Özdemir İnce

Yıl 2022 tarikatlar ve... (3)

27 Aralık 2022 Salı

“Sivil toplum kuruluşları ya da sivil toplum örgütleri, resmi kurumların dışında kalan ve bunlardan bağımsız olarak çalışan politik, sosyal, kültürel, hukuki, çevresel amaçları doğrultusunda lobi çalışmaları, ikna ve eylemlerle çalışan, üyelerini ve çalışanlarını gönüllülük usulüyle alan, kâr amacı gütmeyen ve gelirlerini bağışlar veya üyelik ödemeleri ile sağlayan kuruluşlardır. Sivil toplum örgütleri oda, sendika, vakıf ve dernek adı altında faaliyet gösterir. Vakıf ve dernekler topluma yararlı bir hizmet geliştirmek için kurulmuş yasal topluluklardır ve herkese yardım etmek için kurulmuşlardır.”

***

Tarikatlar ve devrim yasaları¹

Çok bilmişler tayfası, CHP’nin 14 Mayıs 1950’den itibaren halkın teveccühünü kazanamadığını söylerler ve kestirmeden “sol”u da mahkûm ederler. Bu bilmişlik karşısında CHP de “sol” da mahcup mahcup boyun büker. Ne yapsınlar, tarikatlardan mı, yoksa şeyhlerden mi, düğünlerde gelinin boynuna 20 kilo altın takan, damadı dolarlarla dekore eden feodalite kalıntısı aşiretlerden mi şikâyet edecekler yoksa onlara mı sığınacaklar?

Hele karşılarına sabuklamayla karışık İdris Küçükömer ve Kemal Tahir yorumları da çevik kuvvet olarak çıkarılmışsa ne yapsın zavallılar ?

17 Eylül 2006 tarihli Hürriyet Pazar’da yayımlanan “Türkiye’nin tarikat ve cemaat haritası”nı gördünüz mü?

Bir de ana nitelikli, horanta sahibi tarikatlar var: Nakşibendilik, Bektaşilik, Mevlevilik, Bayramilik, Rifailik, Melamilik, Kadirilik, Halvetilik...

Bunların yanı sıra zaman zaman batıp çıkan tarikatlar da vardır. Örneğin 1950’lerde Ticanilik ünlüydü. Atatürk’ün heykel ve büstlerine saldırırlardı.

İsmailağa cemaati kuburunun patlaması üzerine yapılan yorumlar, sorunun artık bir dönüm noktasına geldiğini, bıçağın kemiğe dayandığını gösteriyor.

Gazetelerde okuyoruz, televizyonlarda izliyoruz, radyolarda dinliyoruz: Tarikatlar aslına bakarsanız barış içinde Allah’ı arama yolları imiş; Cumhuriyet tarikatları, tekke ve zaviyeleri kapatarak büyük bir suç işlemiş; tarikat ve cemaatlerin bugünkü durumu yasaklamanın, cart curt etmenin etkili olamadığını, olamayacağını gösteriyormuş... Peki ne yapılacakmış? Cumhuriyetin yaptığının tersini yapmak ve tarikatlarla iyi geçinmek gerekiyormuş.

İslamcılar, tarikatçılar, Cumhuriyet karşıtları böyle fetvalar veriyorlar ve Emre Kongar dışında kalan aydınlarımız, bu muhteremlerin karşısında, “Biz ettik siz etmeyin” tarzıyla el ovuşturuyorlar.

Ayıptır! Mademki Türkiye Cumhuriyeti Devrim Yasaları’nı yanınıza almak ve gerektiğinde haziruna hatırlatmak aklınıza ve işinize gelmiyor, bari Cumhuriyeti rahat bırakın.

Cumhuriyete karşı öylesine bir psikolojik savaş açılmış ki anayasanın “İnkılap kanunlarının korunması” ile ilgili 174. maddesini ve bu maddede sayılan sekiz adet devrim kanununu kimse anımsamıyor, anımsamak istemiyor. Anımsamak utandırıyor ve korkutuyor.

Efendim, tarikatlar sosyal nitelikli imiş! Peki Cumhuriyet ne nitelikli?

Ayıptır! 1946’dan itibaren Adnan Menderes ve Demokrat Parti tarafından başlatılan ihanet, Cumhuriyet ve Demokrasi’yi teslim almış durumda ama hâlâ yasakçı(!) ve jakoben(!) Cumhuriyet suçlanmakta... Ah, ah! Şu AB, TSK’yi iyice bir iğdiş etse iş tamam olacak!...

***

Trajikomik olan şu ki 30.11.1925 tarihinde kabul edilen 677 sayılı kanun tasarısı, Demokrat Parti’nin dört kurucusundan biri olan Refik Koraltan ve beş arkadaşı (Ötekiler: Celal Bayar, Adnan Menderes, Fuat Köprülü) tarafından hazırlanıp önerilmişti. Yasanın adı “tekke ve zaviyelerle türbelerin kapatılmasına ve türbedarlıklar ile birtakım unvanların önlenmesi ve kaldırılmasına dair yasa” idi.

Şimdi millet kuyruğa girmiş, tarikat şeyhlerinden, cemaat hocalarından bu yasadan dolayı özür dilemek için yarışmakta. Güya tarikatlar sivil toplum örgütleri imiş! 1925 öncesinde ve sonrasında fesat yuvaları olan tarikatlar ancak “sefil toplum örgütü” olabilirler. 

***

Ahmet Davutoğlu’na uyarı:

Gelecek Partisi genel başkanı, Konya’da yaptığı konuşmada başörtüsünün (doğrusu “türban”) Allah’ın emri olduğunu söylemiş. Milyonlarca kez hayır, türban Allah’ın emri değildir! Kuran’da (Nur suresi, 31. ayet) kadınların “başlarındaki örtüyü (hımar) göğüsleri üzerine indirmeleri” yazar. Davutoğlu’nun bu yanlışını hemen düzeltmesi gerekir!

(Devam edecek.)

1 Hürriyet gazetesi, 27.9.2006.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları