı yapıldı
- Protesto eden yurttaşlara polis müdahalesi!
- A Milli Takım'ın Uluslar Ligi'ndeki rakibi belli oldu!
- İlk kez tek bir fotonun nasıl göründüğü gösterildi
- 5 yılda Türkiye'nin en büyüğü oldu: Nusret'e de satıyor
- AKOM, İstanbul için 'saat' verdi: Çok kuvvetli geliyor!
- Yıkılması gerekiyor!